Arabada Angın'a doğru dönmüş arabayı kullanışını izliyordum. Onu izlerken aklıma ilk karşılaştığımız gün gelmişti.
GEÇMİŞE PERDE
-"Kubilay iki portakal suyu." dördüncü masanın siparişini Kubi hazırlarken içeriye giren erkek grubunun siparişini almaya oturdukları masaya ilerledim.
"Hoşgeldiniz. Buyrun ne alırdınız?" göz teması kurmadan sorduğum soruya aralarından biri cevap verdi.
-" Biz menü alabilir miyiz acaba?"
-"Peki efendim." tebessüm edip Kubiden menü aldım. Menüyü bıraktıktan beş dakika sonra yanlarına gittiğimde siparişlerini vermeye başladılar;
-" Üç tane kola bir tane çay" içecekleri yazarken ne yesek diye yaptıkları tartışma dikkatimi çekmişti.
-" Abi evi işi bir şeyler yemeği özledim." Aralarından biri bu cümleyi kurduğu an araya girme ihtiyaçı duydum
-" Pardon ama isteyen ozel misafirlerimize sunduğumuz ev yapımı su böreği var isterseniz bir servis acabilirim? " sunduğum teklife sevinmiş olmalılar ki 'oh be', 'sonunda' diyerek tebkilerini belli etmişlerdi.
-" Tabi ki seviniriz." Senin sahibiyle göz göze gelince kalbim hızla çarpmaya başladı. Utanarak kafa sallayıp börekleri almaya Kubinin yanına döndüm.
-" Üç porsiyon su böreği. Ama Ayşe teyzeninkilerden." Kubi tabakları almaya mutfağa giderken ben tekrar onların masasına bakma ihtiyacı duydum ve yine aynı kişiyle göz göze geldik. Bu sefer rahatsız olarak tezgahin arkasına geçip iceceklerini hazırladım o sırada Kubi den gelen bir adet öpücük ve börek tabaklariyla masaya doğru hareket etmeye başladım.
-" Buyrun." herşeyi tek tek masaya yerleştirip bir adım geriye çekilerek
-" Afiyet olsun efendim." diyerek diğer müşterilerle ilgilenmek için masadan ayrıldım.
********************
Kafe akşam saatleri olduğu için yavaş yavaş dağılırken sadece iki masada müşteri kalmıştı. Ve benim yurda girebilmek için sadece yarım saatim kalmıştı. Bunu telaşıyla Kubiye döndüm.
-" Benim çıkmam lazım biliyorsun saat 20:08 yarım saatim var. Yurda gitmem gerek." Gülümseyerek onlugumu çıkardı. Yanagima sevmediğimi bildiği için sulu bir öpücük konudurup
-" Defol kovuyorum seni.Sorun yok Lavin git ben hallederim." Teşekkür eden bakislarimi ona gösterip tezgahın arkasinda duran trenc kotumu ve okul çantamı alıp kafeden çıktım. Bugünü de annemsiz babamsiz bitirmistim. Ne güzel demi?
Yurda iki sokak kala karşıdan karşıya geçerken onu gördüm. Beni mi takip etmişti. Pis sapık. Hızlı hızlı yürüyerek yurdun sokağına geldiğimde arkama baktım. Ve yine pesimden geliyordu. Daha doğrusu arazimda baya fark olmasına rağmen yinede hızlı yürüyordu. Yurdun girişinden içeri girdiğimde derin bir nefes almıştım ama geride bıraktığım çocuk aklımdan çıkmıyordu. Çocukta sayılmazdı. Eminim benden büyüktü. Belli üniversiteli. Aman canim bana neyse! Çantamı ve trenc kotumu yatagimin üstüne atıp kendimi balkona attım. Ama yani yok artık yuhhhhh.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOHUM
General FictionAşkın tohumuymuşum ben... Ama yanlış zaman da ekilmişim. Elimi tutan adamla hayatımı bulmaya... Hayatımı yaşamaya gidiyorum. Nereye mi? Hiç görmediğim annemi öldüren babamın yanına HAPİSHANEYE Ben LADEN...