Arkamı döndüğümde tahminimde yanılmamıştım. Diz altından deri görünümlü topuklu çizmeleriyle, her oturduğunda yada çoğu zaman eğildinde iç çamaşı görüle bilecek kadar mini bir etekle kombine etmiş, bu saatte açık kuaför nereden bulmuş diye merak etmeden edemediğim aşırı düzgün fönlü saçlarıyla ve aģır makyajıyla işte yine aynı yerde aynı şekilde yersiz ve gereksiz kibriyle dikilmiş duruyordu. Eğer birgün zengin olursam onu bulup özendiği amerikan artistlerine değilde bir faişeye benzediğini söyleyeceğim diye kendime söz verdiğimi hatırlıyorum. Patronun yiğeni değil de arkadaşının kızı olması elimi kolumu bağlıyordu. Ve arkadan başka bir el elif'in sağ tarafından belirip tersiyle onu kenara itti. Alaycı,umursamaz ve neşeli tavrıyla her sabah bizi güldüren ayten ablaydı bu. Kısa ve şişman olması onu cok tatlı gösteriyordu. Yüksek sesle
-dikilmek için para almiyorsunuz ( ellerini alkışlar gibi vurarak bana doğru ilerleyip önümde durdu) haydi haydi herkes işinin başına yerleri silip tozları alın sonra kahvaltı edicez ( sesini biraz daha yükselterek) bügün kahvaltidan kim sorumlu? ' diye sorunca arkasındaki bütün havası sönmüş elif cılız bir sesle
-sanırım ben 'dedi. Ardından ayten abla elini omzuma koyarak fısıltıyla
-şu acaip kızla git. Lütfen heva çayımı sıcak ve iyi demlenmiş yudumlamak istiyorum. Ayrıca kahvaltılıkların içinde takma tırnak görmek hiç hoş olmaz değilmi.'
Dediğinde bilmiş bir gülümsemeyle gözlerimi evet babında kıptım.
