Arkadaşlar ilk hikayem umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.
Annemin dediği üzerine odamdaki dolaptan belinde güpürlü ve yavru ağzı kemeri bulunan lacivert dizimin üstünde biten askılı bir elbise aldım.
Onu giydikten sonra makyaj masama geçtim ve saçlarıma maşa yapıp nektar rengi bir ruj sürdüm. Gözüme de eyeliner ve maskara yaptıktan sonra yavruağzı topuklu ayakkabımı giydim. Bunlara ne gerek vardı anlamıyorum zaten dağın başına gidiyorduk. Gerçi bizim evde dağın başındaydı ama annemin zorlama sebebini anlamış değilim.Aşağıya indiğimde herkes hazırdı. Annemin yanına gidip "Bunlara ne gerek vardı anne?" dediğimde annem beni çıkışa doğru itiyordu. Babam her zamanki gibi konuşmadan arabaya gitmişti. Annem beni arabaya sürüklediği gibi arabaya bindirdi kendisi de bindi. "Kızım güzel olmak senin de hakkın. Ne güzel işte cici bir kız oldun." dediğinde gözlerimi devirdim. Saçmaydı. Gideceğimiz yere geldiğimizde arabadan indim ve zorlanarak da olsa kapının önüne geldik. Zili çaldığımız da karşımızda Semiha teyze vardı. Bize hoşgeldin dedikten sonra içeri geçtik. Ortalama 3 senedir görmüyordum onları. Bir tane de oğulları vardı. Akın. Çok sinir bozucuydu. Tabi ben onu en son 4. Sınıftayken gördüm. Ondan sonra çok nadir evlerine geldim. Eve geldiğimde de o olmuyordu. Bende 3 senedir onların evine gelmiyorum. Niye geleyim ki Semiha teyzeyi pek sevmem çünkü o da beni sevmez. Niye sevmediğini hala çözemedim. Kocası Bahadır amca ile annem kuzenler bir de bunların bitmek bilmeyen arsa kavgaları var. Aslına 3 yıldır gelmeme sebeplerimden birisi de şu arsa kavgası.
Aslında inşallah bugünde şu oğulları yoktur. Akın cidden çok sinir bozucu. Bir kere çok kaba ve sinirli. Bir de kendini bir şey sanması yok mu? Kafayı yiyorum.
Neyse onu düşünerek sinirimi bozamam. İçeriye girdiğimizde bir saat kadar oturduk. Tabi ben sıkıntıdan patlıyorum. Akın da evde yoktu. Bu iyi bir şeydi.O sırada Bahadır amca Semiha teyze, babam ve annem dışarı çıkmak için ayaklandılar. Yine kavga edeceklerdi. Arsa kavgası. Kendimi bildim bileli vardı bu kavga. Bende dışarı çıktım. Annemle Bahadır amca kavga ederken Semiha teyze bana döndü. "Kızım bana bir bardak su getirir misin?" dediğinde şaşkınca suratına baktım. Sanırım rüya görüyordum. Normalde benim suratıma doğru düzgün bakmayan kadın benden su istemişti. Neyse yakında çıkar kokusu deyip gülümsedim ve eve girdim. Suyu katıp tam çıkacakken kapının kilitli olduğunu gördüm. Bu neydi şimdi?
Elimdeki bardağı yere bıraktım ve kapıyı tekrar zorladım. Arkamda nefes alan bir varlık hissedince yutkunup o tarafa doğru döndüm.
Döndüm de keşke dönmez olaydım. Karşımda duran varlığa baktım. Resmen şu anda rüya aleminde gibiydim. Beynim vurulmuşa döndüm. Tabiki de kötü yönden. Bunun burada ne işi vardı ve bu kimdi.
"Sen kimsin? Arkamda ne işin var? Ve kapı niye kilitli? Eğer 5 saniye içinde cevap vermezsen çığlık atarım." dediğimde sadece gülümsedi ve üzerime doğru gelmeye başladı.
"Beni tanımadın mı küçük aptal." dediğinde gözlerimi kocaman açtım. Bu oydu. Akındı. Aman Allah' ım ne kadar da değişmişti böyle. Kahverengi saçlar gözlerini tanımlayamadığım kehribar rengi gözler. Ve çok kaslıydı. Tabi şimdi siz diyeceksiniz ki sen bunu nereden biliyorsun. Akın önümde yarıçıplak durduğu için karın kaslarını görebiliyorum. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı.
"Senin burada ne işin var? Sen ben geldiğimde olmazdın. Kapıyı açsana." dediğimde daha da üzerime geldi. Aramızdaki konuşmaları tuzla buz ederken onun daha fazla bana yaklaşmaması için elimi çıplak gövdesine koyup ittirdim ama başarılı olamadım. "Her zamanki gibi aptalsın. Buraya bu kılıkla gelme amacının ne olduğunu anlamayacak kadar aptalsın. Ve seni neden bu halde karşıladığımı anlamayacak kadar Aptalsın. Şimdi düş önüme." dediği gibi kolumdan tuttu. Ben bir kaç adım atmıştım ki koluma hızlıca çekip sinirle kaşlarımı çattım.
"Sen kendini ne zannediyorsun be. Bir daha bana aptal demeyeceksin. Hem niye ben senin peşine düşüyorum. Şu kapıyı aç yoksa olacaklara karışmam." dediğimde yine bana doğru geldi. Dibime girip konuşmaya başladı. "Ne yaparsın?" Sesi çok ironiydi. Korkmadım değil. Ama sonra aklıma gelen şey ile ağzımı açıp tam bağıracaktım ki Akın hızlıca ağzımı kapatıp beni kapıdan uzakta bir yere çektiğinde elinin altında bağırmaya başladım.
