Okul konusunda problem mi? Ne olmuş olabilirdi ki? Yoksa sorulara verdiğim cevaplardan mı memnun olmadılar? Ya da yabancı birini okullarında okutmak onlar için mantıklı bir fikir değildi. Ama müdür çıkarken bana yabancı ülkelerden insanlar ağırlamak bizim için şeref demişti. Ben bu sorularla içimi kemirirken Leo, Esin Esin diyerek bana sesleniyordu. İçimdeki korkulardan kurtulmak için onu dinlemeye koyuldum.
"Okula alınmanda sıkıntı yok. Verdiğin cevaplardan oldukça memnunlar. Senin gibi bir doktor adayını okutmak onların lehine bir durum. Zaten yazılı sınav da oldun. Onun sonucunda çok iyi. Ama sende bilirsin ki bizim okulumuz en iyi kalitede hizmet verir. Ve sende üniversiteyi bitirince direk Türkiye'ye dönersin diye tahmin ediyoruz. Bundan dolayı üniversite bitiminde 2 sene boyunca üniversiteye hizmet vermek zorunda kalacaksın. Elimden geleni yaptım ama malesef yapacak bir şey yok. Bu şekilde giriş yapabilirsin."
Dediği anda beynimde şimşekler çaktı. Zaten en az 5 sene buradaydım. Bir de üstüne 3 sene daha. Nasıl Türkiye'den ayrı kalacaktım. Ama artık İstanbul'daki üniversitenin başvuru süresi doldu. İstesem de giremem. Her ne kadar beni Amerika'ya göndermiş olsalar bile. Annem ve babama da bunu açıklayamazdım. Kesinlikle geri döndürürlerdi beni. Ve belki 1 sene boyunca tekrar üniversite sınavlarını beklerdim. Gülü seven dikenine katlanır misali bunu kabul etmek zorunda kaldım.
Okul başlangıcını çok güzel düzenlemişler ama hiçbiri benim gözümde bir anlam ifade etmiyordu. Okula başlar başlamaz ilk hedefim Türk birini bulmaktı ama daha çok ben Amerikalı arkadaş edindim. Adı Diara. Çok tatlı ve güzel, Amerikalıdan ziyade daha çok bi İngiliz havası olan biri. Sarışın, enerjik ve insanlar içinde kendini çabuk belli edebiliyor...
Diara ile birlikte okulun kantinine doğru gitmeye başladık. Yolumuzun biraz fazla olması sebebi ile onunla konuşma fırsatını yakaladım.
" Diara sence de bu okul sana biraz sıkıcı gelmiyor mu?"
" Evet ama bu bugüne özel kalacak. Yarından sonra kişisel aktivite kurslarımız başlayacak. Bu sayede istediğimiz şeyi yapabiliriz benim tercihim kelebeklerin fotoğrafını çekmekten yana ama yine de sen bilirsin." dedi ve güldü.
" Hım tabi ben ne çok severim kelebeklerin fotoğrafını çekmeyi o kadar çok severim ki anlatamam yani."
" Tamam tamam yarın artık senle bir seçim yaparız." dedi ve ayrıldık.
Evet hoş çok güzel otelde kalıyordum ama artık bu işe çözüm bulmamız lazımdı. Geldiğimden beri dibinden ayrılmadığım gibi yine Leo'nun yanına gittim.
" Evet Esin problem ne ?" diyerek gözlüklerini çıkardı ve saçları ile oynadı. İlk defa Leo bu kadar bana nasıl diyim işte şey geldi. Söyleyemiyorum işte şey, siz anladınız.
" Şu otelden ayrılıp bir yere taşınma meselesini nasıl halledeceğiz?"
" Ha o iş basit ya bir arkadaş bulup ev tutacaksın ya da yurtları ayarlarız." dedi.
Tamam Diara ile ev tutabiliriz ama o da yurtta kalıyor ve ikimizin sanmıyordum maddi durumlarımızın ev tutmak için yeteceğini. En azından bir süre kalabilirdim. Otele boş yere para ödemekten iyi.
Kaldığım yurt Diara' nın hemen alt katı. Arada geleceğine söz verdi. Bende ona karşılıklı tabi.
Okulun ikinci günü kişisel ya da grup aktivitesi seçmek için çok heyecanlıydım. Yani derslere ağırlık vermem gerektiğinin farkındayıdm ama şu Allah'ın Amerikasında yapacak bir şeyler olmalı Central Park'a gitmenin yanında.
Diara ile seçimimize göre tiyatro ve sinema kolundayız. Bu tiyatro yapacağımız anlamına gelmiyor o grup başka biz her ay gruptan bir kişinin organizasyonu ile tiyatroya ya da sinemaya gidiyoruz yani inşallah öyle umuyorduk. Bugün tanışma ve plan yapma günü katılanların hepsi sosyal kişiler belli oluyordu bu gruba girdiğimize pişman olmamak umuduyla programımızı hazırladık. Haftaya ilk gideceğimiz yer tiyatro ve kuradan Diara çıktı. Halinden gayet memnun. Dersler yoğun olmadan rahatça halledebilecek en azından. Bende tabi ona yardım edeceğim.Evet tabii ki ben ve Diara'nın muhteşem organizasyonu ile tiyatro salonuna sağ salim ulaştık. Şu ana kadar problem yok. Herkes girene kadar elimizde kağıt kalem girenlerin listesini tuttuk. Sandığımdan uzun ve yorucu geçti gerçekten. Tam bizde girmeye hazırlanırken arkamdan bir el beni durdurdu. Kimim olduğunu görmek için döndüğümde Dalen'i görmek beni baya şok etmişti. Biraz konuşabilir miyiz diyerek Diara'ya sordu. Çabuk olun diyerek Diara yanımızdan ayrıldı. Benle ne konuşacağını merak ederken tiyatronun yanındaki kafeye gitmeyi teklif etti. Ona çok güvenmiyordum orası belliydi de yinede onu kıramadım.
Tatlı küçük ilk karşılaştığımız kafe gibi bir yerde karşılıklı oturduk. Heyecanla hiç beklemeden patır patır konuşmaya başladı.
" Evet Esin heyecanlı olduğum için direk konuyu anlatıyorum. Seni burada tesadüfen bulmam Tanrı'nın bana bir lütfu. ( Lafını balla kesiyorum ama yani tabi içimden tanrı nedir ya güzelim Allah kelimesi dururken ama tabi İngilizce' de Allah = Tanrı ben napayım.) o gün karşılaşmamızdan sonra seni görmeyi o kadar çok istedim ki. Ve şu an karşımdasın. İnanamayacağım bir şey bu. Her şey şu an anlamsız ve ben aklına gelebilecek tüm laf ebelerini yapabilirim burada. Seni görmediğim bu süre zarfında seni özlediğimi fark ettim ve kendime bunu kabul ettirmemeye çalışsam da olmadı. Sana şu an karşı konulmaz ama daha ismini veremediğim karışık duygularım var. Seni seviyorum Esin."
Ben sevilmek ne? Dalen günler sonra karşımda ve hayatımda 1 kez gördüğüm kişi. Tamam yani bir alıcısı var ama daha tanımam etmem bu iş nasıl diyicem. Yani ne diyeceğim. Daha ona bile karar vermedim.
Dalen'in yüzüne saf saf dalmışım. Beni hafif sarsması ile kendime geliyorum. Karşımda bir şeyler duymak isteyen bir insan modeli yani şu an gözümde öyle. Düşünüyorum. Düşünmeye devam. Öyle ise varım gibi saçma şeyler geçiriyorum içimden. Her şey karmakarışık. Şimdi ne cevap vereceğim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAROLUŞ (Aşk Üçgenim)
Teen FictionSeni alıp götürür... Belki hep seninle dolaşan anılarına belki de gizlemek istediğin duygularına... Hayatından hiçbir şeye taviz vermeyen ve özgür ruhlu kızımızın aşkla ve hayatın zorluklarıyla imtihanı.