Eve girdiğinde herkes şoktu fasa fiso. Girdi odaya yattı. Gece geçti zaten. Her şey, muhteşem azap kahvaltısında konuşulacaktı. Sabah oldu. Peki ya canı ne istiyordu? Gerçekten konuşacak tek bir kelimesi var mıydı? Saçlarını taradı. Yeşil bir yarım kollu kazak, dünkü yüksek bel siyah eteğini giymişti. Çorabı ve ayakkabıları aynıydı. Yavaşça odadan çıktı. Ev aynı hatırladığı gibiydi. 16 yaşından beri hiç değişmemiş bir evdi. Kahvaltıda tek beklenen o idi. Dayısının eli önce sırayla herkesin elini öptü. Sonra sofraya oturdu. Dayısı masaya vurdu. "Sen ablamın bana emanetisin lan! Seni dama kapatırsam ablama ne derim?! Ama yok! Sen illa namusumuzu kirleteceksin değil mi?! Ya gider Ağa'na kendini affettirirsin yada dam orada. Şimdi kalk sofradan da biraz damı incele. Ben de Ağa ile konuşmaya gideceğim. Dua et seni affetsin terbiyesiz! Yoksa incelediğin o dama girmek senin kaderin. Dam olmadı mı? Söylerim Hasan'a çeker vurur kafandan! O bir Ağa. Haddini bil!" Sanki kendi ölüm fermanını imzalamıştı. Bu nasıl bir konuşmadır yahu! Ağa bile onu evden kovarken "Dama gir!" Cümlesini söylemişti. Onu neden affetsin ki şimdi? Yapacak tek bir şeyi kalmıştı. Selçuk'un yanına gitmek istiyordu. Emniyete gitmek için bir dolmuşa kadar yürümeye başladı. Köydeki söylentileri de duyuyordu. Onu gören herkesin dilinde aynı muhabbet vardı "Taksici Ramazan'ın rahmetli ablasının kızı varya neydi onun adı?"
"Gül değil miydi kız?"
"Ha! Gül. Ağa'yı aldatmış."
"Gül varya hani Taksici Ramazan'ın yeğeni! Tecavüze uğramışta kızı dama atacaklarmış"
"Ya yok kız ne tecavüzü!? Ağa, bizim Gül'ü iyi bir dövmüşte öyle atmış sokağa."
"Kızı atarken de dama girde aklın başına girsin demiş."
Ne iğrenç insanlar. Hepsini duymamazlıktan gelmek o kadar zordu ki... Ama hepsi Selçuk içindi. Onunla evlenince her şey bitecekti. Bir ailesi olacaktı. Büşra, Fatih , Selçuk ve Gül. Ne güzel aile isimleri... Kendini o kadar çok inandırmıştı ki Selçuk ile evlenmeye, ne geride bıraktığı evlatları geliyordu aklına ne de her genç kızın korkusu o dama girmek. Aşık olmuştu bir çimen gözlüye! Sarı saçları, çenesinde gamzesi ile boyuna posuna aşık olmuştu. Utanmayacaktı. Bağıracaktı Selçuk'un karşısında "Ben sana aşık oldum!" Diye bağıracaktı. Dolmuşun geldiğini farkedince irkildi. Dolmuşa bindi ve "Emniyet Amirliği." Dedi. Oturmak istemiyordu çünkü çok heyecanlıydı. Selçuk'a kavuşacaktı. Kavuşacaktı. Ona sımsıkı sarılacaktı! Kokusunu içine çekmek istiyordu artık. Yanakları kızarmıştı yine. Elleri titriyordu. Dolmuş emniyetin önünde durdu. Hızlı hızlı merdivenlerden çıktı ve kapıyı tıklattı. Bir ses duydu "Girin." Tüm cesaretini topladı. İçeri adımını attı ve "Ben Selçuk Altunkaya ile görüşmek istiyorum!" Deyiverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Ben Seni Suya Hapsettim
Romance"Bu bedel ağır değil mi? Kaç defa geleceğim ki dünyaya?!" 4 yaşında emanet edildiği dayısı ile yaşayan Gül, 16 yaşındaki bir gençlik hevesi yüzünden çok ağır bir bedel ödemektedir. Evlendirilmesine rağmen çocuğunun hayatını kurtaran bir pol...