Dr Ukul: Nasılsınız? Sizi merak ettim. Ayrıca bir özür yemeğine davet etmek istiyorum.
Tilda: Teşekkür ederim iyiyim. Sadece bir kazaydı buna gerek var mı?
Dr. Ukul: Sizinle konuşacaklarım var lütfen beni kırmayın.
Tilda: Pekâlâ. Tekrar konuşuruz o halde.
Telefonu kapattılar. Tilda çok yorgun olduğundan kafasını yastığa koyar koymaz uyudu.
Sabah kalktığında dünkü konuşmayı hatırladı ve bir anlam veremedi. Olayın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen ne bir özür ne de bir iletişim geçmişti aralarında. Şimdi ne olmuştu da özür yemeğine davet ediliyordu. Tüm bunları düşünerek kahvaltısını bitirdi ve biraz koşmak için evden çıktı. Tilda işten ve babasının hastalığından vakit bulduğu her sabah evlerinin karşısındaki ormana koşmaya giderdi. Orman şehre yüksekten bakan bir yerdeydi ve tüm şehir görünüyordu. Aslında tam da orman denilebilir miydi bozkırın ortasında bundan pek emin değildi ama ağaçlar yeteri kadar vardı ve bir ormanı anımsatıyordu. Oradan şehrin fotoğrafını farklı açılardan çekmeye çalışır kendince kolajlar yapardı. Bir gün o ormandan geceleyin şehrin fotoğrafını çekecekti fakat geceleyin oraya gitmesi pek mantıklı bir davranış olmazdı, şehirde bunca kötü amaçlı insan varken. Tilda tüm bu düşüncelerden sıyrılıp hastaneye gideceğini anımsadı ve eve gidip duşunu aldıktan sonra işlerini halledip oradan da hastaneye geçmeyi planladı ve işe gitmek üzere evden çıktı.
Dr. Ukul Tilda'nın babasını kontrol etmek için odanın kapısını tebessümle açtı. Asım Bey'e yönelip: "Bugün çok iyisiniz, hastalığınızın semptomları giderek azalıyor." dedi. Asım Bey sadece kafasını aşağı yukarı hareket ettirip doktora gülümsedi. Dr. Ukul da odadan çıkmak için kapıya yöneldi ve aklına Tilda geldi. Yemeğe gelecek miydi, yemek nasıl geçecekti? Bunları düşünerek acilden bir hastanın yanına koştu.
Tilda şirketten çıkmak üzereydi ki Lina geldi. Beraber bir kafeye gidip koyu bir muhabbete başladılar. Tilda dün geceki telefondan bahsedince Lina'nın suratı birden değişti. Tilda'yı herkesten kıskanıyordu. Tilda'nın zaten bir sevgilisi vardı ve buna katlanmak yeteri kadar acı vericiydi. Şimdi bir de bu doktor mu çıkacaktı ortaya? "Yemeğe gitmemelisin Tilda." dedi hafif ses tonuyla. Tilda bir anlam veremese de buna hemen kalkması gerektiğini hatırladı ve hastaneye doğru yola çıktı Hastaneye yirmi dakikada ulaştı. Babası her zamankinden iyi göründü gözüne. Doktora babasının sağlık durumunu sormak istedi. Tam bunlar aklından geçerken Dr. Ukul odaya girdi çapkın bir gülümsemeyle:
- Asım Bey'in sağlığı gayet iyi ancak bir süre daha gözetim altında tutulması gerekiyor.
Tilda sevinmişti. Yarın hafta sonuydu. Annesine eve gidip dinlenmesini babasının yanında kendisinin kalacağını söyledi. Annesini yolcu ettikten sonra odaya dönüp koltuğa oturdu.
Dr. Ukul bugünün nöbetçi doktoruydu. Gece boyu hastanede kalacaktı. Gece gelecek hastaları muayene edecekti. Tilda kendisine kahve almak için çıkmıştı odadan. Koridorda Dr. Ukul ile karşılaştılar. Doktor derin bakıyordu gözlerine. Tam bakışmaların ortasında bir ses duyuldu. Bir kadın sesi:
- Aşkııımm. Seni çok özledim. dedi ve koşarak sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bebeğimin Annesi
General FictionUkul bir hastanede doktordur. Bir gün bebeğinin olmayacağını öğrenir. Bakalım ne yapacak? Tilda el bebek gül bebek büyümüş bir kızdır. Hayatı bir gün orta yerinden kırılır. Bunlarla nasıl baş edecek? Lina, Tilda'nın küçüklükten beri arkadaşıdır. Lin...