Bölüm 4

40 19 2
                                    




Gözümü açtığımda terk edilmiş bir kasabanın ortasında duruyordum. Her yer beyazdı. Yürümeye başladım. Etrafıma bakıp nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Evler, arabalar, tabelalar, oturaklar bile beyazdı. Evler eski yıkılmış arabalar parçalanmış, tabelalar yosun tutmuştu. Hafif bir rüzgar esmeye başladı. Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.

İlerledikçe etrafımı duman kaplamaya başladı. Hafiften sis gibi yerden ilerliyordu. Yolun beş metre kadar ilerisinde bir kırmızılık görünüyordu.

Burnuma hafiften his kokusu gelmeye başladı. Sanki birileri bir yerde soba yakıyor gibiydi. Adımlarımı hızlandırdım.

Artık etraftaki sis bulutu daha da artmıştı. İlerledikçe görüş alanım daralıyordu. Öksürmeye başladım. Bu sis değil de sanki dumandı.

Gözlerimi kısıp ileri de ki kırmızılığı anlamaya çalıştım. Birden her yer kırmızı olmuştu. Az önce öksürürken şimdi terlemeye başlamıştım.

Sis arttıkça nefes almam zorlanıyordu. Etrafıma baktım. Sıcaklığın nedenini artık anlamıştım. Etrafımı bir ateş kümesi sarmıştı.

Bütün evler, arabalar ve tabelalar yani her şey yanıyordu. Öksürerek koşmaya başladım.

Sanki ben koştukça ateşler peşimden geliyordu.

"Açelya!"

O sırada bir ses bana seslenmeye başladı. Durdum ve etrafıma bakındım.

"Efendim?"

"Açelya! Beni duyuyor musun?"

"Evet! Berfin sen misin?"

"Açelya tatlım uyan hadi artık."

"Berfin neredesin?!" Korkuyla bağırdım. Artık yere çömelmiş öksürerek nefes almaya çalışıyordum. Ateş etrafımı sarmaya devam ediyordu. Artık fazlasıyla sıcak olmuştu. Tenimin yandığını hissedebiliyordum.

"Açelya hadi bebeğim kendine gel."

Bu sefer ban seslenen annemdi. Sesi daha net geliyordu. Gözlerimi açmak istiyordum ama sanki bir şey beni engelliyordu.

"Ama neden hâlâ uyanmıyor?!"

Berfin'in telaşlı sesiydi bu.

"Merak etmeyin. O iyi. Sadece iğnelerden dolayı uyanmakta zorluk çekiyor."

İğneler mi? Ne olmuştu bana? Tanımadığım bu ses neler söylüyordu öyle?

"Peki hemşire hanım. Teşekkür ederiz."

Demek babam da buradaydı. Ama sesi çok yorgun geliyordu. Arık neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Herkes neden bu kadar üzgündü? Bana ne olmuştu? Kendimi uyanmak için zorlamaya başladım. Fakat gözlerimimn üstündeki o tonlarca ağırlık hâlâ yerinde duruyordu.

Birden Uzay'ın sesini duymadığımı fark ettim. O neredeydi acaba? En son hatırladığım şey onun kollarında sudan çıkmak için ilerlediğimizdi. Beni o taşımıştı, onun da burada olması gerekmez miydi?

Kesinlikle burada değildi. Burada olsa sesini duyardım. Beni hiç mi merak etmemişi? Bu kadar mı düşüncesizdi?

Kapı gıcırdayarak açıldı. Yavaş adımlarla ilerleyerek birisi girdi içeriye. Kim olduğunu anlamak için konuşmasını bekledim. Ve o kişi konuşmaya başladı;

Gök Gürültülü GökyüzümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin