Yarım saat dolaştıktan sonra galeriye fotoğrafını çekip koyabilecek güzel bir şey bulamadım. Dışarı bakınca halbuki gökyüzünde ve etrafta büyüleyici şeyler vardır. Gözlerimi açmam gerekir kimsenin göremediklerini görmek için. Ama aynı yeri gezerek bir şeyler bulmak zor. Uzak bir yerlere gitmeliyim.. Bulutlar üstümden durgun bir şekilde geçiyor, güneş ise çoktan hapsolmuş karanlığa.. Bu da yağmur veya kar yağmadığı sürece işimi zorlaştıran bir diğer şey. Kamerayı tutarken soğuyan ellerimi cebime sokuyorum. Etrafa bakmaya devam ediyorum. Ayakkabı boyayan yaşlı bir adam, sokakta müzik yapan bir gurup, soğuktan kaçan sokak hayvanları görüyorum. Acı veren veya hayata renk katan manzaralar ama aradığım o müthiş fotoğrafı bulamıyorum. Arayıştaydım. Aradığımı bulmak istiyordum. Bu şekilde kaçıyordum, gözlerimi kullanarak. Ayaklarımı kullanmadan. İnsanlara bakmadan kaçıyordum. İnsanlar sadece onlar için en özel anları bir kareye sığdırırlar. Bense gördüğüm her güzelliği karelere sığdırırdım. Bunu severdim etraf güzelliklerle doluydu. Bu güzelliklere ihtiyacımız vardı. Sanat bunun için değil miydi? Hayatın kötülükleri dışında bir şeye bakmamız gerekirdi, duymamız gerekirdi, hissetmemiz gerekirdi. Konuşmamız gerekmezdi bazen çizdiklerimiz, yazdıklarımız bazen de gördüğümüz güzelliği göstererek kurtulurduk, kurtarırdık.
Telefonun sesiyle iç dünyamdan çıkıyorum. Babam arıyor. Ek olarak hobi için yaptığı gitar kursu verdiği yere gelmemi istiyor. Anlaşılan akşam yemeğine çıkıcaz. Bir taksi bulmalıyım. Taksi bulmamla yolda gördüklerime bakmaya devam ediyorum. Hızla geçen karelere.. Güzel şeyleri bulmayı isteyerek bakıyorum, bazı gördüklerime anlam vermeye çalışarak bakıyorum. Bazı yerlerde hayallerimi bazı yerlerde hayallerimin kırıklarını görüyorum. İnsan yalnız kalınca bunlar hep saldırırdı, savunmasız kalırdık. Düşünceleri alıp aklımızdan atamazdık bir yere, bizi takip ederdi arkamızdan. Doğru anı beklerdi bize bazı şeyleri hatırlatmak için.
Taksiden inip istediğim yere geldim. Bulutlar hiçbir şey olmamış gibi dağılmış. Güneş batıyor. Düşünceler odalara saklanıyor doğru anda tekrar saldırmak için bana. Binaya doğru bakıyorum, binadaki çoğu kursiyer çıkmış olmalı. Babam müziğe bağlı bir insandı. Bu yüzden her ne kadar bir holdingte çalışan işçi olsada boş günlerinde müziksever insanlar için müzik aleti kursları açmıştı. Babam için müzik dinlenmezdi hissetmek gerekirdi. Müzikte hikayeler vardı. Sözleri yazanın başından geçen hikayeler olurdu. Bazen "benim hikayemde burda geçiyor" derdik. Müzik bizle konuşurdu. Müzikle dertleşirdik. Ritim akla ve kalbe dokunurdu söyleyenin sesiyle beraber.
Boş kurs odalarında ilerledim. Ya da o kadar boş değildir bir gitar sesi var. Sese doğru kendimi kaptırdım, bu sevdiğim bir şarkıydı ve güzel sesiyle gitar eşliğinde kimin bu kadar güzel çaldığını merak etmiştim. Gece gurubunun yanımda kal dizeleri adeta binada yayılıyordu. Boş koridorlarda ilerledim istediğimi arayarak. Odalara baktım eşlik eden merakımla. Sonunda çalınan odayı buldum. İçerde tek bir kişi ve babam vardı, anlaşılan çalışıyorlardı. Ama bir şey daha vardı. Gitarı çalan çocuğun arkasından batan güneşin ışığı güzel bir şekilde yansıyordu ve bu benim istediğim güzel bir fotoğraftı, makinem nerde? Yavaşça çektim ve çıkan fotoğrafa baktım. Ona fotoğrafını çektiğimi söylemeli miyim? Hayır bu gerçekten çok güzel çıktı.. Gitarın sapına doğru bakan bir baş, arkadan yansıyan güneşle gölge gibi duran bir beden.. İstediğim gibi bir güzellik. Huzur doluydu.. Bakınca duymak istediğimiz bir şarkıyı duyabiliyorduk. Merak ediyorduk neyi çalıyordu, çaldıklarıyla bir şeyleri hatırlıyor muydu?
Şarkı bitince kapıyı tıklattım. Zaten çocuk ve babam da çıkmak üzereydi. Babamın yanına doğru ilerledim. Fotoğrafını çektiğim çocuk da kapıya ve bana doğru ilerledi. Küçük bir bakıştan sonra uzaklaştık. Babam gün boyu yorulmuş olmalıydı. Kurs binasından çıktık ve annemle buluşmak için arabaya binip binadan uzaklaşmaya başladık. Ben yine geçen karelere doğru baktım. Düşüncelerimin bana saldırmasına izin vermemek için babamla konuşmaya çalıştım. Kısa bir yoldan sonra güzel bir yere geldik ve bir masaya oturup siparişleri verdik. Yemeklerimiz gelene kadar günümüzün nasıl geçtiğini anlattık. Annem gün boyu spor yapmış, babam ise tüm gününü kursa ayırmıştı. İsteklerimiz gelince yemeye başladık ve kendimizi kaptırdık. Yemek boyunca bir farklılık sezdim. Babam arada bir tuhaf konuşmalar yapıyordu. Bazen annemi ve beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu. Bunlara rağmen güzel bir geceydi ve istediğim fotoğrafı da bulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT DUVAR
Teen FictionDuvarların arkasından iki el birleşebilir mi? İntihar ederek ailesini kurtardığını sanan bir baba.. Zorluklarla başa çıkmaya çalışan bir kız.. Çözülmeyi bekleyen paketler.. Aşk acıtır mı? *İlk iki bölüm tanıtım niteliğindedir..*