Sanırım burası onun odasıydı. Elini çekmeye çalıştıkça daha çok bastırıyordu. Bende elini ısırdım. Bir an acı ile yüzünü buruşturdu ve elini çekti bende fırsat bilip tam kapıdan çıkacaktım ki o benden önce davranıp kapıyı kapattı.
Korkmaya başlamıştım. Eli kapının üzerinde yani başımın yanındaydı. Yavaşça ona döndüm. Gözleri koyulaşmaya başlamıştı.
"Seninle ne yapmalıyım?" Gözlerini kısıp kafasını bana doğru yaklaştırdığında geri çekildim.
"Şey... Beni annemgil merak eder. Yanlış anlarlar." dediğimde eğreti bir gülümseme attı. "Zaten amacım da o, ya da yanlış şeyler de yapabiliriz." dediğinde gözlerimi kocaman açtım. Aptal şey. Pislik. Kendini beğenmiş. Bu ne cüret. O sırada kapı hızla vurulmaya başladı. Tabiki de dış kapı. Annem bana sesleniyordu. Gözlerimi kocaman açıp baktım. Akın' da eğreti bir şekilde gülümsedi. Sinir. Elini çektiğinde hemen- anahtar yoktu.
Akın' a döndüğümde anahtarı bana attı. Bende yakalayıp acele bir şekilde kapıyı açtım. Annem bana tip tip bakıyordu. Ben de yerdeki suyu aldım. "Niye bu kadar geç kaldın. Kapı niye kilitliydi." dediğinde aklıma gelen ilk senaryoyu kurmaya karar verdim.
"Şey... Ben Semiha teyzeye su getirecektim ki sakarlığım tuttu ve bardağı kırdım onu temizleyip kapıyı açacaktım ama açamadım. Kapı tutukluluk yaptı. Bende anahtarla denedim bu sefer anahtar içinde kaldı. Onu çıkarttım falan derken sen geldin işte öyle. Dediğimde inanması için dua etmeye başladım. Annem inanmış gibiydi." Her neyse gel benle." dediğinde suyu alıp Semiha teyzeye verdim. Yalanımı onlara da anlattım. Sonra annem ile Bahadır amca yine arsa kavgası ederken Bahadır amca birden şu cümleleri kurdu. "Aslında bu soruna bir çözüm var ama..." dediğinde gözlerim fal taşı gibi onlara bakıyordu. NE? Bu inanılmaz bir şeydi. Kaç yıl sonra çözüm. Bugün çok şaşırmıştım cidden. Bu kadarı fazlaydı. Babam da annem de pür dikkat Bahadır amcayı dinliyorlardı. Tabi bende. "Ama bu karar hoşunuza gider mi bilmiyorum. Çözüm şu ki... Benim oğlum Akın ile sizin kızınız Yudum'un evlenmesi!" diye cümlenin sonuna nokta konulduğunda cidden rüyada olduğumu anladım. Ama rüyamda niye Akın ile evleneyim ki.
Gerçek olma ihtimali çok düşüktü çünkü bir günde bu kadar şaşırmak çok zararlı yani. "Ne?!" diye bir sözcük çıktı dudaklarımdan. Bende anlamadım ne ara öle bir şey dediğimi. Herkes şimdi bana bakıyordu. Rüyada olup olmadığımı kontrol etmek için kendimi cimcikledim. Acıdı. Rüyada değilim. Nefesim daralıp kulaklarım uğuldamaya başlarken annem ağzını açtı. "Biz bir düşünelim." Ah cidden rüyada olmalıyım yoksa anne falan demeyeceğim şu kadını boğacağım. Ne demek bu?
"HAYIR!" diye öyle bir bağırdım ki herkes gözlerini açmış bana bakıyordu. Kimse benden böyle bir hareket beklemiyordu. Bende beklemiyordum sanırım kontrolümü kaybettim ya da bilmiyorum.
Ben artık sesleri duymazken annem ile babam beni arabaya sürükledi. Annemi ben biliyordum şimdi rezil olmamak için öyle demişti. Babam zaten benim sevmediğim birisi ile evlenmeme karşı çıkardı ben biliyordum. Tek kızlarıydım nasıl olsa ve beni harcamazlardı. Hemde arsa için. Babam arabaya çalıştırıp eve sürene kadar arabadan ses çıkmadı ya da kulağımda kulaklık ile son ses müzik dinlediğim için duymadım.
Eve geldiğimizde salona gittik. Annem ile babam bana bakıyordu. Ben de onlara. Tam tamına 1 dakika 37 saniye bakıştık. Tam ağzımı açıp evlenmeyeceğim diyecektim ki babam benden önce davrandı.
"Evleneceksin."
En büyük şaşırma sebebim cidden buydu. Kesinlikle rüyadaydım. Hatta kabus...
Birinci bölümün sonu umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz vote vermeyi unutmayınız ve yorum yapmayı da. Görüşmek üzere. Öpüldünüz.
Media:Yudum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN
Chick-LitHer şeyden nefret etme sebeplerim: Bir şu gözü kör olsun denilen fakirlik, iki ailem, üç Akın. Hayatımda belki de en yaşamak istediğim şeyleri şu saçma ama can yakıcı şeyler yüzünden yaşayamıyorum. Geleceğim için... Ailem için... Herkes için... En i...