7. Bölüm:yarım saat boyunca ağaçta tepetakla

11 1 0
                                    

Hala serçe parmağımı tutan Çağrı'ya dönüp konuştum.
"Ne zaman bırakmayı düşünüyorsun parmağımı?"
Omuz silkti.
"Banane. Bırakmayacağım. Çok tatlı değil mi? Bak."
Parmağımı adeta gözüme soktuğunda sinirle ofladım. Kafayı sıyırdı çocuk!
"Lan mal mısın çeksene şunu gözümden!"
Elini ittirmeye çalıştıkça gözüme doğru uzatıyordu.
"Şu deme bak alınır sonra. Onun bir adı var: Kuş."
Gülmeme engel olamadım.
"Adını nerden biliyorsun ya parmak benim parmağım."
"Hayır efendim, bu parmak artık benim, adını da ben koydum. Kuş. Ne güzel değil mi?"
Lan oğlum çocuk iyice gitti. Yukarıdayken beynine fazla mı oksijen gitti noldu anlamadım.
"Of Çağrı yeter ya. Hadi sür arabayı da gidelim."
Sonunda parmağımı bırakınca derin bir nefes verdim. Kurtuldum nihayet.
"Ee nereye gidiyoruz?"
Omuz silktim.
"Seçenekler neler?"
Elini çenesine koyup düşünen adam pozu verdi.
"Hmm, düşünmem lazım. Senin ev, bizim ev, bir de.. Bu kadar."
Gerçekten çok fazla seçenek varmış.
Aklıma gelen fikirle gülümsedim.
"Buldum! Neden sana ev bakmıyoruz?"
Bulduğum fikir mantıklı gelmiş olacakki Çağrı kafa salladı.
"Haklısın boş boş durmaktansa bana bir ev bakalım ve bir an önce taşınayım."
Bu kadar aceleci olmasına anlam veremesem de boşvererek arkama yaslandım.

"Nerden başlıyoruz?"

×××××

"Aha, şurada bir kiralık yazısı gördüm. Hem ev de iyi görünüyor. Gel bir bakalım."
Kolumu tutup çekiştiren Çağrı'ya yandan bir bakış attım.
"Diğer ev için de aynı şeyleri söylemiştin ama girdiğimizde beğenmedin. Hem neden buralarda bakıyoruz ki? Bana daha yakın bir yerde bakalım."
O kadar konuşmam üzerine Çağrı sadece oflamakla yetindi ve beni sürüklemeye devam etti.
"Farkında mısın bilmiyorum ama burası senin evinin arka sokağı."
Harbi mi lan? Neyse çaktırmayayım.
"Olsun, yine de uzak. Ben üşenirim buraya gelmeye."
Konuşurken apartmanın önüne gelmiştik. Dairenin camına yapıştırdıkları gibi apartman kapısına da bir kağıt yapıştırmışlardı:
Satılık - Kiralık 3+1 Daire
İrtibat: 3. Kat No:5

"Ev sahibi üçüncü katta oturuyor heralde. Gel girelim."
Çağrı'yla beraber içeri girdik. Asansöre binip üçüncü kata bastık.
Asansör garip sesler çıkarmaya başlayınca Çağrı'ya baktım.
"Kaldık mı lan?"
"Yok ya kalmamışızdır."
Kapıya doğru yaklaştı. Ardından kapıyı açma düğmesine bastı. Kapı yavaşça açılırken derin bir nefes verdim.
"Oh be kalmamışız."
Asansörden çıkıp merdivenleri kullanmaya karar verdik ve üçüncü kata çıktık.
Her katta iki daire vardı ve karşı karşıya duruyorlardı. Beş numaralı kapının önüne geldik ve durduk.
"Heyecanlı mısın?"
Çağrı'ya yandan bir bakış attım. Yandan bakışlar = mal mısın?
"He çok heyecanlıyım. Ölebilirim her an."
Gülmesine göz devirerek zile bastım. Saçma sorular her zaman sinirimi bozar.
Kapı yavaşça açılmaya başlayınca Çağrı yerinde kıpırdandı.
Kapı ardına dek açıldı ama kimse görünmüyordu.
Ardından önce bir kol çıktı. Kıllı ve kocaman bir kol.
Yerlerde sürünen çizgili bir gecelik giymiş bacaklar.
Bir göbek.
Yarı kel ve parlayan bir kafa.
Ve yüzünün üzerini neredeyse tamamen kaplayan bıyıklar.

