"Kafayı yemek üzereyim, Tanrı'm.." kendimi koltuğa bırakarak kafamı yastığa koydum. Cidden psikolojim altüst olmuştu. Hayatımda hiç bu kadar çıkmaza girmemiştim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yokken, geçen gece rüyamda öngörümden bir kaç kesit görmüştüm. Tamam bu normal olabilir. Asıl canımı sıkan, bu kesitlerin yanına daha yenileri de eklenmesi. Telefonla konuşuyordum, D. Gibbons ismiyle aradığımız adamla.. Bana 'Geçmişinden kork. Geçmişinden çok büyük yara alacaksın' dedi. Lanet herif. Geçmişimde hiç hoş şeyler yaşamadım evet, ama bu adam bunları nereden biliyor ve kim? Daha bilmediğim bir çok soru. Ben ne halt edeceğim böyle! Daha Charlie vardı. Tüm bu olaylar yüzünden ilgilenemediğim minik kardeşim.. "Charlie bebeğim neler yapıyorsun ben yokken?" orta sehpahanın üzerinde resim defteriyle bütünleşmiş olan Charlie, minik elleriyle boya kalemini kağıdın üzerinde gezdirmeyi bıraktı ve omuz silkti. "Hiç." Bu kısa cevaptan hoşlanmadım. Çünkü benim bildiğim kız konu açtığımda 102930190 kelime söylerdi. "Bir şey mi oldu bebeğim?" onun yanına çökerken belimin çatırdağını hissettim. Lanet! "Belki." Yeşil boyayı eline alarak çizdiği aile resmine çimleri de ekledi. Aile resmi? Hadi ama! "Bebeğim.. Bunlar kim?" diyerek kumral kızı, sarışın oğlanı ve ortalarındaki mavi gözlü küçük çocuğu gösterdim. "Tyler,ben ve çocuğumuz Alice." diyerek yavaşça kıpırdandı. Tyler? Tanrım... Gerçekten onu bu kadar boşlamış olamam. "Umm.. Charlie, Tyler kim?" bağdaş kurarak masanın üzerindeki soğuk suyun boğazımdan geçmesine izin verdim. Rahatlatıcı. "Okuldan. Hoşlandığım çocuk. Biliyor musun Leanne, babası seninle tanışmak istiyormuş!" heyecanla ellerini çırptığında kaşlarımı şaşkınla kaldırdım. Babası? Babasının bu olanlardan haberi vardı, hatta benimle tanışmayı istiyordu, bense daha yeni mi öğreniyordum? Ne sorumlu bir abla ama! "Tabi tatlım. Ne zaman uygunlarsa bize gelebilirler. Annesi de gelsin" diyerek gülümsedim. O kadar işimin arasında ihtiyacım olan tek şey küçük kardeşimin hoşlandığı çocuğun ebeveyinleriyle tanışmak! Mükemmel. "Sen ciddi misin abla?" kocaman gözlerle bana bakarken güzelliğini inceledim. Bukleli kumral saçları ve onlarla uyumlu büyük yeşil gözleri. Bembeyaz teni ve burnunun üzerindeki çilleri. Gerçekten Tanrı bu kızı özenerek yaratmış gibiydi. Kıpkırmızı ve şekilli dudakları ise bana kendimi öldürme hissi uyandırıyor! Kız tamamen benim tersim! Benim kumral pırası gibi uzun saçlarım -ki her zaman at kuyruğu şeklinde toplu olduğu için birçok kırık var- , mavi buğulu gözlerim. Cidden berbat haldeyim. "Evet. Hadi uyumalısın artık geç oldu." diyerek otoriter abla konumuna geri döndüm. Kalkmaya hazırlanırken ince kollarını üzerinde hissetmemle kendimi garip hissettim. "Seni çok seviyorum Leanne. Anne sevgisini bana hissettiriyorsun sanırım, her ne kadar ne olduğunu bilmesemde.."
***
Wedeck'in bize kafamızı toparlamamız için verdiği iznin üzerinden 3 gün geçti. Bugün gideceğim psikoloğun yerine son olarak baktığımda, bugün kendime özen göstermek istedim. Nedenini sormayın bilmiyorum. Dolabımı açtığımda gördüğüm manzara hiç hoş değildi, gerçekten. Kot pantolon ve tshirlerden başka bir seçeneğim yoktu. Süper! Açık renk yırtık pantolonumu ve kareli gömleğimi giydikten sonra saçlarımı yine topladım. Ben kim özenli olmak kim?
**
"Evet Bayan Leanne. Nasılsınız?" karşımdaki şirin kadın bana biraz olsun FBI ortamında olmadığımı kanıtladı. "Bok gibi?" diyerek benliğime döndüm. İşte ben buydum. Her zaman kibar olan kişi değil de, küfür eden, soğuk, itici bir kadındım. "Anlıyorum.. Niçin böyle düşünüyorsunuz?" elindeki kalemi bir kaç kez çevirerek kafasını cama doğru çevirdi. Sanırım bu kendimi toparlamam için filandı bilemiyorum. "FBI olayları, çözemediğim sorunlar, kardeşime yeterli ilgiye gösterememem ve bir türlü peşimi bırakmayan geçmişim." Kafasını anladığını belirterek salladı ve derin bir nefes aldı. "Seninle arkadaş gibi konuşacağım Leanne. Tüm hayatın acıyla geçmiş olabilir, en mutlu anlarını bile acılarınla harmanlayarak yaşıyor da olabilirsin. Mutsuzluk genel halin olarak yapışmış olabilir üzerine. Bu vazgeçmeyi gerektirmiyor yine de. Yeni bir başlangıç yapmak lazım bazen, bazen boşvermek lazım. Unutmak lazım diyemem, unutulmuyor.. Ama geçmiş sadece film şeridi gibi geçmeli gözlerinin önünden. Hızlıca.. Düşünülmemeli, sorgulanmamalı. Acı veriyor çünkü, mutsuzluğun ana sebebi bu; geçmişe takılmak. 'Yeni bir hayata başladım, kurunun yanında yaş ta yandı. Kötüleri atarken, iyileri de ayıkladım hayatımdan.' gibi olmamalısın hiç bir zaman. Geçmişinde çok kötülük yapılmış olabilir sana karşı. Ama bu, eskiden olan iyi durumları eksiltmemeli zihninden. 'Geçmiş' dendiğinde niçin insanlara hep kötü anıları gelir? Çünkü kimse pozitif düşünmeyi denemez. Kimsenin aklına tüm arkadaşlarıyla kutladığı 18.yaş günü, ailesiyle yaptığı piknik gelmez.." Kaşlarımı çattım. "İşte benim tıkandığım nokta burası. Ailemle yaptığım piknik yok benim. Ailem diyebileceğim insanlar yok çünkü." Gözünün önüne gelen saçları kulağının arkasına attı. "Nasıl yani? Paylaş benimle." "13 sene önce, Charlie'nin -kardeşim- doğumunun üzerinden henüz 1 yıl geçmişti ve amcam olacak herif annem ve babamı öldürdü. Sebep? Para. O adamı öldürcektim, ama cesaret edemedim. Sırf Charlie için beni de kaybetseydi... Dayanamazdı." Gözlerimi yerden kaldırdım ve kolumdaki saate baktım 19:28 Evet. Tyler ve ailesinin gelmesine Çok az zamanım kalmış. "Teşekkür ederim Bayan Herr. Gitmeliyim." şirin gülümsemesini takınıp el salladı. Kıkırdadım. 50 yaşının üstündeki kadın el sallıyor. İşte ben buna kendiyle barışıklık derim.
****
Her şey tamam. Üzerimi değiştirdim, masa hazır. Artık rahatlayıp otur- Yaa! Tabi otururum! Geldiler işte zil çaldı! Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim ve yan gözle Charlie'ye bakmayı ihmal etmedim. Dolgun dudaklarına sürdüğü kırmızı ruj onu palyaço gibi yapmıştı. Komidinin üstünden mendil alarak biraz sildim, evet daha iyi oldu. Üzerimdeki salaş kazağı düzeltip kapıyı açtım. Karşımda ki adamı görünce neredeyse küçük dilimi yutacaktım. "Merhaba Leanne ben Dany Gibbons" ..........