"En başından beri pusuya yatmış bütün acılarım. Sonbaharı bekliyorlar. " Gazin
Yaz güneşi kirli camdan kırılarak düştü Gazin'in bembeyaz suratına. Kör olmak gibiydi güneşe bakmak. Ama değiyordu hiç bir şey görmemeye. Kalkması gerekiyordu artık. Onun yerine annesinden beş dakika daha istedi uyumak için, cevap veren olmadı. Bitkince kalktı yattığı divandan. Ağır bir üzüntü vardı yüzünde. Kirpiklerine kadar günahla dolmuş gibi hissediyordu. Gözleri eşikte giyilmeyi bekleyen çamurlu botlardaydı.
Şakakları zonkluyordu. Avuç içleri ile alnına düşen saçları geri itti. Tülbentini bağladı. Çarçabuk üstüne bir şalvar bir de yelek geçirip kapıya doğru yürüdü aksak adımlarla. Yaptıklarının farkında değildi Gazin. Tarlaya ne zaman geldi bilmiyordu, ne zaman çalışmaya başladı. İnsanların arkasından konuştuklarını duyabiliyordu ama. Babasını kaybedeli bir hafta olmuştu ama insanlar çoktan konuşmaya başlamıştı bile. Bir kısmı kuma gider diyordu adamın birine. Çoğunluksa orospu olacağını söylüyordu. Konuşanlar birer ağız, dişler, ses telleri, bir kaç organ daha ve onun dışında bir boşluktan ibaretler. Gazin ise kulaklarını tıkamıştı.
Bir çok şey ile uğraşıyordu bir haftadır. 19 yaşında körpe bir kız için fazlaydı yaşadıkları. Kimsesizliği. Anneciği de yoktu garibin. Tesellisi de yoktu çareside. Benim diyebileceği bir hayatı bile yoktu. Paramparça olmuştu parmak uçlarına kadar. Üzüntülerini yiyip göz yaşlarıyla yıkanıyordu. Günahları ile de kirleniyor.
Arkasındaki fısıldaşmalar giderek yükseliyordu. Gazin alacak daha fazla nefesi olmadığını anladığında "Yeter! Duymak istemiyorum. Belki bir orospu olacağım belki de bir kuma. Kim bilir? Belki ölüp giderim. Allah rızası için bir helva kavurur imama da iyi bilirdik dersiniz. Gerisi sizi alakadar etmez. Şimdi işinizi yapmaya devam edin. Bana da bulaşmayın. " dedi.
Duydukları ile sinirden beti benzi atan amele başı Aziz "Nerde görülmüş karıların böyle konuştuğu Gazin? Vallaha yetim demem alırım ayağımın altına. " dedi. Bunu söylerken kızın kolunu sıkmış, acıyla iki büklüm olmasına sebep olmuştu.
"Bırak kolumu şerefsiz! "
"Şerefsiz he? " deyip büyük nasırlı elini Gazin'in beyaz suratına yapıştırdı. Ela gözleri kanlanmış, yaş doluydu. Yüzünde Aziz'in elinin izi vardı.
O sırada şans eseri yürüyüşe çıkan, hovarda Azwer Lerzan ordan geçiyordu. Ve maalesef olanları görmüştü.
Hızlı adımlarla gitti işçilerin yanına. "Ne oluyor Aziz, sen nasıl el kaldırıyorsun bir kadına? "
"Af buyur Ağam. Karı çok ötüyordu susturayım dedim. "
Azwer Ağa Aziz'in yakasına yapışmıştı. "Senin ben adamlığına tüküreyim Aziz. Çek git burdan gözüm görmesin seni. "
Yaka paça savrulan amele can havliyle uzaklaştı kaostan. Azwer ise daha önce fark edemediği Gazin'i süzüyordu. Mutsuz yüzünü, ela gözlerini ve şaşırtıcı şekilde beyaz tenini benimsemişti sanki. İlk defa kendi kalp atışlarını duyabiliyordu. Yaşadığının farkındaydı ilk defa. Gazin minnettarca gülümsediğinde ise Azwer cehennemde kavrulmuştu. Bir kez daha güleceğini bilse Gazin'in tekrar yanardı. Ani bir hareketle bileğinden tuttu Gazin'i. Peşinden götürüyordu. Gazin ise paramparça ellerinden tutulup bir yerlere sürüklenmekten memnundu. Kaybedecek hiç bir şeyi yoktu. Yaşayacağı başka acı kalmamıştı. En azından o böyle düşünüyordu.
Kalabalıktan yeterince uzaklaştıklarında bıraktı bileğini. Nazikçe tuttu çenesinden ve yukarı kaldırdı Gazin'in başını. O ise utanç dolu bakışlarını kaçırıyordu karşısındaki bu iri yarı adamdan.
"İyi misin? " diye sordu Azwer.
"Değilim. Ama olacağım. "
Bu sefer Azwer'in gözlerine bakıyordu işte. Daha önce hiç bu kadar mavi gözler görmemişti Gazin. Hiç bu kadar kaybolmamıştı gökyüzünde.Azwer ise bu kadar beyaz bir teni ilk defa gördüğüne yemin edebilirdi. Karşısındaki bu genç kadın ışık saçıyordu. Her ne kadar inkar etsede ela gözleri yaşlanmış olmasına rağmen huzurluydu. Azwer'in bilmediği şey ise huzurun bu körpeye uzun bir süre sonra yeniden uğrayışı onun sayesindeydi. Ama gözlerini hala o vahşetten alamıyordu. Bu bembeyaz tendeki kıpkırmızı lekeden.
"Buz tutmazsak morarabilir. "
"Bir şey olmaz. Siz işinize dönün Azwer Ağa. "
"İnadın sırası değil küçük kız. "
Kızın bir şey söylemesine izin vermeden çekeledi onu. Kasaba oldukları köyden uzaktı. Üstelik bu kızla kasabada görünmesi dikkat çekerdi. O yüzden 1960 kırmızı chevroletine bindirdi Gazin'i ve nereye gideceğini bilmeden sürmeye başladı."Evin nerde? "
"İnsanlara isminden önce yaşadığı yeri mi sorarsın hep? "
Yaptığı aptallığın farkedince güldü Azwer. Düzgün beyaz dişleri vardı. Gazin adamın gülüşünü bile kıskanmıştı. Kendi dişleri çarpıktı, köpek dişleri ise gereğinden fazla sivri. "Haklısın. Ben Azwer Lerzan. Sen? "
"Gazin. "
"Bir soyadın yok mu Gazin? "
"Eminim vardır. Ama bilmiyorum. "
Duydukları karşısında şaşırmış ve dudaklarını büzmüştü Azwer. "Nasıl yani? "
"Şöyle ki Azwer Ağa, sırf beni Aziz'in elinden kurtardın diye öylece geçmişimi dökemem sana. "
"Dediğin gibi olsun. En azından oturduğun evin yolunu tarif et ki seni eve bırakabileyim. "
Böylece yolu tarif etti Gazin. Arabayla gittiğinden yol baya kısa sürmüştü. Eve vardıklarında bir an bile beklemeden indi arabadan. Kapıya doğru yürüdü. İçeriye adımını atıp Azwer Ağayı sonsuza kadar hayatından çıkaracaktı ki o yumuşak sesi duydu.
"Gazin. Hayatından sonsuza dek çıkmak istemiyorum. Yarın bu saatte burada bekle beni. " dedi ve gitti Azwer. Bu ani gelişen emrivaki karşısında hoşnutsuz olmuştu Gazin. Huzuru kaçacaktı, biliyordu. Ama neticede kendisi 19 yaşında genç bir kızdı. ve karşı koymaya çalıştığı adam Azwer Ağaydı.
Zamparalığını sağır sultan duymuş, çalışmakta gözü olmayan şair ruhlu bir adam. Romantikliği ile bütün kadınların dilindeydi. Kapı eşiğinde çakılı kalan Gazin, yanağının sızlamasıyla buz koymak için içeriye girdi. Ne ara buz koydu? Ne zaman yemek yedi? Hava nasıl karardı? Farkında değildi. Bütün gün leyla gibi dolandı evin içinde. En son yatmaya gittiğinde aklı hala Azwer'de idi.
Azwer ise Karoğlu aşiretinin ağası, yegane dostu Memet'e gitmişti. Memet zayıf, uzun boylu ve bebek gibi temiz yüzlü bir adamdı. Evleneli bir ay olmuştu daha. "Evlilik nasıl gidiyor Memet? "
"Alışmaya çalışıyorum. Sonuçta karşımdaki Hazine. Biz dost bildik yıllarca birbirimizi. Şimdi o gözle bakmak zor. "
"Biriyle tanıştım bu gün. "
"Kardaşım sen derdin başkaymış lafı ne geveliyorsun o zaman? Anlat kurtul. "
"Memet böyle bir gözleri vardı ki sorma. Bal rengi. Ama derin bir hüzün vardı gözlerinde. Bana baktığında ise huzurla doluyordu. Çok değişkendi. Bir de bembeyazdı. Hani böyle ışıldıyordu. "
Bunları anlatırken mavi gözleri derinleşti Azwer'in.
"Peki kimmiş seni bu denli tutuklayan? "
"Gazin. "
"Gazin? "
"Of bilmiyorum Memet. Soyadını da söylemedi zaten. Bildiğim tek şey evi. Yarın beni beklemesini söyledim evde. "
"Peki bekleyecek mi? "
"Bilmiyorum. "
İçinden bir kez daha bilmiyorum dedi. Sonra aklında Gazin ile uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
General Fiction"Herkes bir gün elbet birine ait olacak. " dedi görkemli Lerzan aşiretinin görkemli ağası. Sonra devam etti sözlerine. "Neden biz birbirimize ait olmayalım? "