Yalancının mumu

122 21 14
                                    

Bınefş köyün dedikodularından bıkmış
usanmış, uykusuzluğun vermiş olduğu gerginlik ile etrafındakilere sebepli sebepsiz bağırıyor karnındaki bebekten başka kimseyi düşünmüyordu.

Kendini bile...
Sadece uzaklaşmak istiyordu herkesten herşeyden
Karnında ki yine kız olursa ne yapacağını bilmiyordu
Aynı evde kalmazdı
Guri kuma getirecekti buna emindi öyle söylüyordu sürekli...
Babasının evine dönmesi
imkânsızdı annesi uzun bir süre önce yatalak olmuş
yaşlı babasınada, onada abisi ve yengesi bakıyordu
Zaten onlar için en büyük ayıptı bu geri dönüş
üstelik sebepsiz.
Kuma geçerli bir sebep olamazdı
herkeste vardı zaten
gayet normaldi.
Bir ağanın bunca süre ikinci eşi almaması tuhaftı asıl.
Guri hem çok seviyordu karısını hemde düzeni sağlamaya
köyün, köylünün sorunlarını çözmeye çalışırken evinde,gönlünde bir sorun istemiyordu.
Tüm yorgunluğunu evine geldiğinde Bınefş in gülen yeşil gözlerinde ve ateşli yatağında atıyordu.
Tüm bunları iki tembel ve düzen bilmeyen abilerine rağmen yapmaya çalışıyordu.
Artık yaşlanıyor bunca malı mülkü bırakacağı bir erkek evlat yetiştirmek istiyordu.
Bildiği herşeyi ona öğretecekti ve ondan sonra oğlu ağa olacaktı
bu malda mülkte miras dışında zerre kadar emeği olmayan abileri veya oğulları değil.

O kadar çok duymuştu ki

-Nezaman ikinci kez evlenecen?
sorusunu artık düşünme ye başlamıştı
Ama kıyamıyordu
Bınefş e bir türlü. Biliyordu çok üzülecekti ama ağaydı O ve bir tane bile olsa oğlu olmalıydı. Altı güzel kızı olmuştu çokta seviyordu onları ama oğlu da olmalıydı.
Bunu o kadar çok söze dökmüştü ki Bınefş sararıp solmustu.
Uyuyamıyor, hatta iştahtan bile kesilmişti.
Bir haftadır ebe kadın üç kez gelmişti rahatsızlandı ğı için ve
Sıti nineye götürün
demişti.
...
Bınefş ve Maral kucağında bebekle yavaş yavaş yürüyerek eve vardılar
Maral hemen yatağını kurdurdu, mutfağa yöneldi bulamaç yapmalarını söyledi
Bınefş in yanına gidip bebeği sıcak bir bezle silip Onun kucağına verip hemen emzirmesini söyledi.
Bebek memeye öyle bir sarıldı ki Bınefş tuhaf hissetti önce ama hissetmemeliydi
oğluydu o, tek hayaliydi
Ve artık kocaman bir gerçekti kucağında ki.
Sabırsızlıkla bekliyordu
Guri nin gelmesini.
büyük bir gurur ama ince bir ciğer acısıyla sunacaktı hediyesini.
Heyecanlıydı hemde çok

Nihayet gelmişti Guri ve Azat
Müjdesi verilmiş büyük bir heyecanla
kucaklamıştı oğlunu, uzun zamandır ilk defa aşkla bakmıştı Bınefş in gözlerine

Agit olsun senin adın
yiğit ol
adın gibi cesur ve cömert...

Öptü öptü, bağrına bastı hasretle. Çoktandır beklediği evinin direği gönlünün şenliğiydi Agit.

Nerden bilebilirdi olanları...
O gece Guri kurbanlar kestirmiş tüm köylüye büyük bir ziyafet vermişti.
Sabah olur olmaz hemen toparlandılar ve kendi köylerine doğru yola çıktı lar.
Köyün girişinde davullarla karşılandılar onlardan önce haber gelmişti. Kurbanlar kesilmiş ziyafet sofraları kurulmuştu.
Herkes çok ama çok sevinmişti. Çok sevdikleri ağa larının dileği gerçekleşmişti.

Bir kaç ay sonra Bınefş kötü bir rüya ile uyanmış kendini dışarıya zor atmıştı odadan.
Nefes almak ta zorlanıyor ciğeri parçalanmış gibi acıyordu
Sabaha kadar ağladı avluda, gördüğü rüyayı kimseye anlatamazdı.

Halburcu kadın küçük bir mezarın başında ağlıyor sonra oda toprağa gömülüyordu.

İçindeki sızıya bakılırsa ölmüştü hiç göremediği daha doğrusu görmek istemediği günahsız meleği.
O günden sonra her gece ağladı Bınefş
soldu gül yüzü, ağardı kömür karası zülüfleri
ama ne çare dinmedi ciğer sızısı
Guri sıkıntısı olduğunu anlamış bir kaç kere ısrar ettiysede
Hiç bir derdim yok
demişti.

Şimdilik büyük yalanı kimse bilmiyordu,
Ta ki Agit büyüyüp köy yerinde gezerken

Baba bu ağaçtan çok güzel halbur olur.
diyene kadar

Nerdeyse her gezmeye gittiğinde farklı ağaçların içinden bulup seçiyordu halbur ağaçlarını
Nerden biliyordu buncacık çocuk halbur un yapıldığı ağacı...

Gittikleri düğünler de ortaya geçip oynuyor
Çocuk diye kimse ses etmiyor fakat tuhaf karşılıyorlardı. Ağa oğluydu O hemde tek,
ağır olmalıydı oynak değil. Öyle büyümeliydi.
Babası gibi adı gibi yiğit ve ağır bir ağa.

Guri o sene gittiği keklik avında yaralanmış
yarası bir türlü iyileşmemişti yorulduğunda, hava soğuduğunda sızlıyordu içten içe.
Hangi hekime gittiyse bir çare bulamamıştı.

Guri hergün oğluyla vakit geçiriyor bildiklerini yavaş yavaş öğretmeye çalışıyordu kendince. Yarası bütün vücudunu sarıyordu günden güne eriyordu Guri Ağa.
Korkuyordu ilk defa ölümden
Oğlunun ağa olduğunu görememekten korkuyordu .

Agit te ki tuhaflıkları en çok Bınefş fark ediyordu
ama anlam veremiyordu bir türlü
Kendi gibi yetiştirmişti, köyün , ailesinin bütün gelenek görenekleri ile büyümüştü
ama kanında vardı halburculuk bi de annesinden emdiği bir avuç sütte...

Yıllar geçmiş Agit 17 yaşına girmiş babası Guri yatağa düşmüştü
zaten son bir yıldır köyü o idare ediyor babasıdan
öğrendiği her şeyi uygulamaya çalışıyordu
Sadece farklı zevkleri ve fikirleri vardı
Düğünler de ortaya geçip oynamayı, dışarda özellikle çadırda yatmayı,
ve de hiç görüp tanıyamadığı babasının mesleği olan halburculuğu çok seviyor her fırsatta bu zevklerini yapmaya çalışıyordu.

Bir gece yarısı Guri karısını uyandırmış yemin ettirip, gördüğü rüyayı anlatmış ve doğruyu söylemesini istemişti.

Rüyasında Bınefş yatağında bir şey saklıyor kimseye göstermek istemiyor durmadan ağlıyordu.

Bu rüyayı ancak Bınefş tabir edebilirdi.
Bu senden son isteğimdir dedi ve derin derin öksürdü
Zaten bir kaç gündür çok kötüydü Guri ,hekimler çağrılmış ama
yapacak hiç bir şey yok
denmişti.

Ölüm gelip kapılarına dayanmış büyük sırrın öğrenilmesini bekliyordu sanki

Bınefş ağlayarak anlattı herşeyi tek tek
Pişman mıydı bilmiyordu ama içi sızlıyordu

Sabahın ilk ışıkları ile Guri Bey in bakışları tavana sabitlenmiş gözlerinden akan iki damla yaşla can vermişti.
Abilerinden sakındığı malı mülkü bir Halburcu çocuğuna nasip olmuştu.
Kader...nasip...

Peri kız/Pure HatunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin