Gün Batımı

93 5 0
                                    


"Manzara ne kadar hoş." diye mırıldandı kendi kendine. Gökyüzüne böyle bakacak zamanı hiç olmamıştı. Çocukluğundan beri fotoğrafçı olmak istiyordu. İşten fırsat bulduğu zamanlar hemen yıpranmış kıyafetlerini giyip fotoğraf çekmek için dışarı çıkardı. Doğru açıları yakalamak için yerlerde sürünüyor, üstünü başını kirletiyordu. Sonunda bu yöntemi bulmuştu. Dışarısı için özel kıyafetler... Hem böylece annesinin çenesinden de kurtulmuş oluyordu.

Tilda babası hasta olduğundan beri, babasının canla başla ayakta tutup bugünlere getirdiği reklam şirketinin tüm sorumluluğunu üzerine almak zorunda kalmıştı. Tilda'nın yapmak istediği gerçekten bu muydu? Babasının hastalığı gerçekten amansız bir hastalık mıydı? Eğer iyileşemeyecekse ailesinin sorumluluğunu Tilda almak zorunda kalacaktı. Tilda tüm bu yükün altından kalkabilecek miydi? Tüm bunları düşünmekten biricik babasına üzülemiyordu bile. Bu zorlu süreçte biricik arkadaşı Lina, Tilda'nın yanından hiç ayrılmıyordu.

Tilda, babasının hastane yemekleri yemesine daha fazla dayanamadı ve kendi elleriyle ev yemekleri hazırlayıp bir sepete koyarak hastaneye doğru yola çıktı. Trafiğe yakalanan Tilda, gene söylenmeye başladı. Trafik onun için çok sinir bozucuyudu. Tilda trafikten nefret eder, her trafikte kalışında bir kasabaya yerleşeceğinden söz eder dururdu. Lina'yı aramayı düşündü ve aradı. Ancak böyle zaman geçerdi trafikte. Biricik arkadaşı Lina ile konuşmak ilaç gibi geliyordu.

Lina ailesinin erkek gibi yetiştirdiği çok sakin bir kızdı ve Tilda ile ilkokulda tanışmışlardı. Lina Tilda'yı sakinleştirdi ve tam o sırada Tilda hastaneye ulaştı. Telefonu kapatıp yorgun ve dalgın yürümeye başladı. Koridorda annesiyle karşılaşınca annesine eve gidip dinlenmesini söyledi. Bu gece babasıyla Tilda kalacaktı.

Tilda babasına yemeğini yedirdikten sonra onunla biraz muhabbet etti. Babasının uyuma vakti geldiğinde de Tilda biraz nefes almak için dışarı çıkmaya karar verdi. Çıkmasıyla yere yığılması bir oldu. Tilda'nın başı kanıyor ve Tilda kan görmeye dayanamıyordu. Tilda bayıldı.

Dr. Ukul, 1.83 boylarında, vücudu yerli yerinde, tabiri caizse tepe gibi bir adamdı. Tilda ise düz ayakkabı giydiğinde ancak 1.60 olabiliyor ve boyu daha da kısa görünmesin diye yürürken boynunu asla aşağı eğmiyordu. Bu sefer dalgın anına gelmiş olacak ki kapıdan önüne bakmadan çıktı.

Bebeğimin AnnesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin