Gözlerimi açtığımda kendimi çok garip hissediyordum. Etrafıma bakındım ve en son olanları hatırladım. O sarışın çocuğun son sözlerini: “-Çok geç tatlım”… Ben nerdeydim? Öğrenmenin tek yolu vardı. Bütün sesimle bağırdım:
“- Seni lanet olası benimle ne derdin var bırak beni!” Sesimin çokta çıktığı söylenemezdi. Kapıdan yaklaşan ayak seslerini duydum. Kapıyı açtığında yine aynı suratla karşılaştım. Sarı saçlar ve altın sarısı gözler… Ve aynı alaycı sırıtış.
“-Ne yaptığını sanıyorsun? Austin nerde? “Yüzündeki ifadeyi yapmacık bir şaşkınlık aldı.
“- O küçük erkek arkadaşın mı? Bilmiyorum. Hem benim onunla bir işim yok.” Bu ahmağa gerçekten sinir olmuştum.
“-Peki benimle işin ne? Şu an beni arıyorlardır,başın çok büyük dertte aptal.” Ve çocuk yine alayla sırıttı. Başıma bir ağrı girmişti ve kendimi çok halsiz hissediyordum. Bütün vücudum yanıyordu. Halsiz bir sesle:
“-Bana ne yaptın böyle lanet olası?” Kendimi çok halsiz hissediyorum. Çocuk bembeyaz dişlerini gösteren bir gülümsemeyle:
“-Bana lanet olası demeyi kes, adım Justin. Ve sen de dönüşümünü tamamlamak üzeresin.”
“-Dönüşüm derken ne demek istiyorsun?”
“-Vampir dönüşümü. Aramıza hoş geldin güzelim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE VAMPİRE STORY- TANITIM
Ma cà rồngRosalie, normal bir lise öğrencisiydi. Sevgilisine çok aşıktı ve okulunda gayet sosyaldi. Ta ki o gün gelene kadar... Sadece 1 gün insanın hayatını değiştirebilir mi dersiniz? Ailesinden ve sevdiği herkesten ayrılmasına neden olabilir mi?