alacakaranlıkta
yorgun düşlerim e gebe
pusatsız kabusların keskinliğinde
ağrılı firak nöbetlerindeyim
d ü ş m e
üstüme heyelan gibi çöken gecenin tenine
say ki!
esrikliğinde ölüme teyellenen bir ömür benim ki
yar'sız sokaklarda üşümüş kadınlar bilir ancak ;
karanfillerin incinmiş haysiyetini
b i l m e
güneşin kızılına soyunan kadınlar
birer kar çiçeğidir gamzelerimde
ayak bileklerinde halhal
ellerinde def
güneşten önce doğarlar güne
ölümün nikahına girip
recm'edilirler
g ö r m e
ateş üşür
rüzgarın dağ kokusuyla
ve atlar çılgın koşar kıştan bahara
müfreze çiçekler açar Afrika teninde
süt dişlerin umut öğütür acıyla
ölme
biz
ölümün kasnağında yetim çiçekler büyüttük
soluksuz kentin varoşlarında
bulanık sulardan geçtik de
b o ğ u l m a d ı k
aşkta boğulduğumuz kadar
g i t m e
Barış Çiçek

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kül Karası
Poetrykül karası bir dengbejin yanık sesinde vuruldum gözlerinin mülteci yalnızlığına ruhumu karanlığın en koyu tonuna bırakıp bir buğday tanesiyle dertleştim güneş içini döktü bana seni anlattım s u s t u göçebe bulutlar taşıdı hüznümü sana geç kal...