'İftiranın Doruklarında'

97 13 10
                                    


¤¤¤¤¤

Soğuk,karanlık ve rutubet kokulu yere baktı,anılar bir bir beynine hücum ederken. Gerçeklerle yüzleşmek iftiraları kaldırmaya çalışmak kadar zordu.

Gülüş sesleri,boğuk hıçkırıklar,derin gözyaşları yankılanıyordu beyninde. Adımlarını minderi çıkmış,kumaşları yırtılmış koltuğa yönlendirdi. Onsuz,oturmak istemiyordu oraya. Birbirine karışan gözyaşları olmadan,nefes almak dahi istemiyordu. O olmadan,yaşamak istemiyordu.

Kalbindeki ağırlık ayakta durmasını engellercesine uyarılar gönderiyordu beynine. Arkasını dönüp gitmek istiyordu çabucak. Ancak biraz olsun huzur için,orada kalması gerektiğini biliyordu. Kabullenişin zorluklarını adı gibi bildiğinden,biraz sonra olacakleri tahmin eder gibiydi. Yavaşça oturdu koltuğa korkuyla. Yüzüne anıların güzelliğinin kalıntılarından dolayı bir gülümseme yerleştirdi.

Biliyordu.

Hissediyordu.

O hep yanındaydı.

Nefesi ensesine değercesine ürperiyordu bazen. Kalbi hızla çarpıyor,boğazına bir düğüm oturuyordu. Yanında hissediyordu o zamanlarda. Birbirine değen bedenleri değil,ruhlarıydı. Ruhunun zihnini dolduran temaslardı bunlar.

Gözünü yavaşça kapattı. Korkuyordu kapatmaktan. Çünkü gözünü kapadığında o melek yüzü geliyordu gözünün önüne. Hem huzur veriyor,hemde korkutuyordu bu hareket onu. Aldırış etmeden kapadı gözlerini. Göz kapakları onun kalbine değdiğinde,gerçekten kapamış olduğunu anladı. Henüz solmuş olan gülümsemesini tekrar yerleştirdi yüzüne. Başını geriye doğru yasladı ve düşünmeye başladı onu.

Onun bedenini kaybedeli,henüz 1 hafta olmuştu. Bu 1 hafta kalbinin,ruhunun ve zihninin gözyaşlarına tutsak edildiği 1 haftaydı. Bu 1 hafta boyunca odasından çıkmamış,zorla yaşatılmaya çalışmıştı. Ama o,o olmadan yaşamak istemiyordu. Bunu anlayan kimse yoktu. Onu anlayan tek kişi Aylin'di ve Aylin,ruhunu ona teslim ederek,gitmişti.

Böyle yaparak ona ulaşabileceğini düşünüyordu. Onunla beraber olabileceğini,nefeslerinin birbirine karışabileceğini düşünüyordu. Onu düşlemeye devam etti.
Gülüşünü,kahkahasını,ağlayışını,bakışlarını,aşkla bakan gözlerini düşledi bir süre. Onu şimdiden çok özlemişti. Ona bu denli aşıkken bir anda hayatından çıkıp gitmesi elbette ki onu yıkmıştı. Kötü anıları beyninden silerek sadece iyi olanları düşledi bir film izlercesine. Tüyleri diken diken olurken gözyaşları dökülmeye başlamıştı birer yağmur damlası gibi. Nereye aktığını bilmeyen,vücudunun tek özgür parçası olan o gözyaşları...

Orada bulunarak kendini daha çok üzmek,anılarını aklına getirmek,gerçeklerle yüzleşmek istemiyordu. Gerçekler saklanamaz hüzünlerdi ve en değerlisini kaybetmenin gerçeğini değil kabullenmek duymak dahi istemiyordu. O hissediyordu çünkü. Böylesine severken onu,biryerlerde yaşıyor gibiydi. Onsuz,nefes alıyor gibiydi.

Ancak içindeki bir ses 'Saçmalama! Kabullen artık onun öldüğünü! Gerçeklerle yüzleş!' diyordu.

Genç adam,bu sesi susturmak istese de,sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu. Sadece yüzleşmeye cesaret edemiyordu işte. Ama bir diğer yönden,yaşadığını,nefes aldığını düşünerek kendini buna inandırdığında,öldüğünü kanıtladıklarında yaşadığı,yaşayacağı hayal kırıklığı tahmin edilemez derecede kötüydü.

Adı üstünde,hayal kırıklığıydı. Hayal. Hayalden ibaretti.

Gözyaşlarına karışmış umutsuz düşüncelerini silip atarak gözlerini açtı yavaşça. Bu da işe yaramıyordu işte. Huzura kavuşmak istiyordu ancak,gerçeklerle yüzleşmek ona tekrar tekrar hüzün ekliyordu. Bitkin bedenini zorlukla harekete geçirerek çıktı rutubet kokusu her bir köşesine sinmiş,kırık yüreklerle dolu bu odadan.

Yağmurun verdiği huzuru göz önünde bulundurarak kendini toparladı ve ormanın içinde hızlıca koşmaya başladı.
Sanki her adım,onu ona kavuşturacak gibiydi. Bu yüzden daha da hızlandı. Yoğun toprak kokusu,hiznini darmadağın ederken,var gücüyle koşuyordu şimdi. Koştu,koştu ve koştu. Sonunda yorulduğunu hissettiğinde,durakladı orada.

İnip kalkan göğüs kafesinden,nefes nefese kalmış olduğu belli oluyordu. Ellerini dizine koydu korkakca. Eli ayağı titremeye başlamıştı bile. Nefes alamıyor,adım atacak gücü dahi kendinde bulamıyordu. Böyle olacağını biliyordu ancak koşarak ona kavuşabileceğini düşünüyordu.

Zar zor aldığı nefeslerle,eli cebine gitti direk. Titreyen elleriyle,güçlükle aldığı ilacını ağzına doğru götürdü. Derin bir nefes aldı önce. Sonra birkaç tane daha. Nefesi düzene girdiğinde,olduğu yere çöktü dizlerinin üstünde. Gözyaşlarına karışan yağmurun sesini dinledi uzun bir süre. İlacı neden içtiğini bilmiyordu. İstediği bu değil miydi zaten? Kaldıramadığı iftiralardan kurtulmak,canının diğer yarısına kavuşmak değil miydi?

Ama o an,ölmek istememişti. Ne olursa olsun göğüs gerecekti her şeye. Onsuzluğa da,iftiralara da. Güçlü olduğunu kanıtlamak istiyordu herkese. Belki de öncelikle kendine...

¤¤¤¤¤

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İftiranın DoruklarındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin