Titreye titreye evdeki şömine ve ejderhaları sayesinde ısınmaya çalışan kızların pek de mutlu olduğu söylenemezdi. O gölete düştükten sonra Hıçkıdık ve Astrid onları kovalamayı bırakıp gülmeye başlamıştı. Çok komikti sanki. Birde üstüne bu size ceza olmuştur bile diyip onları orada öylece bırakıp gitmişlerdi. Arkalarına bile bakmadan hemde. Kızlarda önce çıkmaya uğraşmıştı ama nafile. Göletin içinden çıkış yolu yoktu. Etraftaki kayalık da tırmanılacak bir kayalık değildi ve tek yol ejderhalarıydı. Onların ne kadar uzakta olduklarını bilmiyorlardı ama duymaları umuduyla hepsi ejderha çağrılarına başladı. Ejderhalar çağrıyı duysada bu uzun sürmüştü ve kızlar orada donmuşlardı. Şimdi ise hasta olacakları kesin bir şekilde şöminenin başında intikam planlarını düşünüyordı.
''Bu yanlarına kalmayacak.'' dedi Pheny intikam ifadesini takınarak.
''Abimiz bunu ödeyecek. O kameranın ayarlarıyla oynamayacaktı.'' Kesinlikle bu ses tonuyla korkutucu olan Lidyaydı. Sesinden buram buram intikam isteği akıyordu.
''Harbi'' dedi Lilac takırdayan dişlerinin arasından zor çıkardığı kelimeyle ''Kim gösterdi abimize kameranın ayarlarını değiştirmeyi?''
Bu soruyla beraber herkes meraklı gözlerle birbirini süzmeye başladı. En sonunda Alexsis farkettiği şeyle konuştu.
''Pheny neden yüzünü yere eğdin? Bu senin düşünme duruşun değil. Bir bana bakar mısın?''
Pheny yutkunarak başını kaldırdı ve Alexsis onun suratındaki o suçlu çocuk ifadesini yakaladı. Aldığı derin nefesi vererek kardeşine döndü.
''Pheny neden öğrettin ki ne oldu.''
Herkes meraklı gözlerle Pheny'ye dönünce Pheny başını eğerek tekrar konuşmaya başladı.
''Şeyyy ben şimdi bilgisayarlarla ilgilenirken birden abim içeri girdi. Bende o heyecanla bilgisayarı hemen kapattım, kameraları kontrol ediyordum çünkü. O da imalı imalı ne yaptığımı sordu bende oyun oynuyorum dedim. Ne oyunuymuş göster bakalım diye diretince sen kendine bilgisayar falan alıp kendi oyununla ilgilensene dedim. Biliyorum çok saçma ama eğer bilgisayarı açsaydı anında kamera görüntüleriyle karşılaşırdı ve biz yakayı çok fena ele verirdik. Neyse ben dalga falan geçer diye düşünmüştüm ama o ciddi ciddi tamam deyince bende ona bizim yedek bilgisayarlardan birini verdim. Hani şu kameralarla bağlantısı kötü olanı. Önemli değildi zaten her şeyi gösterdim kamera bağlantısını o bakmazken kapattım ve senin olabilir dedim. Bu sefer daha da detaylı olarak her şeyi ama her şeyi gösterdim. Baya uzun sürdü ama her şeyi ilk seferde anladığı için günler sürecek iş saatler sürdü. Birde teknolojiye merak sardığını söyleyip kameraları göstermemi istedi. Onlarda ikisinin fotoğrafının ve videolarının olduğunu bildiğinide söyleyince. Bir de Astrid'e göstermekle tehtid edince reis bey bende elim mahkum her şeyi gösterdim. Kızdınızmı bana?''
''Hayır tabikide kızmadık. Bu senin hatan değil göstermeseydin eğer daha kötüsü olacaktı. Şimdi o zaman bir sorunumuz var demektir. Hatta birden fazla. Bir Hıçkıdık artık bilgisayar kullanmayı biliyor yani bizimkilerin birinin bile şifresini öğrenirse biteriz. İkincisi kameraları ortada bırakırsak fotoğraflarla bize şantaj kurabilir bunuda kesinlikle göze alamayız.'' dedi Sierra.
Haklıydı kesinlikle. Bu durumdan bir an önce kurtulmaları gerekiyordu. Yoksa bir çok planı gerçekleştirmek daha da zorlaşacaktı. Kızlar kara kara ne yapmaları gerektiğini düşünüyordu. Birde onları bu durumda bırakmalarının intikamını almaları gerekti. Madem durum böyleydi neden ikisinide aynı anda yapmıyorlardı ki? Bu fikirle sevinçle yerinden fırladı Lilac.
"Pheny abime sosyal medyayı gösterdin mi? Twitter instagram filan?"
"Evet hatta birlikte instagram açtık."