Zaman geçmişti, arkadaşlarım yavaş yavaş ayrılıp evlerine dönerken Esra "Beni bırakır mısınız?" dedi. F ile birlikte kalkıp Esra'yı minibüslerinin olduğu yere bıraktık ve F ile birlikte yürümeye devam ettik.
Ne o, ne de ben herhangi bir şey söylemeden yavaşça yürüyorduk. Dışarı buz gibiydi ama üşümüyordum. F titriyordu. "Benim gibi yanmıyor muydu içi? Ya da bir bahane arıyor muydu?" aklımdan düşünceler akıp giderken elini tuttum. Buz gibiydi minik elleri. Benim ellerimde küçücüktü ama onunkiler daha küçüktü. "İstersen bizim eve gidelim. Birer kahve içip gidersin, hem içinde ısınır." dedim. "Olur" dedi dudaklarının arasından kısık bir sesle. Dişlerini birbirine vuruyordu. İçim gitti, elimi omzuna atıp sarıldım, kollarını sırtını ovuşturdum.
Eve girer girmez salonda bulunan koltuğa oturdu F. Hemen mutfağa girip suyu ocağa koydum. Birer kahve ve sigara son anımız olacaktı. Hatrı kalır mıydı 40 yıllık? Türk kahvesi değildi ama yine de kalırdı belki ya da ben öyle olmasını umuyordum.
Mutfakta yine türlü düşüncelerin içindeyken bir ayak sesi beni kendime getirmeye yetti. F benim odama girmişti. Hemen peşinden gitmeliydim. Kapı açık kapının yanından komodinin üzerindeki aynadan kendine bakıyordu. Gözlerine daldım öylece bir anda kendi çocuğumun gözlerini gördüm. Güzelim saçlarının kokusunu savruldukça etrafa burnumun direği yanıyordu. "Aman tanrım bu ne güzellik, bu ne büyük bir yaratılış mucizesi" diye düşünüyordum.Hoşlantıyla başlayan ilişki tutkulu bir aşka dönüşmüştü. Neden kavga edip her seferinde benden gidiyordu ki? Benim tek telaşım onun dudaklarının gülümsemesini görebilme arzusuydu. Bir erkek olarak bunu belli etmek zordu. F benim için bu dünyada annem ve kız kardeşimden sonraki en değerli kadındı. Başımın tacıydı. Kendiside biliyordu. Onun o yürüyüşü, evime şenlik getirmesini, gülüşü, göz yaşlarını benim hayatımın en değerli noktalama işaretleriydi. Bazen nefes alışlarım, nefessiz kalışlarım, bekleyişleyim. F benim dünyamın çekirdeğiydi.
Bir süre sonra göz göze geldik. "Benim odamda ne işin var F? Benden ayrılmadın mı? Ayıp değil mi bir erkeğin odasına izinsiz giriyorsun?" deyiverdim. Tüm gün içimde bekleyen gizli triplerimi suratına haykırmıştım. Önce şaşırdı sonra "Sadece makyajıma baktım ne var bunda, buradaki ışık daha güzel ve ayna büyük ondan geldim. Yoksa muhtaç değilim" diyerek odadan çıkmak istedi.
Tam kapının önünde duruyordum. F odadan çıkmak istiyor ama çıkamıyordu. Bir anda gözlerime bakarak "İzin ver" dedi. "Tamam" diyerek dudaklarına minik bir öpücük kondurarak gözlerine baktım. Gözlerini kapamıştı, yumurtadan yeni çıkmış kuş edasıyla bedeni suskun ama içinde kanat çırpıyordu. Işığı kapatıp tekrar dudaklarını öptüm. Belinden sarılıp yatağıma uzandık. Yanaklarını, boynunu öptüm saçlarını koklarken kulağına sessizce "Bırakma beni, sessiz her saatimde kıyameti yaşıyorum an ve an, cennetimsin" dedim F sımsıkı sarıldı bana omzumu öpüp kokladı. "Bırakmam. Senin kokun geçmiyor burnumdan, seni çok seviyorum aşkım" dedi. O gece öpüşerek, birbirimizin kokusunu ciğerlerimizi doldurarak huzurla gözlerimizi kapadık....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frida ve F'ye...
Short Story"Kurbağa sevgilim, Diego'm... Bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. Gün be gün öldüm, seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren. Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim, canlı canlı çürüyeceğimi bilerek.." Frida Kahlo Not...