Tilda sabah gözlerini Lina'nın odasında açtı. Uyandıktan birkaç saniye sonra aklına dün gece gelmişti ve o anın sarhoşluğuyla demek ki Lina'ya gelmişti. Tilda yataktan kalkıp mutfağa su içmek için gittiğinde Lina'yı kahvesini içerken buldu. Lina, Tilda'ya nasıl olduğunu sordu ve Tilda sessizlikle cevap verdi ona. Suyunu içti ve tüm olanları bir çırpıda Lina'ya anlattı. Lina'nın gözlerinden birkaç damla yaş aktı ve sonra sildi o yaşları. Tilda bir anlam veremedi onun ağlamasına. Lina'nın yüzü bir anda solmuştu. Resmen bembeyazdı ve gözleri kapanmak istiyordu da kapanamıyordu sanki. Sanki tüm olanlar Lina'nın başına gelmişti de Tilda onu dinliyordu. Lina kendini toparladı ve Tilda'ya sarıldı. Bir müddet sarılmış pozisyonda öylece kalakaldılar. Bundan sonra ne olması gerektiğini iki arkadaş konuşmaya başladılar. Lina bebeği aldırmasını söyledi, Tilda ise hiçbir kararın üzerinde düşünemiyordu. Tilda'nın telefonu çaldı. Arayan erkek arkadaşı Alper'di.
Alper yirmi dokuz yaşında, yeteri kadar yakışıklı, bilgisayar mühendisi olan biriydi. Tilda ile üniversitede yan yana olan fakülteleri dolayısıyla bir gün bahçede tanışmışlardı. Alper ve Tilda birbirlerini çok seviyorlardı fakat uzun ilişkilerinde sadece sevgi kalmıştı. Saygı yok olup gitmişti. Sürekli kavga ediyorlar, anlaşamıyorlar buna rağmen de bir türlü ayrılamıyorlardı. Çünkü yıllardır birbirlerine alışmışlardı ve birbirlerini çok seviyorlardı. Alper disiplinli bir adamdı ve Tilda'nın biraz daha umursamaz oluşu Alper'i çileden çıkarıyordu. Tilda'yla evlenmek istiyordu fakat Tilda'nın bu umursamaz davranışları düzelmedikçe ona evlilik teklifi edemeyeceğine kanaat getirmişti.
Alper, telefonda Tilda'ya görüşmek istediğini söyledi ve Tilda kabul etti, telefonu kapattılar. Tilda, Lina'ya meraklı gözlerle baktı ve sanki "ne yapacağım ben Lina, beni bu durumdan kurtar!" der gibiydi. Hastaneye Dr. Ukul ile konuşmaya gitmesi gerektiğini düşündü ve evden çıkmak üzere harekete geçti.
Tilda, Dr. Ukul'un odasına girdi ve kapıyı kapattı. Odada bir hasta yoktu ve Ukul beyefendi kahvesini yudumluyordu. Tilda odaya girer girmez Dr. Ukul ayağa kalktı, yanına doğru yürüdü. Daha sonra ona oturması için odasındaki iki kişilik koltuğu gösterdi. Tilda oturduktan sonra Ukul da yanına oturdu. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
-Seni mahkemeye vermeyi düşünüyorum. Ama hukuki işlemler nasıl ilerliyor bilmiyorum bir şeyi biliyorum ve o şeyden kesinlikle eminim ki senin yerin burası değil!
-Yapma Tilda. Birbirimizi sevebiliriz.
-Ne sevmesinden bahsediyorsun? Hayatım altüst oldu. Babam hasta, beni çokça seven bir erkek arkadaşım var, iş yerinde sorunlarla uğraşıyorum ve sen de çıkmış bana bebeğinin olmayacağını anlatıp bana hamile olduğumu söylüyorsun!
-Tilda, seni pişman etmeyeceğim. Sorumluluğu alacağım. Beni affet diyemem, ortada çok büyük bir hata olduğunu kabul ediyorum fakat ben bilerek isteyerek yapmadım bunu. Aptal doktor her şeyi o altüst etti! Bana bir şans vermeni istiyorum kalbini kazanmak istiyorum. Lütfen yardımcı ol, bana kendini bırak.
-Bu burada bitmeyecek!
Tilda kalkıp odadan çıktı. Babasının odasına geldi. Annesine sarılıp babasına doğru yöneldi. Babası bugün hiç iyi görünmüyordu. Hani artık iyi olacak denmişti? Birden bire ne olmuştu böyle? Annesi ağlamaklıydı. Tilda hemen Ukul'un yanına gitti ve olanları sordu. Ukul kontrole geldi ve Asım Bey'in hastalığı yeniden nüksetmişti. Belki bir ay anca yaşayacaktı. Tilda ve annesinin duyguları altüst olmuştu. Şermin Hanım Tilda'ya eve gideceğini söyledi. Tilda hastanede kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bebeğimin Annesi
General FictionUkul bir hastanede doktordur. Bir gün bebeğinin olmayacağını öğrenir. Bakalım ne yapacak? Tilda el bebek gül bebek büyümüş bir kızdır. Hayatı bir gün orta yerinden kırılır. Bunlarla nasıl baş edecek? Lina, Tilda'nın küçüklükten beri arkadaşıdır. Lin...