FARKINDAYIM FAZLASIYLA KISA OLDU. AMA ÖNCEKİ BÖLÜMÜN OKUMA SAYISI VOTE SAYISI BENİ ÇOK ÜZDÜ. DOĞAL OLARAK OKUYAN OLMAYINCA BENİM DE YAZMAK İÇİMDEN GELMEDİ. ÜZGÜNÜM
"Sen ne görmüştün Olivia?" dedim sıkıntıyla. Herkes çok gerindi ve ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. Belki de bu soruyla yumuşatmamalıydım bilmiyorum. "Bir adamla birlikteydim..." kafamı salladım en azından o düzgün bir şeyler görebilmişti. "Ama bir sorun var.. Ben lezbiyenim." tamam sözümü geri alıyorum. "N-nasıl oluyor bu? Yani 6 ay içerisinde erkeklerden mi hoşlanmaya başlayacağım?" "Bilmiyorum Olivia hiçbir şey bilmiyorum.." telefonumun çalmasıyla kıpırdandım. (anlatmak istediğim şeyin tam türkçesini bilmiyorum yani bahsettiğim şey tam olarak kıpırdanmak değil) "Leanne! Hemen gelmelisin! Hemen!" Brad'in heyecanlı ve telaşlı sesi beni fazlasıyla meraklandırmıştı. Tanrım yine neler oluyor? "Ne oldu Brad? Niçin telaşlısın?" derin nefesler aldığını duyuyordum. "Tracy.. O burada" Ne? "Tamam tamam geliyorum" diyerek telefonu kapattım ve soluğu Wedeck'in yanında aldım. "Gitmem gerekiyor." gözlüklerinin üstünden bana baktı ve derin nefes aldı. "İyi bir ajan olman, kovulamayacağın anlamına gelmez Leanne. Şu sıralar çok sorumsuz davranıyorsun, sürekli kaçmak için bahane buluyorsun ama bu sefer hayır gidemezsin." ellerimi kafama götürdüm ve baskı uyguladım. "Brad'in sevgilisi ölmüştü ancak şuan Brad'in yanındaymış. Yani Brad'in öngörüsüyle uyuşuyor. Ve siz ne derseniz deyin,gidiyorum."
***
Kapıyı hızlı çalmayı geçtim resmen yumrukluyordum. Brad kapıyı açınca telaşlı yüzünü es geçip eve girdim ve karşımda Tracy'i gördüm. Takma koluyla oynuyordu. "Tracy.." diyerek yanına yaklaştım ve sarıldım. "Leanne, seni de çok özlemişim.." ona daha sıkı sarıldım ve geri çekildim. "Nasıl oldu bu Tracy? Yani biz seni.." "Biliyorum öldüğümü zannediyordunuz ama ölmedim. Geri dönemedim çünkü Afganistan'da sıkışıp kaldım. Çatışmada bir kaza geçirmiştik ve ben ağır yaralıydım herkes benden umudunu kesmişken George denen arkadaşım bana yardım etti. Matt de nasıl olduğunu bilmiyorum kaçmış. Beni en son o halde yarı ölüyken gördüğü için size öldüğümü söylemiş." kafamda milyonlarca soru işareti vardı ve bunların hiçbirinin cevabına ulaşamıyorum. "Peki ye mezar? Orada yatan kim?" diyerek Brad'e döndüm. "Bilmiyorum,gömülürken orada değildim. Cenazeye gitmedim ama bu işin peşini bırakmayacağım." yumruğunu sıktığında sinirlendiğini anlamıştım. "Hadi Tracy sen biraz dinlen."
****
"Hayır gidip hastaneye bakcaksınız!" Wedeck'in sağır edici sesi kulaklarımı doldururken bir 'of' çektim ve Dimitri'yle arabaya bindik. "Hastanede ne yapacağız Dem?" diyerek ellerimle başımı ovdum. Başım çatlayacak gibi ağrıyordu. "Hastanedeki insanlar Mozaik'e giremedikleri için onların öngörülerini not edecekmişiz." bir an durdum ve sakin olmaya çalıştım ama sadece çalıştım. "Koskaca FBI'da bu iş bize mi kaldı?!" "Haber vermeden benimle Hong Kong'a geldiğin için cezaymış sanırım." öfke tüm bedenimi ele geçirirken derin derin nefes alıyordum. "Çocuk muyuz biz? Ne cezası? Aptal herif!" Dimitri kafasını salladı ve arabayı parketti. Arabadan indiğimde insanların büyük televizyon (bunun da türkçe karşılığını bilmiyorum ama anlatabilirim hani alışveriş merkezlerinin önünde olur uzun büyük birşeydir reklam yaparlar ya da güncel haber sunulur umarım anlamışsınızdır) önünde toplandığını gördüm. Televizyona daha dikkatli baktığımda bir adamın konuştuğunu gördüm. Dimitri'nin geldiğini gördüğümde televizyona daha çok yaklaştım ve dinlemeye başladım.
" Bilinç kaybına neden olduğumuz için özür dileriz. Bilimadamları her zaman deney yapar. Biz de tam o sırada deney yapıyorduk ve böyle bir şey olacağını tahmin etmemiştik." panel gibi birşeydi sanırım bu orada ki kalabalıktan sesler gelince adam durmalarını işaret ederek konuşmasına devam etti. "Evet bir çok ölüm meydana geldi. Ama bizimde canımız yandı. Bende karımı kaybettim. Gerçekten böyle sonuç vereceğini bilseydik yapmazdık. Evet bilinç kaybının sorumlusu biziz ve tüm sorumluluğu üstleniyoruz!" adamın söylediklerini şok içinde dinlerken ağzım bir türlü kapanmıyordu. "Ne yani, bilinç kaybına bu adam sebep olduysa sorn çözüldü demektir. Oyun bitti öyle mi?" kafamı iki yana salladım. "Adam emin değil. Dikkatli bak. Bilinç kaybının sorumlusu o olabilir de olmayabilir de. Hayır oyun bitmedi."