Bölüm 1

87 6 1
                                    


            Çaresiz kaldığımızı hissettiğimiz an yapmak istediğimiz (ya da yapabildiğimiz) tek şey koşmak olur. Ne kadardır koştuğumu bilmiyorum. Yağmur sanki hislerimi anlarmış gibi bardaktan boşanırcasına yağıyor. Sırılsıklam olduğum halde umursamıyorum. Yalnızca birkaç saat önce duyduğum cümleler doluyor kulaklarıma:

"İnan bana nişanlı olduğunu bilmiyordum."

"Bebeğimin babası Emir."

Aldatılmıştım... 2 yıl önce tanıştığım, 4 ay önce nişanlandığım ve 2,5 ay sonra evleneceğim kişi tarafından. Karşımdaki kadın hafif şişkin olan karnını tutmuş, dolan gözleriyle bana bakıyordu.

Durdum... Geldiğim yer bir sahildi. Hiç bilmediğim bir şehirdeydim. Düğünün sahile yakın olmasını istemiştim. Bu yüzden gelmiştik İstanbul'a. Ardından belki burada yaşarız diye düşünmüştüm. Dayanamadı bacaklarım bu kadar koşmaya. Çöktüm dizlerimin üzerine. Ağlayış seslerim yankılandı bomboş sokakta. Bağırmaya başladım. "Nefret ediyorum senden. Nasıl yalan söyledin bana. Nasıl yıktın hayallerimi. Fark edemedin mi kalbimdeki seni. Hani kıyamazdın sen bana. Hani her şeyindim ben senin. Hepsi yalan mıydı?" Ağlamam daha da şiddetlendi."Seni sevdiğim, sana aşık olduğum için kendimden nefret ediyorum."diye bağırdım son kez. Ayağa kalkmaya çalıştım. Dengemi kaybedip düşeceğim sırada biri tuttu beni. Başımı kaldırdım ve beni tutan kişiye baktım. Benden en fazla 4 yaş büyük bir kadındı. Tuttu omuzlarımdan bir anda sarıldı bana. İlk başta şaşırsam da bende ona sarıldım. Sonra tuttu elimden beni bir pastaneye doğru yönlendirdi. Pastanenin kapısını açtı, içeriye girmeme yardım etti. Telaşla oturttu beni sandalyelerden birine. O da karşıma oturdu. Elimin üzerine koydu elini ve konuşmaya başladı. "Biliyorum şu anda kimseyle konuşmak istemiyorsun. Yapmak istediğin tek şey ağlamak. Ama biraz sakinleşmen gerekiyor. Ne yaşadığını bilemem ya da ne kadar acı çektiğini. Sakince düşünmen daha iyi olmaz mı sence de?" diye sorduğunda ne yapmam gerektiğini düşündüm. Yapabilecek hiçbir şey gelmiyordu aklıma.

"Bilmiyorum." dedim istemsizce. Sırılsıklam olduğum için titremeye başlamıştım. Titrediğimi görünce ayağa kalktı. Arka tarafa geçti ve birkaç kıyafetle geri döndü.

"Bunları giyin yoksa hasta olursun. Bende bu arada iki kahve hazırlayayım, için ısınır." Dedi. Kıyafetleri aldım ve lavaboda değiştirdim. Islak kıyafetlerin arasındaki telefonumu kapatıp cebime koydum. Masanın yanına geldiğimde kadın iki kahve ve pastayla beni bekliyordu. Yerime oturup kahveden bir yudum aldım.

"Adınız ne?" diye bir soru yönelttim.

"Masal, peki senin?"

"Eflina"

"Çok güzel bir ismin var anlamı ne?"

"Cennete açılan kapı demek"

"Anlamı da ismin kadar güzelmiş. Peki sana birkaç soru sorabilir miyim?"

"Evet... Merak ettiğin ne varsa sorabilirsin."

"Eğer özel olmazsa neden o halde olduğunu anlatmak ister misin? Hem belki anlatırken rahatlarsın. Tanımadığın birine anlatmak arkadaşlarına anlatmaktan daha kolay oluyor bazen. Sonuçta bir daha ne zaman görüşeceğimiz belli değil."

"Aldatıldım." Dedim tek kelime ile. Sonra sürdürdüm cümlelerimi.

"Bu sabah biri geldi. Karnı hafif şişti. Hamile olduğunu ve çocuğun nişanlımdan olduğunu söyledi. Hamile olduğunu Emir'e yani nişanlıma söylediğinde Emir'in nişanlı olduğunu öğrenmiş. Emir ona çocuğu aldırmasını ve bundan kimsenin haberinin olmamasını söylemiş kadına. Kadın "Kıyamadım bebeğe ve sana gerçekleri anlatmaya karar verdim" dedi. Ne yapacağımı şaşırdım. Önce kabul etmedim."Yalan söylüyorsun" dedim. Sonra Emir'in son zamanlardaki hali geldi aklıma. Sürekli ya telefonla konuşuyor ya da biriyle mesajlaşıyordu. Sorduğum soruları geçiştirip evlilik stresini bahane ediyordu. Sonra bir de kadın mesajlaşmaları gösterince anladım doğru söylediğini. Kıza cevap vermeden koşmaya başladım. Ne kadar koştuğumu bilmiyorum. Sonrasını biliyorsun zaten." dedim. Ağladığımı daha yeni fark etmiştim. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Masal ellerimi tuttu, başını öne eğdi. Bir süre sessiz kaldık. Sessizliği yine o bozdu.

"Ne yapmayı düşünüyorsun? Ondan ayrılacak mısın?" diye sordu.

"Ayrılmak zorundayım. Ortada doğmamış bir bebek var. Hem buna rağmen evlensem bile "Beni yine aldatacak mı?" korkusuyla yaşayamam. Ayrılırken mutlaka aldattığını inkar edecek. Ona inanmaktan korkuyorum." dedim. Biranda içimi dökmek iyi gelmişti. "Sen olsan ne yapardın yani nasıl ayrılırdın?"diye sorduğumda belirli bir süre durdu. "Ayrılırdım galiba bilmiyorum. Eşim Savaş'ın beni aldattığını öğrensem yıkılırdım herhalde. Dayanamazdım bu acıya. Kısacası yaşayan bir ölüden farkım kalmazdı. Eşim çocukları çok sever ancak benim çocuğum olmuyor. İlk zamanlarda çok uğraştım tedavi için ama olmadı. Eşim yine de vazgeçmedi benden. Eğer beni aldatsaydı ondan ayrılacağımı söylediğim zaman bir maske takardım yüzüme. Ona hala ayakta olduğumu göstermek isterdim. Ruhsuzmuşum gibi hiç üzülmemişim gibi soğukkanlılıkla ayrılmaya çalışırdım. Ama sorun şu sen bunu yapabilir misin?"

YENİ BAŞLANGIÇLARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin