Hadi Başlayalım :)

42 10 0
                                    

Hikayeyi okumaya başlamadan tanıtım bölümünü okursanız konuya daha çabuk adabte olabilirsiniz. Daha önce duvarımda da paylaştığım gibi bu hikaye gizli ortağım tarafından ortak yapımımız. Kurgu ona ait düzenlemesi bana :))

Yorumlarınızı esirgemeyin.

İyi okumalar ♥ ♥ ♥

Okulum iki ay önce başladı fakat ben hâlâ derslerimi yada hocalarımı tanımıyordum. Yine yaşadığım şehirde Hukuk Fakültesi'ni uzun uğraşlar sonucu kazanmayı başarmıştım.
Sabah erkenden kalkıp kahvaltımı yapıp çok süslenmeyip ablama yakalanmadan evden çıktım. Şimdi bana zorla makyaj yaptırır, kıyafetlerimi kafasına göre kombinlerdi. Tamam ne kadar değişmiş olsam da bir yanım hâlâ erkek çocuğu. Hiçbir zaman tam olarak süslü Pakize olamam.
Yolda Rüzgâr'ı gördüm. Yanıma geldi,yanında arkadaşları vardı.
Rüzgâr koyu mavi kot pantolonun üstüne beyaz bir tişört gitmişti. Tişörtünün altındaki kasları belirgindi. Çocukken bu kadar yakışıklı olacağını tahmin etmemiştim.
Benden üç yaş büyüktü ama ona abi demek içimden gelmiyordu. O benim çocukluk aşkımdı. Bizim mahalleye taşıdıklarında ben daha on yaşındaydım o ise onüç yaşında yüzü sivilce tarlası, gözlüklü,çirkin bir yaratık gibiydi. Sanki ben çok güzeldim.
" Nereye güzellik böyle süslü püslü?"
Onun gözünde hâlâ o dizleri yırtık don giyen bir kızdım. Benim bu halime alışması zor oldu.
"Okula gidiyorum artık, yatmaktan sıkıldım" dedim. Hafif bir tebessümle
"Sonunda küçük hanım" dedi.
"Geç kaldım. Sonra görüşürüz" diyerek yanından ayrıldım. Arkamdan seslendi.
" Akşam bizim çocuklarla birşeyler yapalım diyoruz sende gelsene" dedi.
"Olur gelirim" dedim bir yandan da hızlı hızlı yürüdüm.
Yarım saat sonra okuldaydım. Derslerimi öğrenmek için panoya geldiğimde yanımda bir oğlan duruyordu ve gözlerini dikmiş beni izliyordu. Farkedip o tarafa döndüğümde kafasını çevirdi. Hiç bozuntuya vermeden yine panoya döndüm. Tekrar beni izlediğini anlayınca artık dayanamayarak
"Afedersiniz birşey mi oldu?"
"Yoo Hayır neden sordunuz"dedi. Sesi ilginçti.
" On dakikadır beni izliyorsunuz. Hayır birine mi benzettiniz? Yüzümde birşey mi var?"diyerek elimi yüzüme götürdüm. Belki de vardı da ben farketmemiştim.
"Bana uzun süre bakılmasından nefret ederim" demeyi de ihmal etmedim.
" Kusura bakmayın huzursuz ettiysem özür dilerim" diyerek yanımdan ayrıldı.
İlk derslere girip bazı arkadaşlarla tanıştım. Şansım pek yaver gitmezdi ama bu defa nasıl olduysa üst sınıftan bir grubun içine balıklama daldım.
Kafeteryada üç kız iki oğlan oturmuş kahve içerken kapıdan içeri biri girdi. Miray
"Bak seni kiminle tanıştıracağım" dediğinde gösterdiği tarafa döndüm. Bir de baktım ki panonun önünde konuştuğum, daha doğrusu azarladığım çocuk karşımda duruyordu. Donup kalmıştım o da aynı tepkiyi verdi. Oğlana daha dikkatli baktığımda uzun boylu, yakışıklı ve sempatik olduğunu farkettim. Tıpkı bir film yıldızı gibiydi. Ona bakarken herkes aklımdan uçup gitmişti. Sonunda Miray beni kendime getirdi.
"Alooo! Kızım kendine gel kal mı geldi sana" dedi gülerek
"Aa pardon. Beni arkadaşla tanıştıracak mıydın?dedim.
Miray öyle üstün körü
"Bu Kerem bizim grubun favorisi"dedi. Onunla dalga geçtiği belli oluyordu. Kerem gözlerini devirerek Miray'a baktı. Miray da dil çıkartıp yerine oturdu.
" Tanıştığıma memnun oldum" diyerek elimi uzattım o da uzattı. Elleri yumuşacıktı. Biz böyle ellerimiz havada uzun süre kalınca masada ki oğlanlar gülüşmeye başladı. Onur elini sallayarak
"Ooo bunlar böyle bakışmaya devam ederlerse bu işin sonu gelmeyecek" dedi ve hepsi gülmeye başladı.
Sonunda yerlerimize oturduk. Beni Kerem'in yanına oturttular. Kerem'i ilk gördüğümde ki tepkimden ve onun da bakışlarından dolayı aramızda birşeyler olabileceğini sanıyorlardı. Bende fazla üstelemedim. Bırak öyle sansınlar.
Bu arada karşı masa da oturan bir kızın Kerem'e bakışlarını farkettim. Ona karşı birşeyler hissettiğine emindim. Onun için Kerem'den uzak durmaya karar verdim. Sonuçta o kızın hislerine saygı duymalıydım. Okulda böyle bitti.
Mahallede ki arkadaşlarla her zaman anlaştığımız kafeye gittim. Köşemizdeki masada Rüzgâr, Emre, Burak, Eren, Lâle ve Merve oturmuş beni bekliyorlardı. Eren lafa atladı.
" Hoşgeldin Açelya yine Rüzgâr mı haber verdi" dedi sırıtarak
"Sus oğlum öyle bir soyleyişin var ki sanki istemezmiş gibi" dedi. Merve, Eren'in kafasına vurup
"Ona bakmayın siz onun beyni sulandı bugün"dedi. Eren kafasını okşayıp saçlarını havalı havalı düzeltti. Merve ve Eren altı senelik sevgiliydiler yani birbirinin çocukluk aşklarıydılar.
Ben Emre'nin yanında oturup gülüşmeye başladık. Benim çocukluğum işte bunlarla geçti. Hepimizde çok küçüktük ve çok çirkin yaratıklardık resmen. Şimdi ise ne kadar da değiştik. Ben biraz da olsa güzelleştim onlar ise meteora dönüştü. Özellikle Lâle bütün erkekleri peşinde koşturacak bir güzelliğe ulaştı fakat onun gözü kimseyi görmüyordu. Biz şakalaşıp gülüşürken gözüm Rüzgâr'a takıldı. Emre'ye öldürecek gibi bakıyordu. Yazık garibim Emre'de habersiz bana kızın birini nasıl kandırdığını anlatıyordu. Kıskandığını anlayınca bunun üstüne gittim ve kolumu Emre'nin omuzuna attım. Emre birden kalkıp
" Bu dansı bana lütfedermisiniz prenses?" dedi. Rüzgâr celallendi.
"Saçmalamayı bırak Emre otur oturduğun yere" dedi. Emre dudak büktü.
" Neden saçmalık olsun bence büyük incelik. Memnuyetle" dedim. Emre zafer kazanmış gibi ellerini yumruk yaptı.
"Evvet be" dedi. Gülerek piste çıktık. Yabancı hafif bir müzik çalıyordu. Biz dans ederken keyiften dört köşe olmuş bir vaziyetteydim. Bazen gözüm Rüzgâr'a kayıyor gibi yapıyordum. Kıskançlıktan delirmişti. Bu da bana ayrı keyif veriyordu. Sonunda Rüzgâr'da kalktı ve bir kızı dansa kaldırdı. Kız da ikiletmedi tabi. Dans ederlerken yanımıza geldiler. Rüzgâr, Emre'nin kulağına birşey söyledi ve yer değiştirdiler.
Çocuğa ne soylediyse artık
"Kankeyta ben kaçtım, canımı seviyorum"dedi. Kafamı sallayarak güldüm.
Rüzgâr elimi tutup diğer elini belime koydu. O anda kalbim zil çalmaya başladı. Hani acıkınca karnımız zil çalar ya hah işte öyle.Ama neden böyle olduğumu hâlâ anlamıyordum. O hep bana bir adımdan daha yakın olduğunda böyle oluyordum. Böyle işte. Ellerim terliyordu, dizlerim titriyor ve kalbim,kalbim boğulacak gibi oluyordu. Sanırım daha önce hiçbir erkekle bu kadar yakın olmadığım içindi. Ama Emre yada Burak bana sarılınca yada onların omuzlarına çıkınca böyle olmuyordu. Tabi ya çocuktuk o zamanlar şimdi büyümüştük.
" Napıyosun sen Açelya?"diye sordu.
"Napıyormuşum Rüzgâr"
"Beni delirtmeye çalışıyorsun. Emre'yle dans etmeler falan. Senin derdin ne?"
" Ne derdim olabilir ki sadece dans ettim hepsi bu. Neden bu kadar sinirlendin"
Tam birşey diyecekken geri durdu. Söylemedi sadece bana oturmamızı emretti.
" Sen bana emir veremezsin Rüzgâr. Ne karışıyorsun,neyim oluyorsun ki" dedim.
Rüzgâr gözlerinden ateş saçarak baktı, fakat sonra duruldu ve sakince
"Sen bana abinin emanetisin unutma, o piç Emre'den uzak dur"dedi.
Oğuz abim,Rüzgâr'ın abisi Turgay'la çok yakındılar,tıpkı bizim gibi çocukluktan arkadaş olmuşlardı. Rüzgâr abimin elinde büyümüş gibiydi. Mahallede kavga çıkartır sonra abimi çağırıp çocukları dövdürürdü. Öyle bir dengesizdi işte. Daha çocukken abim Rüzgâr'a
"Bu kız sana emanet koçum,ona iyi bak" demişti.
Gülerek
" Bizim Emre'den mi bahsediyoruz" dedim.
Rüzgâr ne demek istediğimi anlasada
"Olsun, o salağın sağı solu belli olmaz"diyerek yerimize oturduk. Dans ettiği kıza asılan Emre kızı bırakıp yanımıza geldi. Rüzgâr'a dönüp
"Lan oğlum kız taş gibi"dedi sırıtarak. Her zaman ki Emre işte.
Bakışlarım birden Rüzgâr'a döndü. Canım sıkılmıştı kıza bakmalarına.
Rüzgâr umursamazca
"Banane oğlum elin kızından"dedi.
Neşem yerine gelmişti. Akşam olunca önce Lâle'yi sonrada beni eve bıraktılar.
Rüzgâr,Emre, Burak ve Turgay abi mahalleli çocuklarla halı sahaya gideceklerdi. Keşke beni de götürselerdi. Küçükken onları izlemeye giderdik Lâle ve Merve'yle. Turgay abi Rüzgâr'ı da oyuna sokar, kendi gol atamayınca onun ensesine vururdu. Bende oynamak isterdim ama abim bana birşey olur diye izin vermezdi. Rüzgâr olsaydı o beni kendi takımına alırdı. Küçüklükten bilir orta sahada yaman olduğumu. Merve Burak gol attıkça tezahürat yapardı aşklarıda böyle başladı işte. Bense Rüzgâr gol attığında içten içe sevinirdim ama belli etmezdim. Bizim aşkımız böyle başlamadı işte.

Sabah yine aynı saatte kalkıp rahatça kahvaltı yaptım. Bugün ablamın erkenden dersi vardı beni yakalayamazdı. Ama yine de kulaklarım hafif çınlayınca dar paça siyah pantolonumu,üstüne krem rengi tişörtümü giyip füme rengi rugan ayakkabımı giydim. Haa elimede mağazada ablamın zoruyla aldığımız çantayı geçirip annem Hülya sultanın yanaklarına sabah öpücüğü kondurarak çıktım.
Dersin başlamasına onbeş dakika vardı. Kafeteryada oturmuş beklerken Kerem'den hoşlandığına emin olduğum kız yanıma geldi.
"Merhaba benim adım Burçin, tanışma fırsatımız olmadı"dedi ve masama oturdu.
"Bende Açelya" dedim geçiştirir gibi
"Senin Kerem'e nasıl baktığını gördüm. Onunda sana bakışlarını. Hiç sana uygun biri değildir o. Ona güvenme bence. Onunla arana mesafe koy" dedi.
Kıza yavaşça sokularak
"Bende senin bakışlarını gördüm, Kerem'e aşık olduğunu biliyorum. Onunla aranda ne geçmiş olabilir ki böyle konuşuyorsun"dedim. Burçin tehditkar bakışlarla
"Onun gerçek yüzünü göreceksin. Ben seni düşündüğüm için uyarıyorum hepsi bu kadar"dedi ve gitti. Arkasından sadece bakmakla yetindim. Hahh çok güzel kız kafamı karşıtırıp yoluna gitti. Aferin sana Açelya sananeyse Kerem'den öteden.
Derslere odaklanamıyordum. Ne kadar istemesemde kızın söyledikleri beynimi yiyip bitiriyordu.
Okulun çıkışında öyle kendi kendime söylenip kızın anlattıklarını ölçüp biçerken öyle bir dalmıştım ki ne arabanın üzerime geldiğini ne de korna çaldığını farketmemiştim. Tam bir kazaya kurban gidecekken Kerem beni yoldan çekmesiyle onun üzerime düşmesi bir oldu. Beş saniye öylece kalakaldık. Sonra Kerem kendine geldi ve üzerimden kalktı. Elini uzatıp beni ayağa kaldırdı.
" Of be Kerem amma da ağırmışsın altında ezildim valla" dedim.
Kerem suratıma boş boş bakıp
" Kızım sen manyak mısın?"dedi.
"Sağol Kerem, nerden icap etti bu şimdi"dedim.
" Arabaların çıkacağı yerde duruyorsun. Çarpacaktı az daha"dedi kendi yaptığını savunarak
"Merak etme iyiyim işte,araba vursa bu kadar canım acımazdı herhalde. Biçtin resmen beni"dedim dizimi tutarak. Sağ ayak bileğim acıyordu.
" Maskaralığın alemi yok Açelya. Sen iyi misin?"dedi bana bakarak
" Ayağım burkuldu galiba" dedim.
"Yürüyebilecek misin? " diye saçma bir soru sordu.
"Sence sence. Üstümden tır geçti" dememle beni kucağına aldı. Ona öyle bir bakışım vardı ki sanki şeytan çarpmışta peder birazdan ayine gelecekmiş gibi.
"Ne yapıyorsun sen Kerem,indir beni" diyerek onu azarladım ama nafile Kerem bir yandan kucağında benimle yürürken bir yandan da bana laf yetiştirdi.
" Ne yapıyor gibi görünüyorum Açelya"dedi.
Hem sinirden hemde utançtan yüzüm domates gibi kızarmıştı.
" Offf be tamam"dedim.
Kerem kahkaha atarak
"Amma da ağırmışsın"dedi.
" Ohaa sen ne diyorsun"dememle Kerem'in kahkahaları çoğaldı.

Okulun otoparkına geldiğimizde beyaz bir arabanın yanında Kerem beni indirdi. Çüşşş çocuğun porsche'si var. Kerem hem kaslı hem yakışıklı hem de ultra zengindi anlaşılan. Eee bizim gibi özel okulda burslu okumuyor ya.
Kerem arabanın kapısını açıp bekledi.
" Neyi bekliyorsun Açelya davet mi" dedi.
Tamam biraz da ukala ve kaba olabilirdi.
" Gerek yok kendim giderim"dedim.
Uzaktan bir sesin adımı söylediğini duymamla o tarafa döndüm. Öfkeden nevri dönmüş bir adet Rüzgâr Karadağ hızlı adımlarla bana doğru geliyordu.
Yetişin komşular yangın var!!!


Evet arkadaşlar hikayenin ilk bölümü burada bitmiştir. Umarım beğenmişsinizdir :)))

Rüzgar GülüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin