1.Bölüm: Kırmızı Taş

118 19 35
                                    


 

" Olmuyor, Aiken. Daha fazla zorlamanın manası yok. Bizim bebeğimiz olmuyor işte!"

  Sakallarının arasına ak düşmüş adam, eliyle sıkıntılı bir şekilde alnını ovuşturuyordu. 'Nasıl olur?' diye düşünürken orta yaşlı karısı da büyük salonun içerisinde oradan oraya mekik dokuyordu.

  Karısını takip etmekten başı dönen Aiken, isyan etmek için elini kaldırmışken tahta kapıdan gelen ses buna engel oldu.

  " İçeri gel." diye karşılık verdi tok bir sesle.

  Üniforma içerisindeki cılız adam, karşısındaki kralın karşısında dik durmak için çaba sarf ediyordu.

  " Efendim, bir Sarı sizi görmek istiyor."

  İşte bu garipti. Sarılılar, savaş ve felaket olmadığı sürece Calleddiyon Sarayı'nın kapısını çalmazlardı.

  Aiken üzerine çeki düzen verip el hareketiyle içeri gelmesini söyledi. Cılız adam da çevik bir hareketle başını aşağı eğip odadan ayrıldı.

  Kraliçe, kocasının yanına gitmiş ve tek elini cesaret verircesine omzuna yerleştirmişti. Çenesi düşük olsa da bir kraliçenin gerektirdiği özelliklere fazlasıyla sahipti.

  İçeri giren uzun ve sert hatlı sarışın adam fazla beklemeden konuşmaya başladı.

  " Uzun süre oldu Aiken."

  " Üzgünüm Brad. Seninle aynı fikirde değilim."

  Sarışın adamın ifadesiz yüzü bir anda alaycı bir gülümsemeye bırakmıştı kendini. Yaklaşık iki metre olan bu adam korkutucu şekilde büyük ve cüsseliydi.

  " Senin için getirdiğim hediyeyi vermede biraz aceleci davrandım herhalde. "

  İşte şimdi kralın dikkatini çekmeyi başarmıştı.

  " Bir sarı, bir kırmızıya hediye mi getiriyor. Hay koca gökkuşağı adına!"

  " Şafak sökerken, yeryüzüne yaklaşan kırmızı bir bulut kulağıma fısıldadı. Kehanete göre bu taşın sahibi şenmişsin." dedi Kocaman avcunda küçücük kalan kırmızı yaşı gösterirken.

  Kral, oturduğu yerden kalkıp yanında minicik kaldığı sarıya doğru ilerledi. Karısı ise arkadan meraklı gözlerle onları izliyordu.

  " Bu taş, ne işe yarıyor?"

  " Bunu sormak ne sana ne de bana düşmez. Ben gökkuşağının habercisiyim. Taşı kabul etmek ve ona bakmakla mükellefsin." dedi ve taşı kralın eline tutuşturup ardından devam etti, " Ayrıca, senin ellerin haricinde başka birinin dokunması ihtimalinde de olacaklardan da sen sorumlusun."

  Kral, girintili çıkıntılı taşı incelerken salona sessizlik çökmüştü. O kadar güzeldi ki, hayatında daha önce hiç böyle bir kırmızı görmemişti.

  Gözlerini taştan aldığında ise sarı çoktan gitmişti.

  Karısının attığı çığlıkla beraber taşı unutup hızla arkasına döndü. Kraliçe iki büklüm olmuş eli karnında kıvranıyordu. Elinden düşen taşı umursamadan bayılmak üzere olan karısını kucağına aldı.

  " Muhafızlar!" diye bağırmasıyla beraber içeriye üç adamın doluşması bir oldu.

  " Doktoru çağırın. Hemen!"

  Odaya minik fakat hızlı adımlarla giren yaşlı doktor kraliçenin yanına geldiğinde muayeneye çoktan başlamıştı.

  Birkaç dakika sonra krala dönüp dehşete düşmüş bakışlarla, " Kralım, kraliçe doğum yapıyor." dedi.

  ***

  Merhaba arkadaşlar, sizleri sıkmamak için bölümleri kısa tutuyorum fakat bir müddet sonra istemeyeceğiniz kadar uzatacağım. Desteklerinizi bekliyorum.

  Sevgilerimle.    •B

Kızıl Prenses #Perspektif2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin