Bölüm 3

18 0 0
                                    


        -LAMİA-

Evet gecenin yarısında evime giren adamın 'korumam' olduğunu öğreneli 2 dakika falan oluyor. Babam nasıl böyle bişey yapabildi? Ayrıca kimden koruyor ? Bu adam mı koruyacak beni? HAH Güleyim de boşa gitmesin. Bunun kası falan var da 'FOS'tur ki onlar. Her neyse banane ya! İlgilenmiyorum.

- 2 saattir öyle karşımda oturduğuna göre kahve falan ikram etmeyeceksin herhalde?

Kafamı kaldırmamla adını unuttuğum gergedan'ı gördüm. Koca kahverengi gözlerini kısmış, adeta ''oley oley laf soktum'' der gibi bakıyordu. Beyimizin keyfi de yerinde koltuğa yayılmış falan.

-Eğer mutfağa gidip alabileceğim bir tavayla boş kafanı patlatmamı istemiyorsan, çeneni kapat. Ayrıca o pis gergerdan toynaklarını koltuğumdan çek. Bu ne rahatlık anlamıyorum ki!

Adam sinirlenmiş olmalı ki yayıldığı koltukta dikildi ve iki dirseğini de baldırlarına yaslayarak alnını ovuşturdu.

Ayı, camış hem gecenin 4'ünde evime gir, sonra da bana laf sok 'kohvo folon okrom otmoyocokson horholdo'. Gergedan, aptal..

- Sana bakıcılık yapmak benim de hoşuma gitmiyor. Fakat bir de şöyle düşünmeni isterim: tüm gece; evde sadece ikimiz varız ve benim silahım var. Sence hangisi daha etkili silah mı tava mı?

Bu gıcık gergedan beni sahiden sinirlendiriyordu. Bir saniye!! Tüm gece mi dedi o? Allah'ım bir de evimde mi kalacak? Baba sen nasıl böyle bir şey yapabildin, öldürür bu gergedan beni ?! En iyisi susup odama gitmek. Kapıyı da kitlersem tamamdır. Evde kendi kendine n'aparsa yapsın! Ah be baba niye böyle yaptın ki sen?!

-Sen bu gece buradasın yani ?

Diye sordum tek kaşımı kaldırarak. Bu koca gergedan ise bana cevap vermek yerine sakince yerinden kalkarak, koridora yöneldi. Arkasından seslendim.

-Sen nereye gidiyorsun? Dış kapı tam ters istikamette bay gergedan.

Koridorda peşinden ilerlerken mutfak kapısından girdi. Bu fazlaydı işte, evime girdin eyvallah. Ama mutfak mahremiyettir. Girilmez ki.

Gerilen sinirlerimle ellerimi belime koydum ve bedenimi hafifçe öne eğerek konuştum. Yani ben konuştum derim ama bağırmış da olabilirim.

-Mutfağıma giremezsin seni gerizekalı goril.

Tabi sen kime konuşuyorsun? Adam kimseyi takmıyor. Dolapları karıştırmaya başladığında 'yeter bu kadar' diye kendimi gaza getirip iyice adamın yanına yaklaştım. Bu adam ne kadar hadsizdi böyle. Korumaysan korumalığını yap.

-Nesin sen? Kıt beyinli falan mı? Sana mutfağıma giremeyeceğini söyledim. Beni dinlemediğin gibi sorularıma da cevap vermiyorsun. Tabi dinlemediğin sorulara nasıl cevap verebilirsin ki? Babamı bazen çözemiyorum. Böyle adamları nerden buluyor da bana korumalık yapsın diye getiriyor. Sen beni nasıl....