"Ne var?!"
Adamdan çıkan hayvanımsı sesle yerimde sıçramamak için kendimi zor tuttum. O nasıl bir sestir? Deprem oluyo sandım abi. Ama bu vücuttan da böyle ses beklenirdi tabi.
Karşımızdaki adam mavi beyaz çizgili bir gecelik ve lekeli bir atlet giyen, pos bıyıklı, irice bir amcaydı.
"Biz kiralık ev için gelmiştik."
Çağrıdaki rahatlık kimsede yok. Evi ben alacak olsam yanlış gelmişiz der kaçardım yani. Kim böyle bir ev sahibi ister ki?
"Haa. Öyle desene. İki dakka bekleyin geliyom."
Adam gidince Çağrı,ya döndüm ve kolunu tuttum.
"Hadi kaçalım."
Kıpırdamayınca çekiştirdim.
"Hadisene be gelecek şimdi."
Bana boş boş bakmaya devam edince derin bir iç çektim.
"Cidden bu adamın ev sahibin olmasını istiyor musun?"
"Ya daha eve bile bakmadık farkında mısın? Bence evin içi çok güzeldir."
Tamam dercesine kafa salladım. Bekleyip göreceğiz.
Adam en sonunda elinde anahtarlarla geldiğinde merdivenlerden çıkmaya başladık. Adam bu sırada bir şeyler zırvalamaya başlamıştı bile.
"Ev binanın en üst katında lüks bir evdir. 3+1 dir ve boya badana her şey tamdır. Çok güzeldir yani."
En üst kata çıktığımızda on numaralı kapının önüne geldik. Adam kapıyı açarken hala bir şeyler söylüyordu ama onu pek dinlediğim söylenemez.
İçeri girdiğimizde bizi tuhaf olmakla beraber iğrenç olan bir koku karşıladı.
Napıyonuz bu evde Allah aşkına?
Adam biraz yavaşlayarak bizi bir odaya yönlendirdi.
Odaya girdiğimizde karşımdaki dananın, evet yanlış okumadınız dananın, şokuyla "Euzu billahimineşşeydanirracim. Bu ne lan?" diye bağırırken Çağrı da beklenmedik olay karşısında şaşırmış olacakki bana katılmıştı.
"Dana ne alaka olum?"
Biz odanın kapısında şokla karşımızdaki danaya bakarken adam aramızdan geçerek dananın yanına geçti.
"Ehueheuehue," Tuhaf, ilginç bir gülüş sergiledi ardından devam etti.
Bu arada kokunun kaynağı belli oldu arkadaşlar; bir dana, bir saman yığını ve bir yığın tezek. Gerçekten çok güzel.
"Evi alana dana bedava!"
Müthiş, harikulade, mükemmel, böyle promosyon görülmedi! Ev alana inek, pardon dana bedava.
Gözlerimi kocaman açarak Çağrı'ya döndüğümde düşünceli bir şekilde adama baktığını gördüm. Ben kaçalım demiştim ama ya.
"Neyse, bunları sonra konuşuruz. Evi gezelim."
Adam bizim şokta olmamızı takmayarak kollarımızdan tutup odadan dışarı attığında ben hala ev alana dana bedava kampanyasını düşünüyordum. Nasıl bir zeka, nasıl bir ruh halidir?
"Burası mutfak, tezgah ve dolaplar son model gördüğünüz gibi ve müthiş bir manzarası var."
Adam bizi mutfağa soktuktan sonra pencereye doğru itekledi.
Bahsettiği müthiş manzaraya bakmak için pencereye yaklaştım.
Bir sokak. Normal bir sokak. Kesinlikle müthiş bir sokak değil.
"Çok güzel değil mi? Şimdi de diğer odalara bakalım, gelin."
Bu sefer kolumuzdan hayvan gibi tutarak sürüklemediğine şükrederek adamın peşinden gittim.
Girdiğimiz oda tahminen salon olarak kullanılabilecek geniş bir yerdi. Aslında dana ve ev sahibi olmasa iyi bir ev sayılabilir. Ama şu an kesinlikle iyi değil.
"Burası da salon," Belki biz salon yapmayacağız, Allah'ım ya. Susun adama acayip gıcığım.
"En güzel manzara buradadır." Adamı dediğini bu sefer takmadım çünkü artık ona inanmıyorum.
"Tabi denizden hoşlananlar için"adamın ya da adamsı varlığın -bundan sonra ona böyle diyeceğim-cama doğru yaklaştığımda
gerçektende bir manzara vardı. Ama ben bu iğrenç manzara da deniz gibi bişey göremiyordum. Çağrı da benimle aynı düşünmüş olacak ki adamsı varlığa dönüp"Tam olarak deniz nerede?" diye sordu. Çocuk haklı aga bence de herhangi bir manzara yok.

"E şurada görmüyor musunuz?"
Adamın eliyle gösterdiği yere baktığımda yine hiçbir şey göremedim. Tek bir şey dışında.
Pis bir su birikintisi. Çamurlu bir su birikintisi. Binanın arka tarafındaki boş arsanın ortasında duran pis ve çamurlu su birikintisi.
Manzara dediğin bu mu be adam?
Sırıtarak adama döndüm.
"Çok güzelmiş gerçekten."
Çağrı da acı çeker gibi gülerek adama baktığında sonunda benimle aynı fikirde olduğunu anladım. Buradan kaçmalıyız!

Diğer odaları da gezdikten sonra tekrar dananın olduğu odaya gelmiştik. Pis kokulu ve danalı odaya.
"Ee, ev hakkında ne düşünüyorsunuz?"
Kaşlarımı kaldırarak Çağrı'ya döndüm. Ne düşündüğümüz belli.
"Ev güzel ama bu," Eliyle danayı gösterdi. "olmadan alma gibi bir şansımız yok mu?"
Yuh Çağrı, eh Çağrı, mal Çağrı.
Gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi açılırken Çağrı yaklaşıp kulağıma eğildi. "Fısı fısı fısı."
Bir şeyler dedi ama ben tabiki hiçbir şey anlamadım.
"Tamam mı?"
Kafa salladım. "Tamam."
Evet tam bir malım.
"Olmaz, o danayı buraya vinçle sokana kadar ne kadar zor günler geçirdim haberiniz var mı?"
Kafasını iki yana sallayarak tekrar etti.
"Olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz, olmaz."
Bir an içimden 'Olmaz olmaz deme olmaz olmaz." demek gelsede konuşmadım.
"Ayrıca bu deme, alınır sonra. Onun bir adı var: Minnoş."
Puahahhahhahhaha.
Bir anda herkes bana döndüğünde gülmemi yarıda kestim.
"Ihım, bu sahne bana bir yerden tanıdık geliyor ama neyse."
Göz ucuyla Çağrı'ya baktığımda sırıttığını gördüm. Onun da aklına kuş olayı gelmişti.
Tekrar adama döndük.
"Peki... Bu evi aldıktan sonra bu danayı, Minnoş'u, kavurma olarak görürseniz bana ne gibi şeyler yapmayı düşünüyorsunuz?"
Adan gözlerini belerte belerte bakmaya başladığında hala sırıtan Çağrı çoktan kolumdan tutmuştu.
"Bir, iki, üç. Koş!"
Tabi ben olaya fransız kaldığımdan Çağrı'nın peşinden koşmaya başladım. Sanırım kulağıma fısıldadığı şey buydu.
Eli hala kolumdayken evin açık olan kapısında çıktık ve hızla asansöre uçarak düğmesine bastık. Birinci katta olan asansör yukarı çıkmaya başlarken adamın iri cüssesiyle peşimizden gelmeye çalıştığını farkettim.
Adam dairenin kapısından çıkıyordu ki bizi görünce hızını arttırdı. Veee nerdeyse bize yetişiyordu ki asansörün kapısı o cüssenin
geçemeyeceği kadar kapandı ve bende bundan faydalanıp son anda dil çıkardım.
"Kurtulduk sanırım." diyerek güldü Çağrı. Ben de adamın peşimizden gelmeyeceğini umarak ona katıldım.

Bu bölümü bu kadar yazmışım büşra okusun diye yayınlıyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölmeden ÖnceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin