Ayakların altında ezilen çimlerin, Güneş'in kudret dolu ışığı ile yaprakların silüetini saklayan denizin yeşili, en az meydanda oynayan çocuklar kadar neşe doluydu.
" Çocuklar! Yavaşlayın. Bu tarafta oynayın!" diye bağırdı yaşlı kadın lakin çoçukların kulakları onu işitemeyecek kadar kahkaha doluydu.
" Büyük anne, vazgeç artık. Onların iplerini elinde tutamazsın." Genç kız, elindeki işi bırakıp şefkatle büyük annesine bakıyordu.
Yaşlı kadının gençken azelya çiçeğinin yaprakları kadar yeşil olan saçları sararmaya başlamıştı. Gün geçtikçe soluyordu...
" Matilda, sizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim." dedi genç kızın solgun yüzünü avcunun arasına alırken.
Matilda, iğne ve birkaç kumaşla başarmış olduğu şaheseri, elleriyle daha iyi görebilmek için kendinden uzaklaştırıp şöyle bir süzdü. Tatmin olmuş dudakları zevkle yukarı doğru kıvrılırken bu çok da uzun sürmemişti.
" Çok yavaşsın Matilda!"
Jimmy, çoktan elindeki hırkayı kapmış koşmaya başlamıştı bile. Matilda'nın yüzündeki şaşkınlık ve ardından gelen öfke görülmeye değerdi.
Uzun eteğinin kenarından tutup Jimmy'nin ardından koşmaya başladı.
Küçük kulübelerin arasından, büyük köprüden ve pazardan geçmişti hatta tepeye bile çıkmışlardı. Durmak bilmiyordu.
" Yeter!" diye bağırdı genç kız nefes nefese kendini yere atarken.
" Beni yakalayamayacağını biliyordum."
Kızın yanına uzanırken elindekini de üzerine fırlattı. Yüzündeki alaycı gülümseme koşunun başından beri yerini koruyordu.
Matilda ani bir hareketle Jimmy'nin karnına okkalı bir yumruk indirdi. Yüzündeki muziplik yerini acıya teslim etmişti. Matilda ise şimdi kendini çok daha iyi hissediyordu.
Jimmy yattığı yerden doğrulup genç kızın yüzüne baktı. Yemyeşil saçları çimlerin arasında kayboluyor, masmavi gözleri ise gökyüzüne meydan okuyordu. Solgun teninin üzerinde dans eden çiller ona sevimlilik katıyordu. Yavru ağzı rengindeki dudakları nasıl oluyorsa her zaman nemli duruyorlardı. Jimmy onu uzun süredir süzdüğünü fark ettiğinde kafasını hızla iki yana sallayarak kendine geldi.
" Bu kadar hızlı koştuğum için tebrik edilmeliyim. Sarılılara taş çıkartırım!"
" Hadi ama her defasında kendini onlarla karşılaştırma. Bunun mümkün olamayacağını biliyorsun. Onlar sarı. Sen ise yeşil. Kendine gel." dedi Matilda, bu konuşmayı binlerce defa tekrarlamaktan sıkılmış bir şekilde.
" Pekala. Hadi sarılar neyse. Peki ya kızıllar? Onların ne üstünlüğü olabilir ki? Hem ayrıca çok kartlar. Soğuklar. Ayrıca erkekleri de yakışıklı değil." dedi yeşil kıvırcık saçlarını 'ben çok yakışıklıyım.' edasıyla savururken.
Matilda ise küçük bir tebessümle karşılık verdi. Kızılların kendilerinden üstün olduklarını biliyordu. Bunu herkes bilirdi. Çoğu kişi kelimelere dökemese de... Kanlarının rengi kırmızıydı. Her şeyden önce onlar birer asildi.
Yeşiller ise, yeşiller sıradandı. Hepsi doğanın birer parçasıydı. Diğerlerine göre yeşiller, ormanda yaşayan vahşi hayvanlardan başka bir şey olamazdı.
Taa ki, Tanrıların taşlarını koruyan ve kehanetleri yerine getiren sarının, hikayeye ormandan çekip çıkardığı bir yeşili dahil etmesiyle oluşan kargaşaya kadar...
***
Merhaba arkadaşlar, umarım beğenirsiniz. Desteklerinizi benden esirgemeyin...
Bu arada yeşil denilince aklıma gelen;
Canım çok çekmişti, umarım küfür yemem:/
#Peki ya yeşil denilince sizin aklınıza neler geliyor?Sevgilerimle. •B