Almila gittikten sonra eski havamı yakalayamadığım için, masadan kalkıp televizyonu açıyorum. Saçma sapan bir yarışmayı seyrederken bir flaş daha çakıyor ve Almila salonumun ortasında beliriyor.
"Noldu?" diyorum.
"Bilmiyorum" diyor "yürüyordum ve kendimi burada buldum."
"Belki de bu evle ilgili bir şeydir." diye bilmeden sallıyorum. "Daha önce burada mı yaşıyordun?"
"Hayır" diyor "bence bu..." cümlesinin ortasında tereddüt ediyor. "Bilmiyorum" diye pes ediyor. "Kusura bakma, ilk defa hayalet oluyorum." yarım bir gülüş atıyor.
"Ben aslında bayağı deneyimliyimdir bu konularda ama..."
"O demin okuduğun dualardan belli canım!" diyor Almila. Bir an sinirlerim bozuluyor ve kopuyorum.
"Sen hayalet raconunu bilmediğin içim tutmadı o tamam mı?" diyorum.
"Nasıl oluyor 'hayalet raconu' sen öğretirsin artık." diyor o da gülerken. Bir süre sonra kahkahalarımız duruyor, birbirimize bakıyoruz. Dalga geçer gibi burnundan bir nefes veriyor."Filmlerde izleyince bir de kolay sanırsın!" diyor.
İçinde bulunduğumuz durumun garipliği beni bir kez daha çarpıyor. Rüya olmadığından hala emin değilim. Her şey aynı mı diye salona göz gezdiriyorum, 'inception' filminden aldığım tüyoyla bulunduğum yere nasıl geldiğimi sorguluyorum, eski usul kendimi çimdikliyorum ama nafile her şey gerçek gözüküyor.
"Aaa madalyonum, benim madalyonum!" diye çılgınca çığlık atan Almila'nın sesiyle kendime geliyorum.
Yanına gittiğimde Yeşim için aldığım madalyona baktığını görüyorum.
"Senin madalyonun mu?"
"Evet, benim madalyonum. Aile yadigarı, hiç çıkarmam!" derken eli otomatikman boynuna gidiyor fakat boynunda hiçbir şey yok.
"Sen nereden buldun bunu?"
"Satın aldım!"
"Satın mı aldın?" diyor sesinde apaçık bir dehşetle.
"Evet!" diyorum vurgulayarak.
"Kesin çalındı!" diyor "Ben de hırsızları bulup intikam almak için dönmüş olmalıyım!" gözlerini kısıp bana bakıyor.
Yine başladık!
"Bak!" diyorum sabırlı olmaya çalışarak, "Bu madalyonu aldığım antikacıyı tanırım. Satın aldığı malların kökeni konusunda dikkatlidir. Çalıntı mal satmaz!"
Gözleri yüzümde geziniyor, dudaklarını büzüyor.
"Satılmış olmasındansa çalınmış olmasını yeğlerim!" diyor sonunda " O benim kimsenin satmaya hakkı yok!"
Alt yazı olarak geçtiği " Kimsenin satın almaya hakkı yok!" imasını anlıyorum ama anlamamazlığa veriyorum. Eşek yüküyle para verdiğim madalyonumdan cazgır bir hayalet yüzünden vazgeçmeye niyetim yok!
Fakat bu gece onunla uğraşacak enerjim de yok, diye fark ediyorum.
"Yarın sabah çözeceğiz."diye söz veriyorum. "Kim satmış, niye satmış hepsini... Ama şimdi uyumam lazım!"
"Özür dilerim" diyor gardını düşürerek "Saatin kaç olduğunu fark edemedim."
"Önemli değil" diyorum "asıl önemli olan ben uyurken sen ne yapacaksın?"
İkimizin de cevabını bilmediği bir soru!"Hayalet filmlerinde es geçilen ne çok nokta varmış!" diye sinirle fark ediyorum.
En sonunda ona televizyonu açık bırakmam konusunda anlaşıyoruz. Bir de belgesel kanalı açmam için ısrar ediyor diğer kanallardaki programlara katlanamazmış! Entel hayalet! Yaşasın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERİ KIZI
RandomElimde tüten bir kupa, şehrin kıyısında bir terasta dikilip, güneşin geceyi adım adım mağlup etmesini izliyorum. Şu ana kadar şafağı hep bir savaş olarak düşündüm. Karanlık ve aydınlık arasında bitmeyen bir savaş... Ya öyle değilse, ya deli gibi aşı...