Aman Tanrım bu Tanay mıydı? Hızla arkamı döndüm ve yüzüne bakmadan alelacele
"Pardon" dedim çıkmak için kapıya kapını koluna uzandığımda Tanay bileğimden sertçe tutup kendine çevirdi.O sırada suratını inceleme fırsatı buldum. Siyaha çalan kahverengi gözleri vardı. Kaşları ve kirpikleri bir kızı kıskandıracak cinstendi. Saçları o kadar yumuşak görünüyordu ki bende dokunma hissi uyandırıyordu. Sakallarını dememe bile gerek yoktu. Elmacık kemikleri belli olan çok nadir erkeklerden biriydi...Surat hatları çok sertti.Bense kahverengi...Kafamı iki kere sallayıp kendime geldim ben kendimle onu neden karşılaştırıyordum ki. Hemen toparlanıp
"Ne yapıyorsun sen be"
"Asıl sen ne yapıyorsun " sinirlenmişti sanki başımı sallayıp
"Bilmiyorum" dedim bir çocuk edasıyla ayakkabılarıma bakarak
"Bilmiyorum...Neredeyim neyin
içindeyim bilmiyorum. Babam. Tek sorun babam elinde sıktığı bir kağıt gibi fırlattı beni amaçsızca. Bir bardağın kırılması gibi, bir kez daha kırdı kalbimi.Ama babam bunu hiçbir zaman anlamadı." Kafamı kaldırdığımda yüzünde gram mimik oynamamıştı.Bende mallık neden bir gün gördüğün adama hatta sana oruspu demesine rağmen bir şeyler anlatmaya çalışırsın ki. Tanay bir anda koltuk altlarımdan tutup lavabonun üstüne oturttu. Tekrar ne yapıyorsun diyecekken sözümü kesip"Sen beni burada bekle." dedi neden onu dinliyordum neden yerimden kımıldayamıyordum onun yüzünden hepsi yanıma gelip alabilirdi o adamın elinden. -iç ses - ' ne saçmalıyorsun dalya çocuk daha senin ismini bilmiyor ' aynen ya ne şaçmalıyorum ben tam lavabonun üzerinden atlayacaktım ki kapı açıldı kim geldi Tanay tabikide ne ara gidip gelmişti bu ya. Yanıma gelip yüzüme bakmadan cam parçacıkların çıkardı -iç ses- 'ne yani dalya bir de yüzüne mi bakacaktı.' bir sus ya o bana bakmazken ben hala onu izliyordum. Sanki elini parçalamış bir kıza yardım ediyor gibi değil de bir adamı öldürürken ki ifade vardı suratında.Ben onun yumuşacık şaçlarına dalmışken o da bana bakıyordu ifadesizce. Tanay tam bir şey diyecekken kapı açıldı. Gelen kişi Tunç'tu. Tunç şaşkın gözleriyle bana hareketler yapıyordu ama ben anlamıyordum normalde anlardım da Tunç yapınca olmuyor be abi. Dayanamayıp yanıma geldi. Bir elini bacağıma bir elini de belime koyup kucağına aldı. Kapıdan çıkarken
"Teşekkürler yeni çocuk" demeye çalıştım umursamazca bunu neden yaptığımı bende bilmiyorum o da
"Yanlış anlama...Yani" sözünü bitirmesine izin vermeden tunç beni tuvaletten çıkarmıştı bile.Zil çalmıştı. Çünkü herkes şuan bize bakıyordu. Onları takmayıp kafamı Tunç'un omzuna koydum. Tunç
"Senin sayende ünlü oldum kız." bunu dediğinde ağzımdan bir kıkırtı çıktı.
"Ya ya ne demezsin."
Okuldan çıktığımızda okul bahçesindeki bankın birine oturtturdu. Tunç
"Sen beni burada bekle. Ben eşyalarımızı alıp geleyim."dedi usulca cevap vermemi bekliyordu ama ben cevap verecek kadar yorgundum. Kafamı onaylarcasına salladım. Ama onu beklemeyecektim hem yalnız kalmaya ihtiyacım var hem de düşünmeye. Tunç okula kapısına doğru giden merdivenlerden çıkmaya başladı. Göz ucuyla bana bakıyordu. Daha fazla dayanamayıp ellerimi kaldırıp git hareketi yaptım. O gözden kayboluncaya dek bekledim. Okulun çıkış kapısına doğru koşmaya başladım. Hay aksi güvenlikçi oradaydı. Derin bir nefes aldım. Güvenlikçi kulübesinin camının altına gelecek şekilde eğildim. Sırtımla duvar adeta bütünleşmişti. Hemen önümdeki parkurun altından geçip okuldan çıkmayı başarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞIR DARBE
ChickLitBir çıkmaz sokağın içindeyim ne yapacağımı nereye gideceğimi bilmiyorum.Her yer kapkaranlık kimseyi göremiyorum kendi boşluğumda kayboluyorum sanki. Tanrım bayılmak üzereyim bana yardım et... "Umarım şizofrenimdir.Ve siz hayal ürünüsünüzdür"