Okuyucumuzun kendi ağzıyla anlatıyor aynen aktarıyoruz size
************##########_______
Bu olayı yaşayalı pek uzun bir zaman olmadı. İstanbul'da bir ada var. Büyükada. Orada bir yetimhane var ve oraya gitmeyi her zaman çok istemişimdir. Tüm akrabalarım kaptan ve bir çok kaptan tanıdığım var. Ağabeyim bir gün bana o yetimhaneden bahsetti. Aslında ben sormuştum.
"Ağabey şurada bir yer var görüyor musun? Çok büyük değil mi? Adanın her tarafından gözüküyor neredeyse." Dedim.
Ağabeyim ise anlatmaya başladı. "Orası Rum Yetimhanesi. Çok önceden restorandı ama Rum bir kadın orayı alarak yetimhane'ye çevirdi. Ayrıca orası Türkiye'nin en büyük ikinci ahşap yapısı. Her neyse... Orada bir sürü çocuk varmış ve bir anda yangın çıkmış. Sağ kalan sadece on dört kişi varmış. Bir çocuk panikle oradaki kuyuya düşmüş. İki gün boyunca hem oradan çıkmaya hemde yardım istemek için bağırmaya çalışmış fakat kimse sesini duyamamış. Anlatılanlara göre oraya gidenler çığlık sesi duyuyor bir tanem." dediOraya gitmeyi çok istediğimi söyledim. Bunun üzerine ağabeyim ısrarlarıma daha fazla dayanamayarak, "Pekala oraya gitmek istiyorsan yanına bir kaç arkadaşını al. Ben tekneyle sizi adaya bırakırım." Dedi
Bende yakın arkadaşlarım olan Sena ve Yasemin'le gitmeye karar verdim. Ağabeyim bizi adaya bıraktı ve biz yola koyulmaya başladık. Önce uzun bir yol yürümemiz gerekiyordu meydana çıkmak için. Açık alan olduğu için şu anlık insanlarda vardı yanımızda. Yetimhane hala gözüme çarpıyordu. Gitmek için bir yoldan geçtik. Dik bir yokuştu. Hiç bir insan yoktu Sena, Yasemin ve benim dışımda.Adada bir sürü at vardır fakat bildiğim kadarıyla adanın en üst taraflarına pek çıkmıyorlardı. Her neyse. Asıl olan şu ki Sena ve Yasemin zaten atlardan korkuyordu. Birde sahipsiz altı at görünce daha çok korktular. "Gözlerine bakmadan peşimden gelin." dedim onlara doğru. Geri dönmek istediler ama en sonunda ikna olup yere bakarak peşimden geldiler.
O sırada benim gözüm bir atta takılı kaldı. Gözlerinin siyahı yoktu. Ve çok öfkeli bakıyordu. Rengi siyah ve beyaz arası bir şeydi. O at hala ilk günkü gibi gözümün önünden gitmiyor. Ayaklarını sertçe yere vurmaya başlamıştı. Diğer beş at sakindi. Gözlerimi hemen attan çekip ayaklarıma sabitledim ve hızlıca yürümeye başladık.
En son atlar gözden kaybolunca tekrar kafamı kaldırarak yetimhane'ye baktım. Çok az kalmıştı varmamıza. Sena ve Yasemin artık huysuzlaşmış bana sövüyordu
Tekrar bir yokuş çıkmaya başladık. Telefondan şarkılar açtık bağırarak söyledik. Hazır manzara var fotoğraf çekildik. Yavaş yavaş yolu tamamlıyorduk ki arkamızdan çan sesleri duyduk bir sürü. Arkamıza bakınca baya büyük bir koyun sürüsü geliyordu. Nereden çıktıklarını inanın bilmiyorum ama varlardı işte. Korkudan Sena ve Yasemin, "Çağla şuraya çıkalım." dediler. Ellerini takip ettim. Bizim yolumuzun yolumuzun hemen yanındaki ağaç ve çimlerle dolu yeri gösteriyorlardı. Bende kafamı olur anlamında salladım. Baya bir çıktık. Tabi koyunları hala görüyorduk ama onlar bizi göremiyordu. Aralarında uzun sopası olan ve şapka takan bir çoban gördük. En azından içimiz rahatlamıştı. Gözlerimi çobana sabitledim ince ince süzüyordum.
Yasemin, "Kanka abiye bağıralım da beraber gidelim." dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. Son koyunda geçtikten sonra bir beş dakika daha bekledik. Sonra yavaşça tekrar yola çıktık.
Yetimhane bakış alanımıza girmişti. Son bir yokuştan sonra karşısına çıktık hemen. Gözlerimi bahçesinde gezdirdim. Tavuklar, koyunlar, civcivler, atlar ve bir kaç tane daha hayvan türü vardı. Ama bir tane bile insan yoktu.Sena bir anda hıçkırınca zaten gerilim yaşayan Yasemin ve ben gülmeye başladık. Sonra tekrar yetimhane'ye döndüm. Camlar hep kırılmış, ama perdeler yerli yerindeydi. Yapıtın damları hep çökmüştü. Tuğlaların yarısı yerdeydi. Bir bina baştan aşağı ahşap iken neden yanıp kül olmadı diye düşündüm o an.
Ki sonra bir şey fark ettim. İyice odaklandım. O sırada Yasemin ve sena konuşuyordu. Onlara belli etmemeye çalıştım. Bir cam sapasağlam duruyordu. Ne yanmıştı ne camları kırıktı. Perdeler tamamen kenarlarında sabit duruyordu. Ve orada onu gördüm. Evet gerçekten gördüm. Göz göze geldik. Aklımı kaçırdığımı düşünebilirsiniz ama gerçekten oradaydı. Gözlerimi kısarak biraz daha dikkatli baktım. Oda bana bakıyordu ve korkuyordum. Ağzını açtı.
O sırada Sena "Duydunuz mu?" diye bağırdı korkuyla. "Neyi duyduk mu?" diye sordu Yasemin'de. "Bağırma sesi duymadınız mı gerçekten?" dedi. Titriyordu. "Hayır bir şey duymadık. Sena bir sıkıntı yok." dedim. "Senin için demesi kolay. Sen korkmuyorsun ki!" diye tekrar bağırdı bana. "Sessiz ol. Hayvanların dikkatini çekeceksin." dedim. Tekrar bahçeye dönüp hayvanlara baktık. Arlarında yolda gördüğümüz siyah-beyaz atta vardı. Bir şey çaktırmamaya çalıştım. Tekrar cama döndüğümde orada kimse yoktu. Diğer camlara baktım. İlk gördüğüm camın Sol alt çaprazındaki bir camdaydı bu sefer. Gözlerini bana dikti. Kız mıydı erkek mi çözememiştim. Aramızda uzun bir mesafe vardı nede olsa. Yetimhane'nin çevresine duvar örmüşlerdi. O duvarın demirliklerinden bakıyorduk sonuçta.Kafasını hafif yana eğdi ve tekrar ağzını açtı. Bu sefer Yasemin sessizce beni dürtüp. "Çağla bende duydum." dedi. Burada daha fazla durmak istemiyorlardı. O sırada ellerimi demirliklerden çektim. Onlarda benimle beraber geldi.
Bir anda telefonumun çalmasıyla hep beraber korktuk. Ağabim arıyordu.
"Efendim?" dedim. Sesimi normal tonda korudum. "Baktınız mı?" dedi ağabeyim. "Evet baktık." dedim. "Tamam o halde hadi geri dönün." dedi ve telefonu kapattı.
Şaşkınlıkla telefona baktım ve tekrar abimi aradım. "Neden yüzüme kapattın? Söylesene plajdan mı alacaksın bizi yoksa iskeleye mi gelelim?" dedim. "İyi de ben seni aramadım ki yüzüne kapatayım. Neyse bakma işiniz bitti galiba. İskeleye gelin ben oradayım tekneyle. Öptüm güzelim dikkatli olun." dedi ve yüzüme kapattı.
Bu sefer korkmuştum. "Ben ben seni aramadım ki." demişti. Her neyse olan şu ki, ne o günden sonra atı ne çobanı nede o pencereden bana bakanı unutabildim. Üçü de birden rüyalarıma giriyordu hep. O gün korkmuştum fakat Sena ve Yasemin için kendimi sert tutmam gerekti. Onlara göz kulak olmam gerekiyordu. Uzun bir yol yürüdükten sonra meydana çok şükür gelebilmiştik. Oradan sonra da iskeleye yürümeye başladık. En azından geri dönüşte karşımıza bir şey çıkmamıştı.
Aslında bana kalırsa bu bir psikolojik olay fakat oraya giden çoğu kişi ya o çocuğu gördüğünü söylüyor yada çığlığını duyduğunu. Hatta ağabeyim bir keresinde arkadaşlarıyla gitmiş. "Tahsin Can yerden taş alıp yetimhaneye attı arkasını döndüğündeyse o taş Tahsin Can'ın sırtına geldi. Sonra ise Eray'ın çığlık duyduğunu söyledi. Ben bir şey duymadım veya görmedim." Demişti
Artık bir daha oraya gitmemeye yemin etmiştim. Hayatımda yaşadığım en ürkütücü andı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkunç Bilgi Ve Hikayeler!!!
AcakCinler hakkında bilmediğiniz gerçekler ve korkunç hikayeler. illimunati hakkında bilinmeyenler. korkunç bilgilendirici bilgiler. hepsi burada