Yankı

151 14 1
                                    

Zırrrrrrrr
Her sabah aynı saatte çalıyor olsa bile hala alışamamıştı bu sese. Ağır ağır doğruldu ve saatin metal aksamını tutarak daha fazla canını sıkmasına engel oldu. Babasından yadigâr bu saatin onda hatırı büyüktü. Zaten öyle olmasa kendini çoktan Wall Street asfaltında bulmuştu kendisini. Ama bunu yapamazdı. Çünkü bu saati babasından almıştı. Bu saatte kalkma alışkanlığını da. Ve şuan ki durumunun da bu disiplinli yaşam tarzından taviz vermemesinin semeresi olduğuna inanıyordu.
Saatin alarmını kapattıktan sonra çıngırağını serbest bıraktı. Saat daha altıya çeyrek vardı. Telefonunu eline aldı. Yeni bir mesaj ı vardı. Mesajı okuyunca birden irkildi. “ACİL 08:00” yazıyordu. Mesaj gecenin dördünde atılmıştı. Uzun zamandır böyle bir mesaj almamıştı. Hemen yataktan doğruldu. Masasında hazır olan kahvaltısını son lokmasına kadar bitirdi ve çıktı. Arabasına bindi ve şoföre “toplantı” komutunu verdi.
Kafasında türlü sorular vardı “Acaba ne olmuştu? Çinlilerden sürpriz bir hamle mi gelmişti? Yoksa İsrailli yaramazlar bir şımarıklık mı yapmışlardı? Bu zamanlarda petrol fiyatları da iyi. Ekstra olay çıkartıp piyasayı tırmandırmaya da gerek yok. Ülke içinde konsüle muhalif ciddi birileri de kalmamıştı ki bir karşı hamle yapmış olsunlar.”
Bütün ihtimalleri kafasından geçirdikten sonra bir sonuca varamayınca Bülent Bey’in epey canı sıkıldı.
Kısa bir süre sonra araç özel bir malikânenin içine girdi. Bülent Bey arabadan inip standart güvenlik önlemlerini geçtikten sonra toplantı salonunun önüne geldi.
Ceketini ilikledikten sonra omuzlarını silkerek salona girdi.  Üyelerin hemen hemen hepsi ordaydı. Konsül en son geçen ayın başlarında toplanmıştı.  Üyeler geçen süre içinde gündemi meşgul eden meseleleri konuşuyorlardı.
Saat tam 08:00’de başkan kapıda belirdi. İçeriyi uzunca süzdükten sonra içeri girdi. Masanın başına gelince herkese elleriyle oturmaları için işaret verdi.
Yuvarlak masanın etrafındakileri tek tek süzdü. İki elini birbiriyle birleştirdikten sonra masanın ortasına baktı. Belli ki kafasında bir şeyleri alıp-veriyordu. Bütün gece uyumadığı gözlerinden belli oluyordu. Ve bu gün çok farklı biriydi. Her toplantıya dinamik ve dinç gelen, daha oturmadan konuşmaya başlayan, neşeli tavırlarıyla her şeyin üstesinden gelebileceğini hissettiren dahi adam gitmiş yerine Atlantis’te gemileri batmış bir işadamı gelmişti sanki. O kadar ki giyimine bile yansımıştı. Her zaman giydiği o renkli takımlarından birini değil de nadiren giydiği resmi siyah takımını giymişti. Her haliyle meselenin ciddiyetini hissettiriyordu salondakilere.
Derin bir nefes aldıktan sonra söze başladı. “Hepinizi bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm. Ama mesele ertelenecek gibi olmadığı için acilen toplandık. Uzatmadan meseleyi açayım. Geçen ayın başında Rusya’daki dostlarımıza çalışan üç özel ajan kayboldu. İşin aslı kaçırıldı.”
Buraya kadar şaşılacak pek bir şey yoktu. Zaten Çin istihbaratıyla aralarında problem olduğu biliniyordu. Muhtemelen onlar gözdağı vermek amacıyla yapmışlardı. Kim bilir. Belki de Devrim Muhafızlarının işidir.  Başkan sözlerine devam etti.
“Rus dostlarımız kaçırılan adamlarının izini sürerken; geçen haftanın başında, bu işi takip eden adamlarının beşini daha kaybetti. Kaçırılan üç adam farklı yerlerde yanmış bir şekilde bulunurken kaybolan diğer beş ajandan hala bir haber alamamışlar.”
Başkan anlattıkça konseydekilerin gözleri açılmaya başladı. Neticede anlatılanlar basit şeyler değildi. Zincirleme bir operasyon yapılıyormuş havası veriyordu. Resmen savaş ilan etmişler gibi.
Ruslar bunu kimsenin yanına bırakmazlar.
Başkan devam etti  “Hepsi bunlardan ibarette değil. Yine aynı günlerde Rus dostlarımızın çok değerli üç finansörü aniden kayboldu. Yapanların aynı kişiler olduğu sanılmaktadır.”
Bu son anlatılanlar salonda şok tesiri icra etti. Operasyonel adamların başlarına bir şeyler gelmesi adiyattan sayılabilirdi. Ama finansörlere dokunulması demek, hele de Rus konseyinin finansörlerine dokunmak demek ölüm fermanını imzalamak demekti. Ve buna herkes cüret edemezdi. Bülent Bey hemen kafasında şıkları elemeye başladı.
A) Kafkasyalı militanlar? Onlar bu tür istihbarat faaliyetlerine yatkın değiller. Onların işi cepheden taciz.
Ele
B) Çinliler? Araları bozuk olsa bile böyle bir hamle için yeteri kadar müsait değiller, zaten Japonlarla başları dertte.
Ele
C) İran? Geleceğe dair orta doğuda Rusya’yla müşterek çıkarlarına zarar gelmemesi adına böyle bir şey yapmaz.
Ele
Geriye son bir seçenek kalıyordu. O da olmadığına emindi.
Daha fazla tutamadı kendini Bülent Bey “Biz de böyle bir şey yapmadığımıza göre işin arkasındakiler kim?”
Başkan, Bülent Bey’e baktı, hafif kaşlarını çatarak  “Kafanızdan elediğiniz şıklarda var mıydı bilmiyorum ama bu işin arkasındakiler sizinkiler Bülent Bey, sizinkiler.” ….

Toplantı yaklaşık bir buçuk saat daha sürdü. Ama Bülent Bey orda yok gibiydi. Toplantı bittiğinde kimseyle konuşmadan soğuk bir duş almak için arabasına doğru gitti. Şoförü kapıyı açtığında Bülent Bey kendi kendine sayıklıyordu.
“Sizinkiler Bülent Bey, sizinkiler.”
….

Operasyon: YAVUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin