Bunların hiçbirine üzülmüyordum aslında. Benim üzüldüğüm tek şey bunları yaşamayı hakketmiyor olmamdı.
Hayatım boyunca sadece 16'ıma gireceğim için mutlu olmuştum. Öyle bir şey de yaşayamadım.
Sevmek ve her türlü hayal kırıklığına uğrayabilecek bir hayatın olmasıydı bendeki şans.
Şimdi hala bi mucize bekliyorum.
Daha sonra Henrie'nin sesini duyuyorum:
-Pekala, ben-...
Sonra bi anda sesler yeniden gidiyor. Ama bi gürültü, herhangi bi adım sesi dahi yok. Sanki dünyadan soyutlanan Henrie'nin geriye kalan cümlesi değil de benmişim gibi.
Ölmeli miydim?
Evet.
Ölecek miydim, bu kadar eziyet yetmiş miydi?
Hayır!
Malesef daha çok şey yaşayacaktım.
Bir elektrik, gelen uzun bir alarm sesi.
Ve ardından önümde gördüğüm doktorlar.
Uyanmıştım.
Derin bir nefes aldım, art arda 4 kez.
Sonra içeri biri girdi. Yüzünü tam seçemedim. Yaklaştı.
Sally önümde duruyordu.
-Alice, Henrie seni seviyor olabilir. Ama o sadece seviyor. Şimdi çok az bi vaktim var seni görmek için. Tek kişi girebiliyor ve o istemedi. Biz olmasaydık seni değil, karnındaki bebeği seçecekti.
-Biliyorum, hepsini duydum, Henrie'nin yarım kalan cümlesine kadar olan her konuşmayı duydum.
-Mutlu ve eskisinden farklı olarak özgürlük istiyorsan vazgeç. Unutma ben hep senin iyiliğini istiyorum.
Sonra doktor onu çağırdı ve gitti.
Bi hafta boyunca orada kaldım.
Bir sabah Henrie yine evde yoktu. Evdeki eşyalar azalmış, sesim az çok yankılanmaya başlamıştı. Neden bilmiyorum. Atlattığım olaydan sonra hiçbir şey umrumda değildi. Saçma seslere kulak vermeyecektim.
Sonra kapı çaldı. Açtığımda postacı elindeki zarfı bana uzattı.
Peki bu seferki neydi?
Açtım ve katlanmış zarfı yavaşça düzelttim.
Ardından kendimi sakinleştirmeye çalışarak Sally'yi aradım.
Aranan: Cupcake
+Sen haklıydın.
-Ne konuda?
+Henrie konusunda.
-Ayrılacak mısın?
+Hayır.
-N'oldu peki?
Burnumu çektim ve sesimin titremeyeceğinden emin olmaya çalıştım.
+Bo-boşanma davası açmış.
-Ne?!
+Belki de en iyisi budur.
-Birdaha kimseye-...
+Asla güvenmeyeceğim.
-Haklısın dostum.
+N'apacağım ben şimdi?
-Ben her zaman yanındayım, benim yanıma gel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Kar Tanesi
AléatoireDünya ne kadar acımasız değil mi? Onca kar tanesini alıp, o masum parçayı yanlız bırakarak kendi yalnızlığında, çaresizliğinde, başkalarının emri altında yaşamak zorunda bırakacak kadar zalim. Oysa o kar tanesi ona hiçbir şey yapmamıştı. Her şey düz...