Maral kocası Azat ın söylediklerini tek tek aklından geçirdi, oda oda gezerken unuttuğu bir şey olup olmadığına baktı. Onları çok ama çok zor bir yolculuk ,
belki de zor bir hayat bekliyordu. Şimdilik sadece bu kışın ortasında yapacakları uzun ve zorlu yolculuğu düşünüyordu.
Ne yapacaklar, nasıl yapacaklar bilmiyordu ama yaşamak ve ailesini yaşatmak için elinden geleni fazlası ile yapacaktı Maral.
Annelik bunu gerektiriyordu, gerçi o anne görmemişti ama öyle yapılması gerektiğini biliyor öyle hissediyordu...
Son kez baktı onca güzel günler geçirdiği şen yuvasına, bomboş ve soğuk geldi heryer ,ona ait değilmiş gibiydi sanki.
Gerçi tam boşaltmamışlardı evi, çoğu eşya duruyordu bir köşede.
Maral hepsini üst üste koymuş yazın kurdukları çadırla üstlerini kapatmış tı , belkide geri
dönerlerdi ,savaş bitince bu mutlu yuvalarına.
Maral hiç de öyle hissetmiyordu ama kim bilir belkide dönerlerdi...
Çocukları sıkı sıkı giydirmiş, alınması gereken herşeyi üç ata yüklemiş, oğlu Nubar ı birine ,kızları Zülüf ve Keve yi birine bindirmis diğer atı da kendisine ve Peri ye hazırlamıştı.
Üç atı birbirine bağlamış kaybolma riskini de düşünmüştü.
Azat köy halkı ile ilgileniyor, herkesi sağsalim yeni bir yurda yerleştirmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu.
Nede olsa savaş bitince geri geleceklerdi Atalarının kurduğu bu güzel yurtlarına. Uzun bir süre yaylaya çıkıyorlarmış gibi düşünüyor , aslında öyle olsun istiyordu.
Kime niye bırakacaklardı bu verimli ve güzel toprakları. Kabul etmek istemiyordu bir türlü. Bir an ağa değil de bir ordunun başında komutan olsaydı, diye düşündü, o zaman verirdi düşmana cezasını, bu zulmün karşılığını.
Ama Köy ağasıydı ve yığınla sorumluluğu vardı. İlk defa ağa olduğu için üzüntü duyuyordu Azat.
Çok sayıda kadın ve çocuk belini büküyordu. Çaresiz kaçacak, canlarını kurtarmaya çalışacak, soylarının tükenmemesi için yeni bir yurt kuracaklardı.
Herkes hazırdı artık, gitme zamanı gelmişti , son kez köy meydanında sayım yaptı , tam onbeş aile vardı ,
yetmiş insan , elli at ve koca bir sürü, inek ve koyundan oluşan.
Nasıl dayanacaklardı bu soğuğa... hastalık ve ölüm demekti bu, ama başka çare yoktu.
Tanrıya dua edip yola koyuldular. Akşam saatlerinde varmışlardı Elegez yaylasına, hava soğuk ama insanlar sıcaktı.
Hepbiraradalardı , en son HIDIRELLEZ de böyle bir kalabalık vardı , baharın gelişini büyük bir şenlik ile bir hafta boyunca bu yaylada kutlama ve çok
eğlenmişlerdi.
Vakit epey geç olmuştu , herkes oradaydı
Azer ve köyü hariç. Nerde kalmışlardı ? kimse bilmiyordu? karanlık iyice çökmüş , yaşlılar ve çocuklar yorulmuş ve açıkmıştı.
Azat diğer ağalarla da konuşmuş , geceyi burda geçirmeye karar vermişlerdi. Böylece Azer abisi ve köyü de gelecekti.Azer açgözlülüğün şaşkınlığı ile para ve altınların bir kısmını akşamüstü kendi ahırını kazıp farklı yerlere gömmüş , köylülerin altınlarının çoğunu çuvallara koydurmuş, onları da kendi atlarına yüklemişti.
Battaniyeler, kıyafetler , yiyecek hatta su bile almış herşeyi at ve katırlara yüklemişlerdi, Azer in ailesi hariç herkes yaya olarak yola çıkmışlardı.Öte yandan,
Hazal, kızı Naide ile ortalığı toparlıyor , babası bildiği ağasından ona kalan bilezik ,beşi biyerdeler , bir de kocasının yadigarı altın ve gümüşleri Azer ağa istediği halde ona teslim etmemiş elbisesinin içine diktiği bir çuvala koymuş, son hazırlıklarını tamamlıyordu.
Evi köyün biraz dışındaydı , kızı Naide yi tam olarak ne zaman gideceklerini öğrenmek için kız kardeşi Hane nin yani Azer in evine gönderdi.
Ahıra yöneldi atı almak ve eşyaları yüklemek için, yoktu at heryere baktı ama nafile, at yer yarılmış içine girmişti sanki,
arka bahçeye gidecekti ki kızı Naide nin-Anne ! Anneeeee ! Herkes gitmiş, köyde kimse kalmamış , köy boş
Kes tına..!
çığlığı ile irkildi.Azer ağa nın köy meydanında
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri kız/Pure Hatun
General FictionÇok eski anıların diriliş hikayesi bu. Gerçek hayattan kurgulanmış eski bir hikaye. Annem in anneannesi, babaannem ,kayın Validem ve canım annemin anlattıklarını bire bir yazmaya çalışıyorum. Gerçekten yaşanan olaylardan oluşan birleştirilmiş bir hi...