İçeride oturan bir polis doğruldu. Anlamsızca Gül'e baktı. "Selçuk mu?" Sonra ekledi "Ankara Çevik Kuvvet Kursları'na gidecek olan polislerden biri olmalı. Bu gün çalışmıyor fakat akşam saat 19.00'da otobüs onu evinden alacak. Belki o süre içerisinde görüşebilirsiniz." Dudağı anlamsızca titremeye başladı Gül'ün. Ağlayası geldi fakat tuttu kendini. "Peki evi nerede?" "Bizi ne sandınız Hanımefendi? Adresi veremem." Ağlama isteği dahada arttı fakat güçlü olmalıydı. Derin bir nefes aldı. Zoraki "Ankara'da kaç gün kalacak?" Diye sordu. Adam bilmiyorum der gibi ellerini iki yana açtı. Sonra o polise sinirli bir bakış attı. O bakışı her attığında ailesi dondurma almamış 4 yaşındaki bir kız çocuğu gibi görünüyordu. Tek farkı 20 yaş daha büyüktü, masum olamayacak kadar çok acı çekmişti ve o asla bir çocuk olmamıştı. Mutlu bir çocukluk geçirsede öldükleri için anne ve babasına kin beslemişti. Dayısına hep "Baba." Demek zorunda kaldığı için sinirlenmişti. Gerçek babası ortada olsaydı eğer 16 yaşında sevgilisi oldu diye onu evlendirmezdi! Kıyamazdı ne annesi ne babası! Eğer köyde pislik pislik dedikodular çıksaydı, ne annesi ne de babası o köyde yaşamaya devam etmezdi. "Gel yavrum!" Der, onu başka şehire götürürdü. Utandırmazdı. Eğer Sağlık Meslek Lisesi'ni kazandığını duysalardı değil okuldan almak, hemşire olması için onu dershanelerde bile okuturlardı. Sonra aşık olurdu. Sevdiği adam gelir "Allahın emri, Peygamberin kabriyle kızınız Gül ile evlenmek istiyorum." Derdi. Sonra çocukları olurdu. "Dede, anane!" Diye boyunlarına atlayacak birkaç çocuğu olurdu. Yüzü gülerdi. Gülerdi. Her hatasında "Seni dama kapatırım!" Demezdi kimse. En önemlisi de asla istemediği biriyle evlenmezdi. Aşık olurdu. Aşkı için asla bir bedel ödemek zorunda değildi. Herneyse! Aklında çok daha önemli sorunlar vardı. Selçuk'un adresini bulmalıydı. Belkide bilgisayardan bulabilirdi. Bilgisayar mı? Galiba İnternet Cafeye gitmeliydi. İnternet deyincede işi Semih'e düştü demektir. Semih'i de kaptığı gibi İnternet Cafe'ye götürdü. "Dinle beni. Benim Facebook'tan birini bulmam gerek. Bana yardım et." "Kimi bulacaksın Gül Abla?" "İsmi Selçuk Altunkaya." "O kim Abla?" "Sana ne ya ? İşine bak sen!"
Semih birkaç kelime yazı derken Selçuk'un sayfasına girdi. Profil Fotoğrafına baktı ve kalbinin duracağını hissetmeye başladıYanakları kıpkırmızı olmuştu. "E e ev adresi var mı?" Diye sordu. Gözlerini fotoğraftan ayıramıyordu. Canı yanıyordu fotoğrafa baktıkça. "Semih? Ev adresi?" Diye tekrarladı. Semih ise taktığı kemik gözlüklerini düzeltti "Evet var. Yani galiba ev adresi bu. Evli ve 1 ço-" "Sus!" Diye bağırdı. "Dahasını duymak istemiyorum!" "Adresi ver.
Adresi almıştı. Saat 19.00'da evinin önünde olmalıydı. O sırada çok bilindik bir ses çıktı 'dın-dın-dın'. Telefon olduğunu biliyorum. Gül'de telefonuna baktı zaten. Yana yakıla bağırıyordu yengesi "Allahın cezası! Allah seni kahretsin! Ağa dayını vurmuş! Ağa dayını vurmuş!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Ben Seni Suya Hapsettim
Romance"Bu bedel ağır değil mi? Kaç defa geleceğim ki dünyaya?!" 4 yaşında emanet edildiği dayısı ile yaşayan Gül, 16 yaşındaki bir gençlik hevesi yüzünden çok ağır bir bedel ödemektedir. Evlendirilmesine rağmen çocuğunun hayatını kurtaran bir pol...