SINIR +70 YETERLİ ŞİMDİLİK :) İYİ OKUMALAAR
--1.BÖLÜM--
Tanrım.. Az önce gördüğüm rüya neydi öyle? Rüya değil kabus, kabusun da daha kötüsünde bir şey varsa o. Gördüğüm rüya-ya da kabus demeliyim- nedeniyle yataktan kalkmayı beklerken, arabanın içinde uyandım. Ancak arabanın düz durmadığından kesinlikle eminim. Yanımda ki cam parçaları arabanın camlarının patladığının kanıtıydı. Camların birinden kendinimi dışarı ittim. Çevikliğim FBI'da olmamdan dolayı olabilirdi ya da herneyse. Dışarı çıktığımda şok duygusu tüm bedenimi kapladı. Ben kaza yaptığımı düşünürken bütün insanların bu durumda olması... Etrafta kol-bacaklar, yaralananlar ve 'yardım edin' diye bağıranlar.. Bu da neydi böyle? Kadının birinin beni çekiştirmesiyle öyle dikildiğimin farkında değildim. "Yardım et lütfen! Yardım et! Eşim.. Arabanın içinde sıkıştı yardım et! Araba yanıyor." koşarak kadının peşinden gidiyordum ki gürültülü bir sesle ilerideki arabanın patladığını gördüm. Kadın bir anda yere düşünce yanına oturdum ve sakinleştirmeye çalıştım. Sanırım, eşinin içinde olduğu arabaya oydu. bir yandan kadını sakinleştirmeye çalışırken diğer yandan etrafa göz gezdiriyordum. New York ne hale gelmişti böyle? İlerideki gökdelerden dumanlar çıkıyor ve çığlık sesleri yükseliyordu. Kadını üstümden ittip ayağa kalktım ve üstümü silkeledim. Altımdaki siyah pantolon dizimden ayak bileğime kadar yırtılmıştı. Üstümdeki beyaz t-shirt ise -sanırım arabadan çıkarken olmuştu- siyah renge dönüşmüştü. Charlie! Ah.. Küçük kardeşim... Evde bakıcısı Nicole ile ne yapmıştı acaba? İyiler miydi? Arka cebimdeki telefonumu çıkararak aramaya çalıştım. Sadece çalıştım çünkü hatlar kesilmiş. Hızlı adımlarla eve doğru ilerlerken insanların bir mağazanın önünde toplandığını gördüm. Kalabalığın arasına girerken televizyonu farkettim. İnsanları iterek televizyonun tam karşısına geçtiğimde yerel bir haber kanalının açık olduğunu gördüm. "Dünyanın her yerinde insanlar 2 dakika 17 saniye boyunca baygınlardı" dedi spiker. Dünyanın her yeri mi? Washington? Los Angeles? Berlin? Daha adını bile bilmediğim bir çok yer? "Asıl sorun şu ki, insanlar baygınken bazı şeyler gördüler. Uzmanlar hala konuya bir açıklık getiremeselerde; şuan her neredeyseniz eve gitmeniz için uyarıda bulunuyorlar. Çünkü bu şeyin henüz ne olduğunu ve tekrar edebilme olasılığı var mı bilmiyoruz." dedi ve yayın kesildi. Ne yani? O korkunç şeylerden sadece ben görmemiştim öyle mi? Eve doğru ilerlerken benim yaşlarımda bir kızın yanına yaklaştım. "Sen de bir şey gördün mü?" diyerek kızı dürttüm. Bana doğru döndüğünde yüzünün yarısı kan içindeydi. "Evet gördüm, yoksa sende mi gördün?" şaşkınlıkla duraksadı. "Herkes görmüş.. Evine gitmelisin. Dışarısı güvenli değil" dedim elimle yüzünü gösterek. Adımlarımı daha da hızlandırdım ve hızla eve girdim. Nicole, Charlie'ye sımsıkı sarılmıştı ve korkmaması gerektiğini fısıldıyordu ancak kendinin ondan bir farkı yoktu. Hızla yanlarına gidip onlara sarıldığımda Charlie birden bana döndü başını omzuma koyarak ağlamaya başladı. "Tamam geçti geçti. Gidip dinlenmelisin, bir daha böyle birşey olmayacak tamam mı? Sakın korkma" diyerek onu sakinleştirdim. Bayıldığında ne gördüğünü sonra soracaktım, şimdi sırası değil. Charlie yavaş adımlarla yanımızdan kalkarak merdivenlerden çıkarken Nicole'a döndüm. "İyi misin?" başını iki yana salladı. "Değilim, çok korkunç şeyler gördüm. Bu da neydi böyle?" diyerek hiçbirşey anlamadığını belirten bakışlarıyla bana döndü. "Emin ol, bilmiyorum. Birazdan şirkete döneceğim. Sahi sen ne gördün?" diyerek ona sorduğumda gözlerini korku kapladı. "Birisi.." dudaklarını yalayarak devam etti. "beni boğmaya çalışıyordu.. Suda.." dedi. Kafamı anladığımı belirtircesine salladım. "Gitmeliyim. Charlie'nin yanında kalır mısın?" diye sorduğumda hiç tereddüt etmeden başını salladı. Kasadan silahımı çıkardım ve belimdeki yerine yerleştirdim.
***
FBI özel merkezine geldiğimde bizim ekipten hepsi buradaydı. Olivia gözlüklerini takmış bilgisayardan olanları araştırıyor,Wedeck- FBI müdür yardımcısı- neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.Yanlarını gidip oturduğumda bütün gözler bana çevrildi. "Sende gördün mü Leanne? Sende bir şeyler gördün mü?" diye sordu Brad. "Evet gördüm. Açıkçası pek hoş şeyler değildi." diyerek onu dışarı sürükledim. Brad en yakın arkadaşım, onunla sırlarımı paylaşabilirim. "Pekala ne gördün?" diyerek beni sıkıştırmaya başladı. "Buradaydım, ofiste. Bir şey üzerine çalışıyordum. Sanırım bu olay üzerine. Mantar panomda bir çok şey asılıydı. Birinde 'mavi el' diğerinde '20 nisan' diğerinde ise yaşlı bir adam resmi vardı. Yanında da ' D. Gibbons' yazıyordu. Hiç tarzım olmayan bir kolye vardı boynumda sanırım el yapımıydı,bilmiyorum.İçiyordum, ki biliyorsun içkiden nefret ederim. Sonra maskeli,silahlı adamlar geldi. Belimdeki silahı çıkardım ve saklandım. Zaten sonra uyandım." dedim başımı sallayarak. "Biliyorsun, Tracy Afganistan'da öldürüldü.Bende sevdiğim kızı, Tracy'i gördüm. Yatakta yatıyor 'Hadi Brad,kahvaltıyı daha hazırlayamadın mı?' diyerek kıkırdıyordu. Bende yanına gidip ona sarılıyordum. Benim gördüklerim bunlar." diyerek sözünü bitirdi. İçeriden Wedeck'in sesini duyduğumuzda odaya tekrar girdik. "Birinci önceliğimiz bunun ne olduğunu bulmak, ikinci önceliğimizse tekrarlanıp tekrarlanmayacağını öğrenmek. Ama bir şey eminiz ki, herkesin 137 saniye boyunca kendi hakkında gördükleri gerçekleşebilir. Bir site oluşturduk 'Mozaik' dünyanın her yerinden insanlar buraya ne gördüklerini yazıyor. Çoğu kişi '20 Nisan' tarihini görmüş" dediğinde yutkundum ve devam etmesini istercesine kafamı salladım. "Şuan 6 Ekim'deyiz. Bu da 20 Nisan'ın 6 ay sonra olduğu demek oluyor. Yani görüdğünüz şeyler, 6 ay sonra yaşayacaklarınız olabilir." diyerek sözünü bitirdi. Dimitri konuşmaya başladığında kafamı ona çevirdim. "Ben hiç bir şey görmedim. Bu, 6 ay sonra ölü olacağım anlamına mı geliyor?" Wedeck kafasını olumsuz anlamda salladı." Hiçbirşeyden emin değiliz. Umudunuzu kaybetmeyin. Toplantı bitmiştir,dağılabilirsiniz." dedi. Ben ve Brad önden ilerledik. Eliyle beni durdurdu. "Herkes gördüklerinin gerçekleşmesinden korkuyor bense gerçekleşmemesinden.."