Multide Ares. Iyi okumalar...
"Ares neredesin? Lütfen çık ortaya."
Bartu'nun ağlayarak attığı çığlık üzerine yine bir ses gelmeyince vicdan azabından içim içimi yiyordu. Sarılırken görmüştü bizi. Önce minik damlalar süzülmüştü deniz mavisi gözlerinden. Ardından ise koşuşturmaya başladı. Yetişmeye çabaladık. Yapamadık. Bartu, Ares'in ağlarken gördüğünden beri suratıma bile bakmıyordu. Yüzü değişik bir ifade almıştı. O kadar çok duygu vardı ki yüzünde. Gözlerimi yüzünde gezindiriyordum. Korku vardı. Endişe vardı. Gözyaşları yavaşça yanaklarından süzülüyordu.
Gözlerim ellerine kaydı. Yumruk halindeydi. Elinin üstündeki damlalar belirginleşmişti. Sağ elinin avuç içleri tıpkı yüzü gibi, boncuk boncuk terlemişti. Sol eli yumruk halindeydi. Tırnaklarını avuç içine geçiriyordu.
Avuç için kanamaya başlamıştı.
"Ares lütfen gel be güzelim..."
Sadece benim duyabileceğim bir ton ile kısık bir şekilde söylemişti. Acı çektiği her halinden belliydi. Ares onun hayatında önemli bir role sahipti. Hayatının bir parçasıydı adeta.
Daha fazla gücü kalmamıştı Bartu'nun. Birden dizlerinin üzerine çöktü. Kafasını yavaşça aşağı eğdi. Bunu yaparken o kahverengi saçları yüzünün önüne gelmiş ve tatlı bir görüntü oluşturmuştu. Saçları açık kahverengiydi. Bazı yerlerde sarı tutamlar vardı. Gözlerini sıkıca yumdu. Minik gözyaşları yavaşça yanaklarından süzülüyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı ve yutkundu. Zor yutkunuyordu. Gözlerimi toprağa çevirdiğimde elleriyle toprağı sıkıca kavradığını gördüm. Toprak, bir saat önce yağan yağmurdan dolayı nemliydi.
Boşlukta gibi hissettim o an. Gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım. Yakıcıydı bu yaşlar. Yanaklarımdan süzülürken geriye kocaman bir yangın bırakıyordu. Ruhum sanki içten içe titriyordu. Hava gittikçe kararmaya başladı. Rüzgar yüzüme yüzüme vuruyordu.Hafifçe elimi uzattım ona. Başta yabancıymışım gibi baktı. Gözleri öfke ve acı ile doluydu. Ayağa kalkmasında yardım ettikten sonra minik adımlar ile onu kayalıklara kadar taşıdım. Kayalıkların orada gördüğümüz manzara ile içimizde bir sarsıntı oluşmuştu.
Ares' in elbisesinden bir kumaş vardı kayalıkların üstünde. Kumaşın üzerindeki kan tazeydi. Kan, kayalıkların üzerine de bulaşmıştı. Kayalıklardan minik damlalar halinde denize dökülüyordu. Rüzgarın etkisiyle dalgalanan deniz, alıp götürüyordu kan damlacıklarını. Ares'in elbisesine ait olduğunu tahmin ettiğimiz kumaş parçası, papatya desenli beyaz bir kumaştı. Yavaş bir şekilde kayalıklara yaklaştım. Kumaş parçasını elime aldım ve katlayıp bir poşete koyduktan sonra Bartu'nun eline koyup sıkıca tutmasını sağladım. Ardından ise kayalıklardan uzaklaştık. Gözlerimi sol tarafa çevirdiğimde ise kan damlalarının çalılıkların oraya kadar devam ettiğini gördüm. Bartu'ya "hadi gidelim" adlı bakışımı attıktan sonra elinin tersiyle gözyaşlarını silip yürümeye başladı.
Çalılıkları aştıktan sonra karşımıza çıkan minik gölü ipucu bulabilmek amacıyla incelemeye başladık. Göl uzun ve inceydi. Gölün üzerinde baloncuklar oluşmaya başlamıştı. Dikkatimi çekti. Elimi göle daldırdım. Minik dalgalar elime vuruyordu. Elimde hoş bir his oluşturmuştu. Huzur dolu bir histi. Şuan olan herşeyi unutmuştum. Tam huzurlu hissetmeye başlamışken yeniden baloncuklar çıktı. Gözlerim ile korkuyla takip ettim. Elime ıslak pul pul bir deri değiyordu. Bu beni başta gıdıklandırmıştı. Ama sonra korkmama sebep oldu. Birden elimde hissettiğim dişler ile çığlık atmama engel olamadım. Elimi hızlıca gölden çektiğimde ise elim kanlar içerisindeydi. Derimde kabarcıklar çıkıyordu. Siyah bir madde damarlarımdan geçiyor, damarlarımın şişmesine neden oluyordu. Yanma hissi yayılmıştı kolumda. Bartu kaşları çatılmış bir şekilde yanıma geldi:
"Eline ne oldu?"
"Bir balik ısırdı."
"Ama bir balığın ısırığı nasıl bu kadar öldürücü bir güce sahip olabilir?"
"B-Bilmiyorum. B..." Ares cümlesini tamamlayamamıştı. Balığın ısırığı daha önce hiç kimsenin bilmediği bir zehirdi. Bartu neler olduğunu anlamamıştı. Korkuyordu. Hemen Aresi kucaklayarak Hera'nın yanına götürdü.Hera'nın ağzından
Aresi kurtarmak istemiyordum. Çünkü, galiba, gerçekten içimdeki hisler bir aşka dönüştü. Ares'in Bartu'yu sevdiğini biliyordum. Ama ikisininde hayatını karartamazdim. Biraz düşündüm. Ares çok iyi bir kızdı. Ona hak veriyordum. Gerçek hayatta onların nasıl bir aşk yada arkadaşlık ilişkisi olduğunu bilmiyordum. Dalmıştım. Bartu'nun sesiyle kendime geldim."Hera Ares kurtulacakmı?"
"Bilmiyorum Bartu böyle bir olayla ilk defa karşılaşıyorum. Ama anlatılanlara göre bu balığın temelini asırlar önce yok etmişler. Şimdi nasıl olur da böyle tekrar ortaya çıkarlar anlayamadım."
"Peki bunun bir pan zehiri falan yokmu Hera?"
"Aslında var."
"Peki ne?"
"Biraz yosun, böcek, insan kanı ve en tehlikelisi tepe dağındaki büyücü Stayles'ın göz yaşı."Bartu çok korkmuştu. Gözlerinden belliydi. Hemen dediklerimi yapmak için hazırlandı. Gözle kaş arası kayboldu. Arkasından dediğimi duymamıştı:
"Bartu kendine dikkat et. Sana birşey olmasın. Seni seviyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Satılık Piksel
Fantasy17 yaşlarında bilgisayar bağımlısı bir genç yeni başladığı bir bilgisayar oyunundaki kıza aşık olur. Bunu öğrenen annesi oğlu için endişelenmeye başlar ve ülkedeki en iyi bilim adamlarıyla bir olup gencin aşık olduğu bilgisayar oyunu karakterini ger...