Bana bakıyor.
Oyun parkındaki herkesin korktuğu, yanına yaklaşmadığı bana bakıyor. Kortuğunu biliyorum, ama gözlerini kaçırmıyor. Parktaki tüm çocukların sevdiği kız bana bakıyor.
Gülümsüyor.
İlk defa bir yaşıtım bana gülümsüyor. Genelde gittiğim anaokulundaki ve parktaki herkes bana iğrenme ile karışık korkuyla bakar. Bunun sebebi, siyah saçlarım veya aynı tondaki gözlerim değil. Alnımın yanından, çeneme kadar gelen doğum lekem. Beni, sürekli kavga eden o kötü çocuklara benzetiyor. Ama ben onlardan değilim, bunu anlayamıyorlar. Benden korkmasına rağmen bana gülümseyen tek kişi ise benim aksime, mavi gözlere ve çikolataya benzeyen saçlara sahip olan bu kız. Parktaki herkes onu seviyor, bu yüzden bana gülümsemesini anlayamıyorum. Diğer çocuklar bunu görürse ondan uzaklaşacaklardır. Ne kadar gülümsemesinden hoşlansam da, bunu engellemeye çalışıyorum.
Gidiyor.
Her gün onu parktan alarak evine götüren yaşlı adam yerine, siyah takım elbise giyen bir adam geliyor onu almaya. Kızın eli onunkinden çok daha küçük, bu yüzden ancak tek parmağını kavrayabiliyor. O da anladı garip bir şeyler olduğunu. Adama garipseyen gözlerle bakıyor. Tam parktan ayrılacaklarken arkasını dönerek bana el sallıyor. Ben ise şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyorum, çöp kutusunun arkasında durmaya devam ediyorum. Parktaki çocuklardan hiçbiri fark etmiyor gittiğini.
***
O kızı tekrar görüyorum.
Bu sefer parkta değiliz. Zaten o günden beri parkta görmedim onu. Bu sefer evimize geliyorlar, annesi ve babası ile. Annesi bana çantasından çıkardığı elmalı şekeri veriyor. İyi birine benziyor, gülerek teşekkür ediyorum, o da bana gülümsüyor. Babası bir yetişkin gibi davranarak elimi sıkıyor. O da gülüyor. Sıra kızlarına geliyor. Beni hatırlamıyor, uzaktan gülümsemekle yetiniyor, tıpkı o günkü gibi. Benimle konuşmuyor, evimizi boş gözlerle inceliyor. Ben ise hayal kırıklığına uğramış bir şekilde oturuyorum annemin yanına. Bana soğuk davranmasının nedenini soruyorum kendime. Acaba o gün bana el salladığını biri gördüğü için mi kızgın bana? Ailelerimiz balkonumuza çıkıyor, sohbete açık havada devam ediyorlar. Ben aynı yerde oturmaya, o ise etrafı incelemeye devam ediyor. Salonun öbür ucuna geldiğinde ayağı kayıyor. Oturur gibi düşüyor. Çarptığı yer ise vazoların durduğu dolap oluyor. Raflardan birindeki vazo sallanırken o tarafa koşuyorum. O ise kokarak düşmekte olan vazoya bakıyor. Son anda yetişebiliyorum. Büyük, porselen vazo sırtıma düşüyor, kırılıyor. Canım acıyor, ama kıza gülümsüyorum. Bana bakıyor, ağlıyor. Dizlerimin ve ellerimin üstünde dururken aniden bilincim kayboluyor, kucağına düşüyorum. Sesi duyan yetişkinler koşarak geliyor. Onların ayak sesleri, kızın bağırışlarına karışırken gözlerim kapanıyor.
***
Bugün yeni bir liseye başlıyorum. Ortaokul ve lisenin ilk iki yılını başka bir şehirde okuduğumdan, memleketime dönmek bana o günü hatırlatıyor. Sırtımdaki acıyı hatırlayınca istemsiz olarak yüzümü buruşturuyorum. Okula doğru yürürken beni görenler kenarlara çekiliyor, bana yolu açıyorlar. Korkuyorlar. İçlerinden biri korkudan kitaplarını düşürüyor.son sınıf olduğunu tahmin ettiğim kızın kitaplarını toplamasına yardım etmeye çalışıyorum, ona yaklaştığımda arkasını dönerek kaçıyor. Bunun üzerine birkaç kişi bana öfkeli bakışlar atıyorlar. Okula doğru yürümeye başlıyorum.
Birine çarptığımda duruyorum. Fısıldaşmalar başlıyor, hatta kameralarını hazırlayanlar bile var. Başımı hafifçe indirerek özür dilemeye hazırlanıyorum. Bana çarpan kişiyi görünce şaşırıyorum. Benden daha kısa olan kızın nefretle dolu mavi gözleri bana birini hatırlatıyor. Kim olduğunu anlamam birkaç saniyemi alıyor. Sonra bakışlarım saçlarına kayıyor.
Beyaz.
Çikolataya benzettiğim saçları beyaz olmuş şimdi. Ama hala uzun, kahkülleri bile aynı. Özür dilemek için ağzımı açtığımda konuşuyor.
"Önüne bak."
Kalabalıktan sesler gelirken etrafımızda toplanmış olan öğrencilere bakıyorum, en azından otuz kişi olduğunu tahmin ederek kıza dönüyorum. Bana hala öfkeyle bakıyor. Sonra kalabalığın şaşkın bakışları altında omuz atarak gidiyor. Ben daha şaşkınlığımı üzerimden atamadan kalabalık kavga etmeye başlıyor. Yarısı benim o kızı tek elimle dövebileceğimi söylerken diğer yarısı ise tam aksini söyleyerek kızı destekliyorlardı. Böylece, herkesin korktuğu iki kişi arasındaki savaş başlamış oldu.
***
Aradan 8 ay geçti, okulumuz ise ikiye bölünmüş durumda; benim 'sözde' destekçilerim ve onun 'sözde' destekçileri. İkimiz de biliyoruz ki bunların hepsini yapmalarının nedeni korkuları. Okulun en çok korkulan iki öğrencisini birbirlerine düşürerek bizden korunmaya çalışıyorlar. Neyse ki yaz tatilinin başlamasına yalnızca bir ay kaldı. Bir ay sonra bunların hiçbirine ktlanmak zorunda kalmayacağım.
Birden tanıdık biri koşarak yanıma geliyor. Bu, kendini benim asistanım olarak tanıtan kişi. Aslında adını bile bilmiyorum.
"Herkes bahçede toplandı, Beyaz..."
Sevgili okulumuzun ona taktığı isim buydu. Çok yaratıcı, değil mi?
Kendilerine "İz" diyen takipçilerimle birlikte bahçeye doğru yavaş yavaş yürüyoruz.
Beyaz, bahçenin ortasında, elinde bir bıçakla duruyor. Herkesin korkulu bakışları altında bana bakıyor. Ağlıyor. Birkaç saniye sonra yenildiğini fısıldayarak bıçağı sol gözüne saplıyor. O kanlar içinde yere yığılırken herkes adeta yıldırım çarpmışa dönüyor. Bahçeye büyük bir sessizlik hakim. Tanımadığımız siyah elbiseli adamlar üstüne beyaz bir bez örterken susuyoruz. Örtünün beyaz olması ironik geliyor bana. Adamlar vücudunu bir arabaya taşırlarken birkaç kız örtüsüne dokunuyor. Örtünün altındaki eli yana doğru düşerken kızlar ellerini çekiyorlar. Kimse ağlamıyor.
Araba okulun bahçesinden çıkarken herkes sınıflarına geri dönüyor, o olayın gerçekten yaşandığını hatırlatan tek şey ise bahçenin ortasındaki kan lekesi. Öğrencilerden birkaçı elimi sıkıyor, tebrik ediyorlar beni. Sorgulamıyorum, garipsemiyorum. Konuşmuyorum. Öldüğünü düşünmüyorum, böyle bir ölümü ona yakıştıramıyorum. Arkamı dönerek okul binasına giriyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Olmayan Siyah ve Soğuk Olmayan Beyaz'ın Hikayesi
RandomOnlar, diğerlerinden farklı oldukları için dışlananlar. Onlar, sırf kendilerinden korkulduğu için birbirine düşman olmaya zorlananlar. Onlar, gözlerinin önünde intihar etse de kimsenin durdurmadığı insanlar. *•*•*•* Başlangıç: 30 Ocak 2016