Bir anda ağzımı kapatan iri koca elle adeta mors olmuştum. Kaşlarını çatarak dibime kadar girdi. Ve kızgın olduğunu belli eden bir sesle konuştu

-Sana cevap vermiyorsam susman gerekir. Mutfağına girmek için izin istemiyorum. Senin koruman olduğum sürece seninle aynı evde kalacağım. Bu babanın emri. Emin ol ben de senin gibi bir çatlak'la aynı evde kalmaktan memnun değilim. Kıt beyinli veya gergedan olmadığımı bir süre içinde anlayacağını düşünüyorum. Bu kadar konuşmayı becerebilen küçük bir kız, kısa sürede anlayabilir bile. Herneyse şu an umrumda olan tek şey bir fincan kahve. Düşündüm de; bu evde kaldığım sürece, ev benim de sayılır bu yüzden kendi kahvemi kendim yapacağım. Şimdi o koca çeneni kapat ve kahvemi içene kadar gözüme gözükme...

Ah! Nihayet konuşması bittiğinde sıkıca tuttuğu ağzımı bıraktı. Ama ben Lamia'ysam bu konuşmanın 10000000 katıyla kafasının içindeki sayılı hücreyi feci döverim. Lamia Sundaş kimlerle mücadele etmiş. Sen kimsin kokuk gergedan?

Gevşemiş olan saçımdaki lastiği koparırcasına söktüm ve sayılı saniyelerde tekrar bir topuza döndürdüm. Hiçbir tepki vermediğimden Bay Gergedan su ısıtıcısının başında bekliyordu. Derin bir nefes alarak yüzüne baktım. Bana döndüğünde çenem 'start' vermişti.

-Sen kendini ne sanıyorsun sahiden? Şu bitmez tükenmez egosu olan insanlardansan şimdiden kovuldun. İnan babam falan umrumda değil, çünkü şu an çekmeceden bir bıçak alıp seni deşmemek için kendimi zor tutuyorum. Ayrıca seninle aynı evde kalmayacağım. Sevgilimin benim hakkımda kötü şeyler düşünmesini istemiyorum. Ev senin olsun. Şu günden sonra seninle aynı evde kalmaktansa, annemlerle kalırım daha iyi. Korumalıkla aynı evde kalmanın ne gibi alakası var bunu da anlamıyorum zaten. Hem sendeki nasıl bir özgüven 'kohvomo oçono kodor gozomo gozokmo' ymiş bilmem ne ? Kokuk gergedan'ımızın kahve içmeye ihtiyacı varmış. Ay yerim ya ne tatlı !? O kas liflerini tek tek söküp sana yedirmek ne kadar eğlenceli olur değil mi? Ama ben n'apıyorum. Gayet sakin senin çektiğin nutuk'tan çekiyorum. Tabi benimki senin saçma konuşmana benzemez. Çünkü ben Lamia Sundaş'ım. Anlıyor musun koca bebek? Anlamanın zor olduğunu biliyorum. Yine de işini kaybetmemek için anlamaya çabalaman gerek. Ve o aptal kahveyi içtiğin gibi evimden gidiyorsun.

Söylediğim onca şeyi anlamaya çalışıyor gibi kafası hafif sola yatık ve kalçası tezgaha dayanmıştı. Önce uzun uzun baktı. Ben de öyle karşısında duruyordum. Dümdüz bakıyordum karşımdaki gergedan herife. Sinirliydim ve göğsüm hızlı hızlı kalkıp iniyordu.

Sonra dolaptan bir bardak çıkardı ve sürahiden su doldurup bana uzattı. Adam bildiğin 40 yıldır ev sahibi gibiydi. Sen kimsin ki benim evimde bana ev sahipliği yapmaya kalkıyorsun? Hadsiz herif!!

Gülümseyerek bardağı elinden aldım ve suyu suradına fırlattım. Suyun etkisiyle gözlerini kapadı. Bardağı da tezgaha vurarak kırdığım gibi arkamı dönüp odaya girdim ve kapıyı kilitledim.

Artık uyumam gerekiyordu. Gecenin 5'inde uğraştığım şeylere bak. Sabaha gitmiş olursa şanslıydım.

Nevresimi kaldırmadan yatağa uzandım. Uyumadan önce ellerimi kaldırıp yukarı baktım. ''Allah'ım. Bana yardım et ''

-BÖLÜM SONU-


Payidar (Sonsuz Aşk)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin