MSFH -32- FİNAL

3.9K 217 197
                                    


Etraftaki herkes ayağa kalkmış delice alkışlıyordu. Bu kesinlikle bir hayal olmalıydı. Luhan ölmüştü. Doktor öyle demişti.

Gözlerimi zoraki, gördüğüm Luhanımsı kişiden ayırdım ve etrafta tanıdık bir yüz görmeye çabaladım. Bahçenin köşesinde en arkada bizimkileri görmüştüm. Yanlarında Minhee de vardı. Kesinlikle üzerinde gelinlik yoktu. Yani o zaman ben Minhee'yle evlenmiyordum!

İçimdeki saf mutlulukta önüme döndüm. Gözlerimin buğulanması gitmişti ve şimdi net olarak görüyordum.

Luhan, yakasında kırmızı karanfil bulunan beyaz damatlığıyla ışıl ışıl parlıyordu. Bana bakıp gülümsediğinde ben de ona gülümsedim. Hissettiklerim çok büyüktü. Tarif edemiyordum. Sanki evrendeki tüm duygular benim göğüs kafesimin içinde toplanmıştı.

Luhan gülümseyerek yürümeye devam ediyordu. Gözlerindeki parlaklık, dudaklarındaki canlılık... hepsi aynıydı. Babasından, onu alacağım yere yürüdüm bende. Gözlerimiz birbirinden bir saniye bile ayrılmıyordu. Ben yerime geçtiğimde Luhan'la aramda sadece beş adım vardı. Sonunda aramızdaki mesafeler kapandığında Luhan karşımdaydı. Koluma girmesi için uzattığımda kafasını kaldırıp bana baktı. Bakışlarımız o kadar yoğundu ki. Kimse, ama kimse neler hissettiğimizi tahmin dahi edemezdi.

Luhan'ın acıyla bükülüp karnını tutmasıyla yüzümdeki gülümsenin yerini endişe ve korku aldı.

"Luhan, iyi misin? Hastaneye gidelim mi?"

Bir iki saniye sonra duruşunu düzeltti ve elini karnından çekti. Yüzündeki acı ifade hala kendini koruyordu. Zoraki güldü.

"Ben iyiyim Sehun. Sadece bu kadar heyecan fazla geldi sanırım."

Luhan kolumda yemin edeceğimiz yere yürüyorduk. Adımlarımı daha yavaş ve sakin atıyordum. Luhan'ın tam iyileşmediğini anlamıştım. Zorlamamalıydım.

Kürsüye çıktığımızda karşılıklı durduk. Luhan'ın gözlerinin içine bakarak ve sağ elimi kaldırarak yeminimi etmeye başladım.

"Ben Oh Sehun, eşim Xiao Luhan'ı hastalıkta ve sağlıkta, kader bizi ayırana kadar sevip sayacağıma, gerekirse kendimi aç bırakıp onu doyuracağıma, gözlerinden bir damla yaşın bile düşmesine izin vermeyeceğime, iyi bir koca olacağıma söz veriyorum." Elimi yavaşça indirip gülümsedim.

Luhan sağ elini kaldırdı ve sevimli sesiyle konuşmaya başladı.

"Ben Xiao Luhan, eşim Oh Sehun'u hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırana kadar sevip sayacağıma, ona her daim inanıp güveneceğime, destek olacağıma ve iyi bir eş olacağıma söz veriyorum."

Minhee kadife bir yastığın üzerinde yüzüklerimizi getirdiğinde küçük olanı aldım ve Luhan'a döndüm.

"Seni seviyorum Oh Luhan." Sol eline yüzüğü takıp geri çekildim.

O da yastıktan benim yüzüğümü aldı.

"Sana aşığım Oh Sehun." Yüzüğü taktıktan sonra ellerini tuttum.

"Şu durumda seni öpmem gerekiyor değil mi?"

"Sanırım evet. Öpmeyecek misin?" kıkırdayarak konuştu.

Yüzümü başka tarafa çevirdim. "Öpmeyeceğim."

"Huh? Neden kocacığım?" Kocacığım lafını bastırarak söylediğinde tüm kalkanlarım devre dışı kalmıştı.

"Olanlar yüzünden öpmeyecektim ama sana karşı koyamıyorum Luhan. Aylarca bu anı bekledim ben. Tabi ki öpeceğim!" Luhan'ın yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarını özlemle öpmeye başladım. Aynı ahenk içinde onunkiler de bana ayak uyduruyordu. Etraftan yükselen tezahürat ve alkış seslerini duymayı az önce bırakmıştım. Şu anda sadece Luhan'a odaklıydım. Kokusuna, tenine, öpüşüne...

My Sister's Future HusbandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin