Adımlarını hızlandırdı. Öğlen yemeğinde fazlası ile oyalanmıştı. Taksimdeki ordugaha terler içinde vardı. Alnındaki terleri mendil ile sildikten sonra mendili kestane rengi ceketinin sol cebine düzensiz bir şekilde tıkıştırdı. Nizamiye kapısındaki askerlerin vermiş olduğu Selamı alarak aynı şekilde cevap verdi. Sağda solda eğitim yapan yeni neferler, yanından geçen asları sürekli Askeri Selam veriyor, aynı şekilde cevap veriyordu. Ordugahta ki kısa yürüyüşten sonra, eğitim amaçlı olarak kullanılan binaya girdi. Şehit babasından kalma, kolundaki çelik saate baktı. Neredeyse bir olmuş. Hiçbir yere uğramadan, birinci kattaki sınıfına girdi. Kapıyı açar, açmaz tüm askerler ayağa katlı. Yaklaşık yirmi kişi vardı.
-Oturun arkadaşlar dedi. Cebindeki yeni almış olduğu gazeteyi çıkarttı, öğretmen masasının üzerine bıraktı. Tahtaya birkaç bir şeyler tebeşir ile karaladıktan sonra. Askerlere defterlerine geçirmelerini istedi. Kendisi de gazetesini okumaya koyuldu. İlk sayfada büyük harflerle atılmış olan manşete; ''İkinci Cihan Harbini Kim Kazanacak'' Alman'ların hızla yükselen savaş teknolojisinden söz ediyor, karşısına çıkan ihtilaf devletlerini ezip geçtiğini, bizlerinde Alman'ların yanından ikinci dünya harbinde yer almamız gerektiğini yazıyordu. İkinci sayfaya geçti. Sadece başlıkları okuyor, gerisine de üstün körü göz gezdiriyordu. Fazla kurcalamadan en son sayfaya geldi. Bugün Sait Faik Abasıyanık yeni bir öykü yayınlatmıştı. Her ay yeni öyküsünü yayımlıyor. Toplumun ve dirayeti hakkında çeşitli yazılar yazıyordu. Hemen okumaya koyulmak için içi, içini yiyor, sabırsızlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öğretmen 1940
General FictionOn beş kuruş verip, almış olduğu gazeteye kısa bir göz gezdirdikten sonra kıvırıp ceketinin cebine koydu. Yavaş, yavaş Haliçten Taksime doğru yürümeye başladı Suat. Siyah kısa saçlı, yuvarlak yüz çehresine sahipti. Sınıf öğretmenliğini okuduğu ünive...