Arabanın arka koltuğunda oturmuş, uzun ağaçlıklı yola bakıyordum. Hiç tanımadığım ve bilmediğim yeni bir şehre yerleşecektim. Okulumu, en sevdiğim arkadaşlarımı, on yedi yıllık geçmişimi arkamda bırakmıştım. Onları şimdiden özlediğimi hissediyordum.
Babam gelmek üzere olduğumuzu söylediğinde, camdan dışarı baktım. Gördüğüm tek şey büyük ve güzel bir ev olmuştu. Aynı eski evimiz gibi ihtişamlıydı ve bu durum ailem için hiç şaşırtıcı sayılmazdı. Yeniden büyük ve pahalı bir mâlikaneye taşınıyor olmamız çok doğaldı. Boş gözlerle güzel evimize bakarken,
"Neden diğer insanlar gibi normal bir evde yaşamıyoruz?" diye sordum.
Evin dış duvarları taştandı, çatısı, kraliyet şatolarını andıran bir maviye boyanmıştı. Evin arazisinde bulunan çakıllı yolun ortasında tarihi bir süs havuzu vardı. Geniş verandayı evin büyük kapıları süslüyordu ve ön tarafa bakan pek çok pencere vardı. Önde bu kadar pencere varsa, arkada ya da evin etrafında kaç tane olabileceğini merak etmiştim. Bu sırada babamın huzur veren sesini duydum.
"Tatlım, süslü hayattan hoşlanmıyor musun?" diye sordu gülümseyerek.
"Tabii, elbette hoşlanıyorum fakat bu durum okulda garip karşılanmama neden oluyor." dedim gözlerimi kaçırarak.
"O halde yeni gideceğin okulun, zengin insanlardan oluşması senin için iyi olacak. Artık kendini garip hissetmen gerekmeyecek." dedi annem.Bu sırada zenginlerle birlikte okuyacağım okulun nasıl bir yer olacağı takılmıştı aklıma.
"Neyse, önemi yok." dedim. Bu sırada arabamız havuzlu yolu dönerek, verandanın önüne park etti. Verandaya çıkan merdivenler olduğunu gördüm. Artık her gün bu merdivenleri inip çıkmak zorunda olduğumu düşündüm.
"Raydel, alabildiğin kadarını içeri taşımamıza yardım et." dedi annem arabadan inerken. Arabamız, yeni model dört kapılı bir Ferrari idi. Piyasaya çok yeni çıkmıştı ve biz ilk üretimlerden almıştık. Babam Vincent, tekstil sektöründeydi; annem Adela ise çok iyi bir moda tasarımcısıydı. Hem evlilikte, hem de işte ortaktılar. Maddi durumumuz bu nedenle oldukça iyiydi ve babam arabalar konusunda çok bonkördü.Aklım düşüncelerle doluyken arka koltuktaki eşyaları aldım. Bunlar benim eşyalarımdı, iki kitap çantası ve eski evdeki arkadaşlarımdan gelen hediyeler vardı. Henüz hiçbirinin paketini açmamıştım. Onları açarsam daha çok üzüleceğimi hissediyordum ve kendimi hazır hissedene kadar beklemeye karar verdim. Hediyeleri arka koltukta bırakıp sadece kitap çantalarımı aldım ve güneş ışığında parlayan mermer merdivenleri çıkmaya başladım. Yaklaşık on basamak vardı ve taşıdığım çantalar oldukça ağırdı. Böyle güzel bir mâlikanede oturuyorduk ama neden uşaklarımız yoktu?
Kapıyı açabilmek için çantalardan birini yere bırakmak zorunda kaldım. Beyaz boyalı, iki cam kanatlı kapının üzerinde altın rengi metalden yapılma büyük bir tokmak vardı. Annem arkamdaydı ve ben içerinin de aynı şekilde zengin görünümlü olup olmadığını merak ederek kapıyı açtım. İçeri girdiğimde, yukarı çıkan spiral merdivenleri gördüm. İşte yine merdivenler vardı. Girişte de her yer mermerdendi. Antrede durup çantalarımı yerdeki halının üzerine bıraktım. Annem de tam yanımda evi inceliyordu.
"İstediğin odayı seçebilirsin." dedi annem.Sessizce basımı salladım ve çantaları yere bıraktım. Acaba nereden başlamalıydım? Spiral bir şekilde dönen merdivenlerden yukarı çıktım. Burada da en az yirmi basamak vardı. İlk kata ta da sanırım ikinci kata ulaştığımda, yukarıda üç kat daha olduğunu gördüm. Ya da belki de bana öyle gelmişti. Ulaştığım ilk katı incelemeye başladım. Sanırım bu evin haritasını ya da krokisini yapmam gerekecekti. Yerler bu katta da mermerdi ve merdivenin parmaklıkları pahalı, parlak bir metaldendi. Bu katta toplamda dört kapı vardı, ikisi tam önümde duruyordu ve çok genişti. Önce o kapıları açtım.
Bu gerçekten büyük bir odaydı. İçeride koyu renk parke döşeme ve büyük bir pencereden başka bir şey yoktu. Duvarlar krem boyalıydı ve tavandan bir avize sarkıyordu. İçeride mobilya yoktu, çünkü henüz bir şey almamıştık.
"Kapıyı açmakla boşuna enerji tükettim." diye söyledim kendi kendime ve odadan çıktım. Kendime bir oda bulmam gerekiyordu ve en üst katı denemeye karar verdim. En üst katta beş oda vardı ve hepsine teker teker baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN OLMADAN ASLA
VampireZengin bir ailenin tek kızı (daha doğrusu tek çocuğu) olan Rydel, anne ve babasıyla yeni bir kasabaya taşınmış; zenginlerin ve oldukça tutucu insanların yaşadığı bu kasabada rahatlığıyla ilk günden itibaren ilgi odağı olmayı başarmıştı. Rydel'a ne p...