Kimsin Sen?

25 4 0
                                    

**DÜZENLENİYOR **
Her zamanki gibi okula gidecektik ve böyle saçma bir nedenle uyandık. Okula gitmek için hazırlandık ve yola çıkacaktık. Bu sırada Mira'nın bana olan ters bakışlarını fark ettim. Sanırım okulun ilk günü bir günlüğüne ödünç aldığım ayakkabılarını fark etti. Ben şirin bir surat ifadesi ile ona bakarken o sesini yükseltmeden imalı bir ses tonu ile
"Hira'cığım, kaç gündür bu ayakkabıları giyiyorsun. Aynı evde aynı imkanlar altında yaşıyoruz fakat nedense sen daha fakirsin. "

Kocaman bir gülücük attım ve konuştum.

"Canım kardeşim bugün okulun 3. Günü nedense iki gündür aynı çocukla göz gözesin ben sana birşey diyor muyum? "

**Mira'dan **

Bu sözden sonra kocaman yutkundum ve suratına gözlerimi kısarak baktığımda aynısını o da bana yaptı. Bu kısa bakışmanın ardından sonunda evden çıkabilmiştik.

Yolda sallana sallana yürürken aklıma o çocuk geldi 'Acaba bugün yine onu görecek miydim?' derken dalmıştım. Hira ise kolumu cimcikleyerek beni dürttü(!)

"Baksana. Bana dün selam veren çocuk ile diğeri. " dediğinde önüme baktım ve gerçekten de onların olduğunu gördüm. İkisi de yakışıklıydı. Başımı öne eğerek söylendim

"Harbi ya bunlar kim böyle?! "

Hira bana baktı ve kıkırdadı

"Ne biliyim. Ama sağdakinin bakışları beni çok etkiliyor. "

**Hira'dan**

Yok abi böyle birşey ya. Neyseki okulun önüne gelmiştik. Seri adımlarla sınıfa çıktık.

Sınıfa vardığımızda Mira'nın diğer kızlara yumruk sıkarken ölümcül bakışlar attığını gördüm ve kolundan tutup çektim.

" Ne yapıyorsun insanlara? Allah Allah! "

Yüksek ve kızların duyabileceği bir ses tonu ile "Süper zekalar işte ikizleri olmayınca kıskanıyorlar!" Hemen peşinden sadece bizim duyabileceğimiz bir tını ile "Döl israfları. Babaları malzemeden çalmış.. " derken bize bakan kızlardan biri yanımıza geldi ve

"İkiz misiniz?" diye küçümsercesine sordu. Mira hemen lafa atladı ve "Evet canım bir problemi mi var " dedi. O kadar sert ve korkutucu söylemişti ki kız sinirli ve birazda şaşkınlık ve korku karışımı bir ses tonu ile "Sadece sordum!" dedi ve hızlıca gitti.

O anda yan sırada oturanları fark ettik. Bize gülüyorlardı. Ama bu sefer başkaları değildi. Onlardı... Kimlikleri belirsiz, yaklaşık 3 gündür sürekli karşılaştığımız, oldukça yakışıklı iki gençten başkası değildi bunlar.

Mira'nın sıradan hiddetle kalkışı ve çocukların önünde dikilişi, sürtükten arta kalan sinirini çocuklardan çıkaracağını belli eden etkenlerden biriydi aynı zamanda.

"Neye güldüğünüzü öğrenebilir miyim acaba beyler?" derken, dün üzerine düştüğü çocuk ayağa kalktı ve sıraya yaslanıp tatlı bir ses tonu ile "Ben Toprak. O kadar tatlı konuştun ki ona güldüm" dediğinde eş zamanlı olarak omzumdan beni dürten bir el fark ettim. Arkamı dönüp omzumu dürten kişiye baktığımda karşımda sıradan ne ara kalktığını fark etmediğim, aynı zamanda dün aramızda kısa bir konuşma geçen diğer yakışıklı ile karşılaştım.

Karşımda duruyordu. Gülümsedim ve "Selam" dedim. O ise tatlı bir şekilde "Bunu demeni beklemezdim " dedi. Neyden bahsettiğini anlamasam da pek kafama takmadım.

Ders zili çalmıştı sınıf biraz küçük olduğundan sıralar birbirine biraz yapışıktı. Yan sırada oturan çocuklar ile göz göze gelmemek mümkün değildi.
Teneffüsler normal bir şekilde geçmişti ama derste olanlar beni çok etkilemişti. Kaan'ın gözleri sürekli bendeydi. Fark etmedim sanmayın.

Toprak ve Mira ise önce bakıp sonra gülen binlerce insan arasından en tatlı olanlarıdır bence.
@@@@@@@@@@@@@@@@@

*Miradan *

Eve geldiğimizde kapının önünde bir sürü eşya vardı. Hepsi yerlere atılmıştı. Burada anormal olan ise sadece annemin eşyalarının olmasıydı. Hemen eve girdik ve babamı yerde bitkin bir şekilde otururken bulduk. Yanına koşarak gittim. O an sadece onu düşünmekle meşkuldüm. Hira'nın ağladığını anlayabiliyorum çünkü içimden ince bir sızı geçmişti. Bu sızı sadece o ağladığında oluyordu. Babam titrek sesi ile konuştu
"Anneniz başka bir adam ile başka bir yatakta...... "
Bunu duyduğumda gözümden yaşlar süzüldü. Hira ise lafın nereye gittiğini anlamış olacak ki devam etmesini engellemek için hızla babamın ağzını elleri ile kapattı. Babam ise onu umursamadan ellerini ağzından çekip sözlerine devam etti.

" Bu saatten sonra kendi başınızın çaresine bakın. Ben artık yokum. Babaannenizin yanında çiftlik ile ilgilenirim. Belki tekrar evlenirim. Kendinize iyi bakın ve beni aramayın! " sözlerini bitirdikten sonra ayağa kalktı ve hızlıca gitti. Arkasından "Babaa" diye bağıran Hira'nın azını sıkıca tuttum ve ağlayarak sinirli bir şekilde "Sus. Sadece sus! " dedim ve hemen kalktım. Kolumdan tutan Hira 'ya baktım ve "Daha fazla rezil olmadan bahçeyi toplayalım. " dedim. Bu şokun üzerinden kendimi odaya attım ve hızla üzerimi değişip aşağı indim.

Tüm eşyaları içeri taşıdıktan sonra sonunda kendimizi koltukta otururken bulduk.

**Hira' dan**

Artık tek başımızayız sanırım. Annemi aramak aklımıza gelmemişti ama istemiyordum. O kadını aramak istemiyordum. Babamın neyi eksikti ki?! Gerçi bizi düşünmeden çekip giden bir adamda neyin tam olmasını bekleyebiliriz ki? !

O sırada Mira geldi ve üzerine dizi yırtık siyah pantolon ve yarım penye giymiş bir sekilde geldi ve acımasızca "Aşkım benim kafam çok karışık. Ben dışarıya çıkmak istiyorum. Senin için bir sakıncası var mı? Gerçi babamız evi terk etti, annemiz kim bilir... "Lafını tamalamasına fırsat vermeden elimle engel oldum ve
" Bizim artık bir annemiz yok! "diye ani bir çıkışta bulundum.

Mira bu sözden sonra iyice yıkılmıştı. Hemen ayakkabısını giyerek evden çıktı ve koşarak gitti. Telefonuma gelen bildirim sesiyle bakışlarım telefonuma döndü. Mesaj Miradan Dı.

Gönderen; Mira'mmm

Ben eve geç gelirim. Ya haramlara git ya da evde kal. Duruma göre bana haber ver.

Zevklerimiz çok farklıydı. O kendini dışarı atardı, ben ise evde üzerime eşofman giyerek evi temizledim. Bu durum karşısında çok etkilenmemiştim. En azından babamın ve annemin gerçek yüzlerini görmüş oldum.

**Mira'dan**

Parktaki bir banka oturdum ve içimden geldiği gibi ağladım, hiç susmadan. Hava o kadar güzeldi ki yağmurlu, hemde çok yağmurluydu. Ama bu yağmurun aksine en ufak bir rüzgar bile yoktu.

Kafamda bir şemsiye hissettim ve hemen arkama baktım. Vay canına bu Topraktır. Şemsiyeyi tuttum ve yere indirdim "Islanmak istiyorum"
Ve yine her zaman ki tatlılığı ile sordu"güzel gözlerinin ağlamasını sağlayan şey nedir? "

Bu söz üzerine şu diyalog başladı:

"Sen kimsin sürekli bana iltifat ediyorsun? "

"Çünkü iltifat edilmeyi hak ediyorsun. "

" Peki neden sürekli karşıma çıkıyorsun? "

"Ben sana 'son iki senedir beni tek mutlu edebilen kişi neden sensin?' veya 'Neden sana ancak bu sene kavuşabildim?' diye sorular soruyor muyum?"
Merhabalar... Bu kitap ozge__who kullanıcısı ile ortak yazılmaktadır. Vote ve yorumlarınızı bekliyoruz...

Hayatımın GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin