Bizim ayten ablayla tanışıklığımız yıllar öncesine dayanıyor. Patron gereğinden fazla zengindi ve sanırım pićin tekiydi. Karısının baskısı sebebiyle sadece erkek giyim üzerine ticaret yapıyor diye duymuştum. Patron mağazaya hiç uğramaz, uğradığında ise odasından ćıkmazdı. Bu nedenle 3katlı müşterisi bol bu mağazanın bütün yükü ayten ablanın omuzlarındaydı. Elif namı diğer aly, herkese gücünü yetirir fakat ayten ablanın iradesi karşısında hic bir sey yapamazdı. Patron bütün mağazayı çekip çeviren kadını bir ergene asla tercih etmezdi. Bu nedenle elif babasının verdiği cezayı bitirmek için gün sayıyordu. Şımarık ve zengin olmanın enkötü tarafı kredi kartının limitini fazlasiyla aşınca babanın timsah göz yaşlarına kanmayıp fazladan harcadığın her kuruşu kendin çalışıp ödemen olsa gerek.. gülmeden edemiyorum..
Bu günün herzamanki gibi bir gün olması mümkün değildi. Sabah erken uyandım eletrik direği, çöp kovası, yada komşumuzun yeni arabasının tekerlekleriyle bir sorun yaşamadım. Dolmuşta ayakta bile kalmadım. Dolmuştan indiğim sokağın diğer ucunda olan çalıştığım mağazaya doğru ilerlerken ićçimi anlam veremediğim ayrı bir huzur kaplamıştı. Sanki annem böbreklerinden ameliyatını olmuş babam 62yaşından sonra artık inşaatlarda amelelik yapmak zorunda kalmıyormuş gibi yalancı bir his şimdi göhsümün her yerindeydi. Kapısında dikildiğim mağazanın önünde gözlerimi dolduran bu garip histen kurtulup yürümeye devam ettim. Herkese yüksek sesle selam verip personel odasına yöneldim. Önce üzerimi değistirdim nedense çok mutluydum ve gidip çay koydum ayten abla gelene kadar kahvaltıyı hazırlamıştım bile. Çok afilli bir kahvaltı masası olmasada klasik istanbul fakirlerinin beğeneceği hoş bir masaydı bence. Ki herkes benim gibi düşünmüştü. Herkes kahvaltıya oturduktan sonra ayten abla girdi enson içeri o gelmeden asla başlamazdık. Ben ayaktaydım önümde durdu masaya bakarak "bu işten gercekten anlıyorsun" dedi. Gülümsedim....
Saate baktım. 15:41 di. Sabahki neşemden eser yoktu. Herkes birşeylerle, Çoğu kararsız müşterilerle ilgileniyordu. Ben ise hergün sırayla durduğumuz kasada birinin gelip ödeme yapmasını bekliyordum. Bahşiş falan veren olursada günün sonunda toplanıp herkese eşit dağıtılırdı. Bu ayten ablanın fikriydi. Canım çok sıkılmıştı. Kasada durma işinden nefret ediyordum. Benim işim müşteriyle ilgilenmek. Cana yakın, sevimli, ve ne istediğini hemen anlayan bi çalışan olarak ben güzel satış yapıyormuşum ayten abla ağzından kaćırmıştı bikeresinde. Sıkıntıdan önümdeki ajandanın etrafını karalarken karıştırıcıya düşmüş kedi sesine benzeyen bi ses irkilerek kendime gelmeme sebep oldu. Aa evet bu benim telfonumdu.. gizlice açıp kim olduğuna baktım mesai saatlerinde telefon görüşmesi yasaktı. Bu ferhan'dı. Kardeşim beni bu saatlerde asla aramazdı...