O sabah hiç birşey eskisi gibi değildi Katherine morarmış göz torbalarına küçük aynasından baktı ve titrek bir nefes çekti ciğerlerine, ayağa kalkmaya bile mecali yoktu ama annesinin onu böyle görmesini de istemiyordu.
Göz torbalarındaki şişkin morlukları pudra ile kapattı ve küçük adımlarla kapıya yöneldi ne kadar şanslıydı ki yakınlarda bir hizmetli vardı boğazını temizleyip sessizce fısıldadı Katherine "Abbi, rica etsem gelebilir misin?"
Abbi telaşlı bir şekilde kafasını sallayıp kontesin yanına hızlıca gitti kapının ardına geçtikten sonra kontes yatağına yürüyüp yastığını eline aldı.
Abbi gözleri büyümüş bir şekilde bir yastığa bir Katherine'e bakıyordu. Kontes yastığı ona uzatıp gülümsedi.
"Acaba bunu yıkayabilir misin? Ama lütfen annemin haberi olmasın tamam mı?"
Abbi kafasını sallayıp titreyen elleriyle yastığı aldı ve odadan koşarcasına uzaklaştı.
Kontes kendine çeki düzen verdikten sonra aşağı inip anne ve babasının kahvaltısını ettiği masaya oturdu.
Artık endişelenmiyordu sadece burnu kanamıştı ve o kadar uzun da sürmemişti.
"Günaydın," dedi Kont. Katherine gülümseyip anne ve babasına baktı ve uzun bir sohbet baş gösterdi.
Herkes güler yüzle birbirlerine şakalar yaparak ve neşeli sohbetler ederek geçirdi kahvaltısını o gün.
Kont ayağa kalkıp sağ kolu olan Balamy'i çağırdı ve at arabasının hazırlanmasını istedi.
Balamy kafasını sallayıp Kontun emrini yerine getirmek için uzaklaştı oradan.
Doniya kızına dönüp hevesle şakıdı.
"Katherine, istersen bugün bayan Edrys'in yanına gidelim sanıyorum ki balo için giyecek pek birşeyin yok,"Kontes ne kadar istemese de annesini kırmamak için kafasını salladı.
Bu elbise veya balo olaylarını hiç sevmiyordu kim istemezdi ki onun yerinde olmayı fakat kontes bıkmış bir vaziyetteydi.
Hergün rahatsız ve kabarık elbiseleri giymek onun hem vücudunu zedeliyor hemde nefes almasını zorlaştırıyordu.
Ne olurdu ki dağlarda bir çoban yada kasabadaki bir fırıncı olsa? Düşüncelerinden sıyrılıp gülümsedi ve ayağa kalktı.
Doniya son lokmasını nazikçe çiğneyip altın işlemeli cam bardağından serçe parmağını asilce kaldırarak bir yudum aldı.
Katherine kıkırdayıp annesine döndü. "Nasıl oluyor da sana benzeyemiyorum, oysaki en büyük hayalim buydu."
Annesi hayretle Kontesin ağzından çıkanları dinledi. Cidden bu muydu hayali? Yüzünü ellerinin arasına alıp alnından nazikçe öptü. "Tatlım, böyle düşünme emin ol ki benden katbekat iyisin,"
Duygusal bir o kadar da ilginç ortamı dağıtmak için ikisi de gülümsedi. Ayağa kalktıktan sonra Kont George'un yanına gittiler.
"Hadi ama Doniya, yine mi benim masum kızımı elbise curcunasına sokacaksın"
Doniya şaka yaptığını belli edercesine dudaklarını büzdü. "Hadi ama ne var bunda George?" İkisi de kahkaha atıp birbirlerine gözleri ışıldayarak baktılar.Katherine bu büyülü ortamı yalandan bir öksürük ile bozdu. Elini havada sallayıp annesini at arabasına doğru elinden tutarak ilerletti.
Ne yazık ki gün daha yeni başlıyordu ve baya uzun geçecekti. Sesli bir nefes verip yumuşak deri minderlere oturdular. At arabasını kullanan Henry atın kırbaçına vurup yüksek bir kişneme ile ilerlemesini sağladı.
Katherine yüzüne vuran güneş ışığından rahatsız olmuştu çünkü büyük bir baş ağrısı yaratıyordu. Ne vardı bütün sorunlar onu bulmasa?
Gözlerini kapatıp başını uzun tahta parçasına yasladı. Birkaç dakika sonra orada olacaklarını bilse de kestirmek için rahat bir konum buldu.
* * *
"Hadi ama Kontesim nasıl bu rengi beyenmediniz?!" Katherine derin bir nefes alıp üzerindeki elbiseyi hışımla çekti. "Yeter biraz dinlenmek istiyorum bir daha buraya adımımı dahi atmam"Herkes şaşırmış bir şekilde Kontese baktı. Omuzlarını düşürüp koltuğa kendini bıraktı. Annesi yanına gelip terden yüzüne yapışmış kızıl saçlarını eliyle düzeltti. "Katherine hadi ama tatlım biraz daha sabret,"
Kontes ellerini iki yana sabitleyip gözlerini kapattı. Bedenini geriye doğru atıp gözlerini devirdi. "Tanrım..."
Iyi okumalar dilerim 🙈🙉🙊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜK & KONTES
Historical FictionDük veya Kontes namı hiçbir şeyi değiştirmiyordu. İnsanların onlara olan bakışı ne kadar aşağılayıcı olsa da onlar çok sıkı birer dost olmaktan asla vazgeçmeyeceklerdi. Sözler unutulur derlerdi ya bazen o kadar yanlış bir söz gibi geliyordu ki onl...