Bölüm 4

12 0 0
                                    



Tove Lo – Thousand Miles

-LAMİA-

Başım dönüyor. Etraf çok kalabalık fakat birden her şey dinginleşiyor. Karşıda bir karanlık var. İlerliyorum. Oysa ki karanlıktan korkarım. Yürüdükçe havalanıyorum. Nedense aşağıya bakmıyorum. Sadece yukarı bakıyorum, yalnızca yukarı. Sonra bir el bileğimi kavrıyor ve beyaz bir silüet; beni yukarıya çekerken, ayak bileğim karanlık bir şey tarafından çekilmeye başlanıyor. Kafamı çaresizce yukarı kaldırıyorum. Dudaklarımı kıpırdatıyorum. 'lütfen'. Beyazlık kayboluyor. Aşağı çeken kuvvet artıyor ve etrafımı ateşler sarıyor. Korkuyorum. Avazım çıktığı kadar bağırıyorum. ''Barbaros!!!!'' . Ve bir el silah ateş ediliyor. Titriyorum. Biri beni hızlıca sarsıyor. Sanırım bu artık rüya değil...

Baygınca gözlerimi açtığımda, yüzüme doğru eğilmiş biri vardı. Bulanık gözlerim karşımdakini tam seçemediğinden hızlıca doğruldum. Başım davul gibiydi. Yatağımın karşısındaki duvara baktım. Saat 7'ydi. 2 saat uykuyla tabi çok normaldi başımın bu kadar ağrıması. Hem o rüya da neydi öyle? Bir de söylediğim isim. Neydi? Barlas. Hayır hayır daha uzun bir isimdi. Barbaros.. evet Barbaros. Ama bu kimin ismi ki? Bir yerden tanıdık ama... Düşüncelerimi gergedan böldü;

-Lamia... Gitmeliyiz. Bu evden hemen ayrılmalıyız. Acele et. Başına ilk günden bir şey gelmesini istemiyorum.

Uyku mahmurluğuyla yargılamadan kafamı salladım. Gitmemiz gerekiyorsa, gitmeliydik. Zaten kokuk gergedan da stresli görünüyordu. Yani gergedan'ın genelde rahat takıldığını biliyoruz herhalde! Demek ki gerçekten ciddi bir şeyler vardı...

Hızla benden uzaklaşarak kapıdan kafasını uzattı. Birşeyleri kontrol eder gibi bir hali vardı. Elini poposuna attı ve arka cepteki telefonu çıkardı. Başını bana çevirdiğinde gözlerindeki sabırsız ifadeyi gördüm. Aceleyle yataktan indim ve dolabın karşısına geçip bir kot pantolon ve bir bluz çıkardım. Şu an ne giydiğim kadar önemsiz bir şey yoktu. Hızla eşofmanımı ve sweat'imi çıkardım. Kafamı arkaya çevirdiğimde kapıya yaslanmış ; şaşkınca beni inceleyen bir gergedan vardı. Lanet olsun?! Ben onu nasıl unuttum?

'Sırası değil Lamia' dedi iç sesim. Dinlemeliydim. En azından bir süreliğine. Zaten dün yeterince gerilmiştik.

Hemen soğukkanlılıkla arkamı döndüm ve bir şey demeden giyindim. Durum acildi ve şu an ne bu kıyafet mevzusunu konuşacak gücüm ne de kaybedecek zamanım vardı. Daha doğrusu zamanımız. Çünkü o da tek bir kelime etmeden uzanıp kolumu tuttu ve arkasına aldı.

Koşar adım evden çıktık. Araba karşıdaydı. Sevgili (!) korumam cebinden anahtarı çıkardı ve kilidi açtı. Nihayet aklına beni bırakmak gelince , kulağıma doğru yaklaşıp kısık sesle söyledi

-Hızlı ol!

Kafamı salladım. Arabanın kapısını açtım ve ön koltuğa yerleştim. Tüylerim diken dikendi. Enseme vuran sıcak nefesi her defasında aynı şeyi yapıyordu. Soğuktan da olabilirdi aslında. Bırak ya dedim kendi kendime '' ne soğuğu kızım. Adamdan etkilendin bildiğin, utanmasan oracıkta boşa... ''

''HOPPALA! İç ses noldu sana? Sen terbiyeliydin, demezdin böyle şeyler. Hem o kokuk bir gergedan. Ondan kim hoşlanır Allah aşkına? ''

Neyse ki bu münakaşadan beni kurtaran çook sevdiğim(!), biricik (!) korumam; kokuk gergedan oldu. Rüzgarıyla arabaya oturdu ve 'Noluyor be? ' diyebileceğim bir hızla arabayı çalıştırdı. 5 dakikadan kısa bir sürede ana yola çıkmıştık. Arabada beni rahatsız eden bir sessizlik vardı. Ki ben normalde sessizliği severim. Tek huzur bulduğum vakittir; sessiz vakitler. ' Tuhaf' dedi iç sesim ' Sen değişiyorsun Lamia'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Payidar (Sonsuz Aşk)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin