Yine keyifsiz, mutsuz, aksi ve kafamda yapmak zorunda olduğum bir yığın şeyi düşünerek, sanki biriyle kavga etmişimde sinirimi kapıdan, çıkarırcasına çarptım. Işe başladığım ilk dönemlerde bunu sık sık yapıyordum. Sanırım annem artık sabahın yedisinde uyanmak zorunda kalmaktan nefret ettiğimi kapıyı çarpmamdan, 3 katlı bir binanın giriş katındaki dairemizin sokağa bakan mutfak camının tam önündeki elektrik direğiyle boğuşmamdan yada önüme çıkan ilk çöp kovasını tekmelememde -ki bu çöp kovası hep üst kattaki ev sahibimiz olan nejla ablanın olur- devirip önüme çıkan herşeyi tekmelememden dolayı beni şaşkın şakın mutfak penceresinden izlemiyordu çalıştığım giyim mağazasına ulaştığımda çalışma arkadaşlarım dağınık saçlarımdan ve sağ gözümün altındaki küçük ince damarın şişmesinde bu sabahta solumdan uyandığımı hemen anlarlardı. Ben hariç herkesin keyfi yerinde gibiydi. yüzünü henüz görmediğim bir çalışan
-bu sabahtamı kavga ettin? Diye sorunca diğerlerinin alaycı bir şekilde kıkırdamalarını duyabiliyordum. Hiç bozuntuya vermeden
- evet. Hep aynı kişiler. Dış kapı, elektrik direği, çöp kovası ve sanırım komşumuzun yeni aldığı BMW sinin gıcır gıcır tekerlekleriyle' dediğimde bazıları abartıp kahkaha bile atmıştı.Neyseki bunu her sabah yaşamıyorduk.
Aniden arkamda bir çift ayak sesi işittim. Ahşap görünümlü zemine sertçe basan bu ayak sesinin sahibi, patronun yiğeni olmadığı halde ondan sürekli yerli yersiz torpil gören, ilk geldiğinde herkese adının aly olduğunu söyleyen elif' ten başkası olamazdı.