*4*

6 3 2
                                    

Kız isteme için herşey hazırdı. Hazal beni hazırlamıştı. Ve yanımızda abimin sevgilisi Deniz vardı. Çok güler yüzlü ve eğlenceli biriydi. Onunla iyi anlaşıyorduk. Makyajdan nefret ettiğimi size söylemiş miydim? Şuan söylüyorum. Cidden iğrenç bir şey. Hazal ve Deniz  eserlerine bakıp gururla sundular. Yavuz içeri paldır küldür girince neye uğradığımızı şaşırdık. Deniz  Yavuzun yanağını şefkatle okşayıp,
"Yavuzcum, sen gerizekalı mısın?"
"Nalakası var kızım? Oğuz iti itti beni buraya." bana bakıp,
"Oo kardeşim, güzelmişsin sen lan."
"Valla ben zaten güzeldim Yavuz"
"Ya ya bide bana sor."
"Sen git Özgüre sor bence o cevap verir sana"
"Ha-ha"
"Hadi gitsene oğlum ne duruyorsun kızların arasında?" dedim.
"Ben manitamı görmeye geldim. Allah allah sizene?" Deniz ,
"Hadi hadi. Özgüre haber uçurcam demiyor."
"Ne münaasebeet" elimi yumruk yapıp Yavuzun üstüne tuttum,
"Seni döverim. Sakın."
"Tamam be" o çıktığında ben de hazır olduğuma karar verip beni bekleyen annemlerin yanına gittim. Annemin gözleri yaşlıydı.
"Çok güzel olmuşsun."
"Sadece fazla abarttı." babam beni görüp alnıma bir öpücük bıraktı.
"Çok güzel olmuşsun."
"Teşekkür ederim baba." annem,
"İlişkinizin ciddi olması çok hoş ama erken değil mi?" Özgür 20 yaşındaydı ben 19 ki bir ay sonra 20 olacağım Özgür de 21. Bu durumda biraz erken olabilir.
"Bu sadece ciddi olsun diye anne. Biz evlenene kadar ohoo Özgür 22 oluyor ben 21."
Annemin gözyaşları akarken babam onu teselli ediyordu. Zilin çalması ile hepimiz o tarafa döndük ben mutfağın kapısından onları izliyordum. Gelmişlerdi. Allahım takım elbise çok yakışmıştı. Etrafta gözleri beni arıyordu. Ama mutfaktan çıkmadım herkes oturunca bende saklandığım yerden çıktım. Gözleri beni bulduğunda ağzını oynatarak 'cok guzel olmuşsun' dedi. Bende 'takım elbise çok yakışmış' dedim. babamın boğazını temizlemesi ile yerime geçtim. Özgür sokaktan iki kişi almıştı. Oğuz da takma bıyık takmıştı. Ben Hazal ve Deniz  kahvelerini hazırlıyorduk evet sıra geldi Özgürün kahvesini hazırlamaya geldi. Deniz  kimyon koydu bende tuzla biber koydum. Son olarak Hazal da tarçın koydu. Hepsini teker teker kahvesini götürdüm. Özgür ilk yudumu aldı Hazal videoyaya çekiyordu. Önce püskürecek gibi oldu. Sonra bi kızardı. Sonra morardı. Sonra zorlanarark yuttu. Suyu da içti. Ay yazık ya. Kıyamam. Oğuz gerim gerim gerilip, kasım kasım kasılıp ve tabii sesini değiştirip,
"Evet efendim. Sebebi ziyaretimiz belli. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız İri- aa Leylâyı oğlumuz Özgüre istiyoruz."
"Oğlumuz askerini yaptı mı?"
"Bedelli"
"Geliri var mı?"
"Daha ne olsun amca adamın şirketi var." Oğuz bunu kendi sesiyle söylemişti Hazal hepsini çekiyordu. Sonra boğazını temizleyip,
"Hmmm. Kızımız ne düşünüyor.?" ay ben gülerim. Ciddi ortamlarda. Ben kafamı filmlerdeki gibi öne eğince,
"İki genç birbirlerini sevmiş aşık olmuş. Verdim gitti."
Babama verdiğim yüzükleri o şimdi parmağımıza takıyordu. Hazal hepimizin fotoğrafımızı çekti. Bu kızın fotoğraflarla olan problemini merak ediyorum. Artık dağılmaya başlamıştık. Özgür yanıma gelip,
"Resmi olarak seni babandan aldım. Farkındamısın?"
"E yani biraz öyle oluyor. "
"Babanla konuştuk."
"Ne hakkında"
"Okula gitmiyorsun ve hep beraber İzmirde kalıyoruz"
"Ne?!"
"Buraya özel öğretmen gelecek."
"Saçmalıyorsunuz"
"Hayır. Şimdi üniversite sınavlarına hazırlanmak için özel öğretmen tutulacak. Mecbur olmadıkça dışarı çıkmayacaksın. Ve bir süre burda kalacaksın."
"Hem Fatih'in babası ne olacak?"
"Onu hallettim ben"
"Of Özgür of."
"Sadece Cengizi ve oğlunu postalayana kadar."
"Ki bildiğin üzere Cengiz ve oğlu pek de kolay yakalanan insanlar değil. Yani bu durumda ben burda daha fazla kalıp okula gidemeyeceğim."
"Senin iyiliğin için."
"bu cümleden nefret ediyorum."
"Üzgünüm güzelim"
"Bir daha olursa o-"
"Ne?"
"Ya biliyorsun Cengiz mevzuusu. Öyle bir şey olursa işte"
"Öyle bir şey olmayacak" diye bağırdı. Tamam da bağırma yani.
"Oladabilir. O zaman hayatına devam et. Uğraşma Cengizle"
"İyi misin sen?"
"Evet."
"Saçma saçma konuşma"
"Böyle bir şey olursa ben bir daha kaldırabileceğimi sanmıyorum."
"Sinirleniyorum."
"Sadece söylemek istedim."
"Bir daha duymak istemiyorum. Anlıyor musun?" kafamı salladım. Ah be Özgür. Biliyorum olacak. Çünkü onlar istediklerini alırlar. Onları yolculayıp odama çıktım. Annem burada sürekli kalacağımdan odamı dizayn ettireceğini söyledi. Üstümü değiştirdim. Makyajımı sildim. Ve yatağıma uzandım.
                       *             *              *
Sabah kalktığımda pardon yani kaldırıldığımda Yavuz yataktan düşürmüştü beni.
"Yavuz zalim misin?"
"Kalksana saat kaç oldu."
"Deniz  yanına gitsene"
"O kalktı"
"Defol git Yavuz"
"Özgür geldi." kafamı kaldırıp,
"Sallama lan"
"İn bak istersen. Babamla konuşuyorlar. Babam davet etmiş." yataktan fırlayıp aşağıya incekken üzerimdeki pijamaları farkettim. Ve merdivenlerden dönüp üzerimi giydim. Tekrar aşağıya indim.
"Günaydın." dedim
"Sanada günaydın." babam bana dönüp,
"Özel öğretmeninin kim olacağına karar verdik."
"Kim ben tanıyor muyum?"
"Aslında evet."
"Kim ya?"
"Yavuz" içtiğim çay boğazımda kalmıştı. Yavuz sırtıma vuruyordu. Ben bu anı hatırlıyorum. Yavuz,
"İstersen oylamaya sunalım." dedi. Sinsi sinsi sırıtırken. Aklıma dahiyane bir fikir geldi,
"Denizin arkadaşı vardır." Deniz,
"Aslında bakarsan daha iyi bir fikrim var."
Herkes ona soran gözlerle bakınca,
"Ben Leylâya özle ders veririm."
"Harika" diyerek ellerimi çırptım. Yavuza dönüp,
"İstersen oylamaya sunalım" dedim. Hepimize,
'Hepinizden iğreniyorum' bakışı attı. Deniz gülüyordu. Özgüre dönüp,
"Özgür bugün dışarı çıkalım noluur? Sıkıntıdan patlayacağım."
"Olmaz."
"Ne demek olmaz. Çıkacağım ben."
"Olmaz dedim."
"Bak hep beraber çıkarız. Hem senin yanındayken bana bir şey olmaz. Hadi."
"Tamam ama hemen öyle heveslenme. Çok gezmeyeceğiz." sevinçle ellerimi çırpıp,
"Harika" telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim.
Özel numara,
Görüntüm bile seni bu kadar korkutuyorsa kuyuya geldiğin zaman ne olacak merak ediyorum.
Hızla telefonu masaya yapıştırdım. Tamam kırılmış olabilir. Özgür bana bakıp,
"Bir şey mi var?" yüzüme sahte bir tebessüm yerleştirip
"Hayır" dedim. Onunda miralini bozmak istemiyorum. Bakışlarıyla sen iflah olmazsın deyip telefonumu aldı. Sinirden kasılan ve belirginleşen damarlarını görmezden gelip,
"Önemli değil Özgür"
"Gerçekten önemli değilmiş."
"Moralini bozmak istemedim."
"Bir daha böyle bir şey olduğunda söyle."
Kafamı sallayıp tamam dedim. Ve yemeğe döndük. Ben Özgürü izliyordum. Ciddi ciddi zayıflıyordu. Ona eğilip,
"Doğru düzgün yemek yemez misin sen?"
"Nalakası var?"
"Yüzün çökmüş."
"Fazla çalışıyorum"
"Çalışma"
"Beni düşünmene gerek yok. Sen kendine bak."
"Yiyorum ben" onun sözünden alıntı yaparak,
"Hem O zaman 'biz' olmak sadece kelimede kalır."
"Çabuk kapıyorsun bakıyorum."
"Zaten bildiğim şeyler olunca"

SADECE SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin