- Başlangıç -

15 0 0
                                    

Sabah alarmın sesi ile uyandım. Bu alarmdan gerçekten fazlasıyla nefret ediyordum. Ona bir yandan muhtaçtım, ihtiyacım vardı ama bir yandan da paramparça etmek istiyordum. Evet benim en sevdiğim şeyi, uykumu bölüyordu. Kendimi size kısaca tanıtayım. Ben Eliz. Eliz Aksu. 19 yaşında bir genç kızım. Üniversite 2. Sınıf öğrencisiyim. İstanbul Üniversitesinde eğitim görmekteyim. Çok sosyal ve konuşkan bir yapım vardır. Bir şeyler anlatmayı çok severim. Tanıştığımıza göre benim elimi yüzümü yıkama vaktim çoktan geldi. Okula geç kalmayı hiç istemem. Üzerimi hızlıca giyinmem gerekiyordu zaten. Beyaz bir tişört ve üzerinede kot şortlu bir tulum giydim. Altına da beyaz spor ayakkabılarımı giydikten sonra hazırdım işte. Biraz ruj ve biraz da rimel sürdükten sonra aşağı indim. Tahmin ettiğim gibi babam sofrada yerini almıştı annem de çayları koyuyordu. Annem ve babama günaydın diyip masaya oturdum. Bir süre sessizlik hakim oldu. Sonra söze giren annem oldu. "Eliz bugün okuldan sonra işin var mı?" Dedi. Kafamı olumsuz anlamda salladım ve "Hayır yok. Neden sordun?" Dedim. "Leyla teyzenlere gideceğiz. Seninde gelmeni istiyorum." Dedi. Bu gerçekten çok kötüydü. O büyük dedikodunun arasında olmak istemiyordum. "Ama anneeee" dememle sözümün bölünmesi bir oldu. "Hayır, hayır itiraz istemiyorum. İnan artık bir kızım olduğundan bile şüpheliler Eliz." Dedi. Ee haklıydı gittiği hiçbir yere gitmediğim için laf yapıyorlardı. Ve bugün kaçış yoktu. "Peki annecim dediğin gibi olsun." Dedikten sonra konuyu kapattık. Bu sefer konuşan babamdı. "Seni ben bırakayım bugün oralarda işlerim var" dedi. "Olur, tabi." Dedim. Evet bir yol daha işkence gibi geçecekti. Çünkü babam araç sürerken çok dikkatli davranırdı. Daha önce yaptığımız bir kazadan dolayı pür dikkat yola bakar, hiç konuşmazdı. Neyseki kimse ağır yara almamıştı. Bir kişi hariç. Diğer arabanın içindeki çocuk. Arabanın içinden fırlamış olduğu için vücudunda fazlasıyla yara vardı. Acaba şuan kaç yaşındaydı? Benden büyük olduğu kesindi. O günden sonra babamı tanıyamaz oldum. Çok değişmişti ve soğuk biri olmuştu. Ben 6 yaşından beri babama hiç sarılmamış, onunla doğru düzgün konuşamamıştım. Bu düşüncelere daldığım için babamın kalktığını farketmemiştim. Annemin dürtmesiyle hemen ayağa kalktım. Çantamı aldım ve koşarak ön koltuğa oturdum. Sıkıntılı geçen bir yolculuğun sonunda babam okulumun önünde durmuştu. Tam araban inecektim ki camımı genç biri tıklattı. Arabadan indim ve anlamsızca suratına baktım. Biçimli yüz hatları vardı ve çok şeydi. Çok, kaslıydı. Ama o bana değil de babama bakıyordu. Babamın yüzü kireç gibi olmuştu. İkisininde konuşacağı yoktu. "Neler oluyor burada? Kimsiniz?" Dedim. Adını bilmediğim çocuk bana bakarak gülümsedi. Gerçekten çok güzel gülüyordu. Bir insanın yüzüne gülmek ancak bu kadar yakışabilirdi. "Özür dilerim küçük hanım. Ben babanızın eski bir dostunun oğluyum diyebilirim. Değil mi Erdem Amca?" Dedi. Fakat amca kelimesini bastırarak söylemişti. Babam kafasını olumlu anlamda salladı. İçim biraz da olsa rahatlamıştı. Karşımdaki çocuk elini uzatıp "Ben Bulut bu arada. Kendimi tanıtmayı unutmuşum. Ve sende?" Dedi. "Bende Eliz. Memnun oldum Bulut." Dedim ve elini nazikçe sıktım. Babam rahatsız olmuş gibiydi. Beni kıskandı herhalde diye düşündüm. Ardından babama döndüm. "Ben gidiyorum baba kendine dikkat et. Vee tekrar görüşmek üzere Bulut." Dedim. Bulut gülümsedi. "Görüşeceğimize emin olabilirsin Eliz." Dedi. Nedendir bilmiyorum bu çocukta beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Kampüse girdikten hemen sonra Cansu'yla buluştuk. Cansu benim en sevdiğim ve en yakın arkadaşımdı. Babamla geldiğim için derse girmek için hâlâ zamanımız vardı. Bizde bu yüzden kafede kahve içmeye karar verdik. Bugünü kısaca Cansu'ya özet geçtim. Bulut'u ve olanları anlattım. Bu sırada içeri Kerem girdi. Biraz sonra olay çıkacağına adım gibi emindim. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. Kerem geçen yıldan beri takıntılı bir şekilde beni seviyordu. Ve ben sevgiye inanmadığım için onu üzmek istemiyordum. Ama onu ilk kez bu kadar kötü görüyordum. Yanımıza geldiğinde kokudan anladığım kadarıyla içmişti. Gerçekten kafası hâlâ iyi gibiydi. "Kerem neyin var? İçtin mi sen?" Dedi Cansu. Farkettirmemeye çalışsa da Cansu'nun Kerem'e karşı bir şeyler hissettiğini düşünüyordum. Ama bu sadece bir tahmindi. "İyiyim Cansu. Bir sorun yok. Eliz seninle biraz konuşalım." Dedi Kerem. "Hayır Kerem. Ben konuşmak istemiyorum. Şuan iyi değils-" diyemeden sözümü keserek herkesin içerisinde bana "Ne zaman iyiyim sanki sıçtığımın hayatında?! Konuşalım mı demedim sana! Konuşucaz dedim!" Diye bağırdı. Bu kadarı fazlaydı. Bana bağırma hakkını da nereden bulmuştu ki? "Kerem kendine gel! Kimsin ya sen bana bağırıyorsun? Neyimsin?" Dedim bende ses tonumu biraz yükselterek. Şuan herkes bizi izliyordu. Cansu müdahale etmeye kalkınca Kerem onu oturttu. Kolumu sıkıca kavradı ve beni kafenin arkasına doğru sürükledi. Evet tam anlamıyla sürekledi. "Eliz bak bana! Suratıma bak! Ben ilk kez bi kız yüzünden bu haldeyim anlıyo musun?! Neden açık değildi lan dün telefonun? Nerdeydin? Bana cevap ver!" Dedi. Kolumu sıkmayı bırakmadığı için canım çok yanıyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı bile. "Kerem... Kolumu... Bırak..." Her kelimenin üstüne basa basa , yavaş yavaş söyledim. Ama tam tersi daha çok sinirlendi. "Cevap ver Eliz! Beni zorlama." Dedi. Artık benim de sabrım tükenmişti ve bende bağırmaya başladım. "Sana ne ya sana ne? Nerdeysem nerdeydim? Sen kimsin ki sana hesap vereyim? Bir daha asla karşıma çıkma!" Diye uyardım. Kafasını olumsuz anlamda sallıyordu. Durmuyordu bir yandan da "olmaz hayır olmaz" diyordu. Bir anda beni duvara yasladı. "Eliz... Çok merak ediyorum seni öpmenin nasıl bir şey olduğunu... İzin ver bir kere-" derken sözünü böldüm. "Hayır! Öpücüğümü almanı istemiyorum bunu benim için özel olan biriyle yaşamak istiyorum. Lütfen Kerem bırak beni." Dedim. "Ben senin için özel değil miyim ulan!" Dedi. İyice zıvanadan çıkmıştı. "Kerem bırak beni lütfen bak derse geç kaldım lütfen bır-" bu sefer sözümü bölen başka bir sesti. "Kız sana bırak dedi duymuyor musun?" Bunu söyleyen Bulut'tu. Fakat onun burada ne işi vardı? "Sen kimsin de karışıyosun lan?!" Kerem, Bulut'a bağırmıştı. Bulut sakinliğini koruyor ve "Sana son kez kızı bırakmanı söylüyorum." Diyordu. Aksine Kerem kolumu daha çok sıkmıştı. Bende bu hareketine karşı tiz bir çığlık attım. Canımın yanması bir yana sıktığı yerin moraracağına emindim. Benim canımın yandığını gören Bulut daha fazla durmadan Kerem'in yüzüne bir yumruk attı. Adam o kadar kası boşuna yapmamıştı ki zaten vurduğu gibi Kerem yerinde duramadı. Ve bir iki adım geriledikten sonra yere düştü. "Eğer seni bir daha bu kızın yanında görürsem.. Saklanacak yer ara. Çünkü o zaman bu kadarıyla kurtulamazsın." Dedi Bulut. Ben şok olmuş bir şekilde Kerem'e bakıyordum. Bulut hemen "İyi misin? Canın çok yanıyor mu?" Dedi. "Hayır, hayır iyiyim teşekkürler." Dedim. Ancak kolum çoktan morarmıştı. "Bir şeyler yapmaya ne dersin? Hem kafanı dağıtmış olursun. Eğer baban okulu astığına kızarsa ben ikna ederim. Hatırım geçer inan bana." Dedi. Aslında şuan için iyi bir fikirdi. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Arabam biraz ileride hadi gidelim." Dedi. Arkasından yürümeye koyuldum. Az sonra arabanın yanına varmıştık. Ama bir sorun vardı. Bulut anahtarlarını bulamıyordu. Neyse ki yakınlarda taksi durağı vardı. Bir taksiye bindik. Ardından Bulut gideceğimiz yerin ismini söyledi. Gideceğimiz yer yakınlarda şirin bir kafeydi. Yaklaşık 10 dakika sonra kafenin önüne geldik. Taksiye para verdikten sonra indik. Yakamoz kafeye girdiğimizde içerisinin çok dolu olmadığına şarırmıştım. Normalde insanlar buraya gelir sonra da okula giderlerdi. Bir masaya oturduk. Bulut içeceklerimizi söylediğinde kafamdaki birkaç soruya cevap arıyordum. Ancak kendi kendime bulamayacağımı anladığımda Bulut'a baktım. "Sor hadi tutma içinde" dedi sevecen bir gülümsemeyle. Ama sen böyle gülersen ben nasıl sorarım ki? Neyse Eliz kendine gel. "Imm ilk olarak.." Diyecekken gülmeye başladı. "Ouww birde ilk olarak diye başladı. Anlaşıldı çok soru soracaksın" dedi ve gülmeye devam etti. Gözlerimi devirdim ve "babamla nereden tanışıyorsunuz?" Diye sordum. Evet en çok bunu merak ediyordum. "Pas geçme hakkımı kullanıyorum" Dedi ve hafif bir gülümsemeyle devam etti. "Baska bir şey sor" dedi. Bende hemen diğer soruya geçtim. "Ben gittikten sonra babamla ne konuştunuz?" Dedim. "Bunu babanda anlatabilir?" Dedi. "Elbette ama ben senden dinlemek istiyorum." Dedim. "Pas." Dedi. "Oyunbozanlık yapıyorsun!" Dedim küçük bir çocuk gibi dudağımı büzerek. "Sürekli babanla ilgili sorular soruyorsun İris." Dedi. Yok ama artık. İsmimi bile doğru söylemedi. "Ihım-ıhım Eliz demek istedin galiba?" Dedim imalı bir tonda. "Ah evet. Eliz..." Devam edecek gibi oldu ama sonra durdu. "Kaç yaşındasın?" Bu sefer de soruyu soran bendim. "Hah işte böyle sorularla gel bana. 26 yaşındayım." Dedi. "Peki mesleğin ne?" Dedim. Evet bir mesleği olmalıydı. "Ben mimarım." Dedi. Evet bu adamın güçlü bir mimar olabileceğini tahmin etmiştim. "Bu sefer ben sana bir soru soracağım Eliz. Ama kuralları ben koyarım. Her oyunda olduğu gibi. Eğer kurallarını kaldıramam diyorsan geri çekilebilirsin." Dedi. Vay be hem iddialı hem egoist hem yakışıklı... Ne diyorum ben? "Hahahaha asla geri çekilmem tabi sor bakalım." Dedim kendimden emin bir şekilde. "Hiç tanımadığın biriyle nasıl bu kadar rahat sohbet edebilirsin?" Dedi. Haklıydı aslında. Ben onu hiç tanımıyordum. Fakat babamın arkadaşının oğlu olduğu için zarar gelmez diye düşünüyordum. "Sorunun cevabını vereyim. Babamın arkadaşının oğlu olduğun için sana bir nevi güvendim diyebiliriz." Dedim. Bence mantıklı olmuştu. "Her babanın arkadasının oğluna güvenir misin?" Dedi. Evet o da mantıklı konuşmuştu. "Bilemiyorum ilksin" dedim ve gülümsedim. "İyi ki ilkim o zaman." Dedi ve gülüşüme karşılık verdi. Şuan bana yürüyor muydu? Yok canım. Koskaca adam. Yani ne bana yürüyicek. Sorsam mı acaba? Ne saçmalıyorsun Eliz? Adama "bana yürüyor musun?" mu diyeceksin? Ah keşke kafamdakilere bir cevap bulabilsem. "İris?" Düşüncelerimden Bulut'un sesiyle sıyrıldım. "Bir sorun mu var?" Dedi. İyice sinirlenmiştim artık. İsmimi bile bile mi yanlış söylüyordu acaba? Of  ne kadar soru var kafamda. En iyisi birkaç tanesine cevap bulmaktı. "Bilerek mi yapıyorsun? Neden adımı yanlıs söyleyip duruyorsun? Ve neden bir sorun olduğunu düşünüyorsun?" Dedim dayanamayarak.  "İsmini yanlış söylüyorum çünkü kafamı karıştırıyorsun. Bir sorun olduğunu düşünüyorum çünkü dudaklarını ısırıyorsun. Kafamın karışmasının sebebi de farkında olmadan yaptıkların." Dedi. Tabi ben şok. "Ne-ne yapıyormuşum ben?" Dedim kekeleyerek. "Etrafındaki erkeklerin sana bakıyor olması beni rahatsız ediyor İris." Dedi. "Eliz." Diye düzelttim. Güldü. "Birbirimize çok benziyoruz aslında." Dedi. "Hangi yönden?" Dedim. "Gülümsemeni hiç göremedim." Dedi. "İyi de ben sana gülümsedim?" Dedim. Neyden bahsediyordu bu adam böyle? "Seni birkaç gündür izliyorum ve gerçekten güldüğünü hiç görmedim. Sırf bu yüzden bile benim olmanı istiyorum."
Dedi. Anlamadım?!??

İlk bölümümüz hayırlı olsun. İyi okumalarr :) Bölümle ilgili yorum yapın lütfen ve görüşlerinizi benimle paylaşıın :)) <3

Karanlık Aşk - SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin