KİS_3.BÖLÜM

236 98 95
                                    

şarkıyı burada açın

(ARDA'NIN AĞZINDAN DEVAM)

-Her şeye hazırlıklı olun. dedi ve gitti... Bu kadar kolay mıydı? geri oturduk, dua etmeye başladık o sırada içeriye bir kız girdi. kızıl saçları vardı ve ağladığı halde çok güzel duruyordu. Beril'in bahsettiği deniz bu olmalıydı. ameliyathaneye doğru yürüdü, cama yaslandı. "sen de gidersen ben ne yaparım" tarzı bir şey mırıldanıyordu ama tam anlaşılmıyordu. yanına gittim ve elimi uzattım. bana sorarcasına baktığında

-Ben Beril'in çocukluk arkadaşı Arda dedim. Deniz'in yüzünde memnun olmuş bir şekilde gülümseme belirdi. gülümseyince daha da tatlı oluyordu. hemen toparlandım. beril içeride benim yüzümden bu haldeyken benim böyle yapmam doğru olmazdı. Ama dikkat çektiğim bir şey vardı ki buse yani Beril'in 17 senelik arkadaşı buraya gelmeye gerek bile duymazken burada tanışalı 1 hafta bile olmayan kız duyduğu anda gelmiş, ameliyathanenin kapısının önünde ağlamaktan gözleri şişmiş bir şekilde bekliyordu onun uyanmasını... demek ki arkadaşlığın zamanı yoktu. mesela Beril ile ben... 15 yıllık arkadaşıydım -tanıştığımızda 2 yaşındaydık- ama onu tanıyamamıştım resmen. belki de bir haftadır tanıştıkları Deniz bile onu daha iyi tanıyordu benden... kendimi suçlu hissediyordum, hissetmeliydim de zaten. eğer o sözleri ona söylememiş ve mutsuz gününde onu daha da çok üzmüş olmasaydım şu anda Beril bu saçma hastanenin içinde olmayacaktı. Kaan'a baktım. Onun burada olması hiç iyi değildi çünkü kendi sevgilisi ölürken de aynı hastanede aynı şekilde duruyorduk. yani ona geçmişi hatırlatmaktan başka bir şey yapmıyordum yanımda durmasını beklerken... ben bencil bir insandım, zaten her şey bencilliğim yüzümden gelmemiş miydi başıma? Beril bencilliğim yüzünden buradaydı, kaan bencilliğim yüzümden hala acı çekiyordu... ne kadar istemesem de kabulleniyordum. Tam bunları düşünürken içeriye ege girdi. Kaan hemen ayağa kalktı. Karşısına dikildi ve
-lan biz senin yüzünden burada vicdan azabı çekerken sen hala hangi yüzle gelbiliyorsun buraya! Dedi ve yakasına yapıştı.
-burada vicdan azabı çekmesi gereken birisi varsa o da sizsiniz, ona, tam burayı söylerken bana bakmıştı:
-15 senelik arkadaşına güvenmeyi değil benim seni inandırmaya çalıştığım bir fotoğrafa inanmayı seçtiniz. Bu muydu sizin arkadaşlığınız? Burada beklemeyi haketmeyen ben değil sizsiniz... Dedi. Bunları söylerken ve ameliyathaneye bakarken gözleri dolmuştu. Koskoca Ege KUZGUN sadece 1 gündür tanıdığı bir kız için ağlıyordu. Kaan da şok olmuş bir durumdaydı. O sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. Iceriden bir doktor çıktı ve
-ameliyat başarılı geçti. Ama onun ne zaman uyanması gerektiğine sadece kendisi karar verebilir. Eğer Beril hanım güçlüyse bunun üzerinden de kalkmayı başarabilir. Eğer ziyaret etmek isterseniz sırayla girin. Büyük ihtimal sizi duyacaktır, ama cevap vermesi söyledigim gibi kendi gücüne bağlı birkaç gün de sürebilir birkaç hafta da... Dedi ve yanımızdan ayrıldı.
Yine de mutluydum. Sonuçra başarılı geçmişti ve Beril güçlü biriydi. Onca şeyin altından kalkmayı başarmıştı bir kazayı mı atlatamayacaktı? Onu normal odaya aldılar. Ben ne kadar gerçeklerle yüzleşemediğim için girmek istemesem de ilk benim girmem gerektiğini düşündüler. Bir hemşire beni hazırladıktan sonra içeri girdim. Bu haliyle bile güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Yanına gittim ve elini tuttum.
-şu anda beni gerçekten duyuyor musun bilmiyorum ama... Çok pişmanım. Hatamı biliyorum ve o yüzden kendimi savunamayacağım. Sadece... Benden uzaklaşma olur mu?
Dedim ve alnından öptüm...
(EGE'NİN AĞZINDAN)
Arda içeride çıkalı bir beş dakika falan anca olmuştu. Içeride duruşu bayağı uzun sürmüştü. Sonra ise deniz girdi içeri. Girmek için onun çıkmasını bekliyordum. Evet girecektim içeriye. Deniz içeriden gözünden bir yaş damlayarak çıktı. Sıra bendeydi. Onun neyi olarak gireceğimi bile bilmiyorken içeri girip konuşmak garip geliyordu. Ama yüzünü görmek ona içimi dökmek istiyordum. Hemşire beni hazırladı. Yavaş adımlarla içeri doğru yürüdüm. Hala çok güzeldi. Yanına oturdum ve elini tuttum.
-şu anda gözlerin açık olsaydı belki de ne konuşabilecektim ne de elini tutabilecektim. Neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Ama sakın bu söylediklerimi aşk diye algılama. Ben daha önce hiç aşık olmadım aşk ne onu bile bilmiyorum hala... Hani sırıtışımı çok seviyordun ya daha doğrusu sen bana söylememiştin ama bakışlarından anlaşılıyordu... Sen boyle yatarsan ben o güzel sırıtışımı sergileyemeyeceğim ki hadi uyan da rahat rahat güleyim ya. Dedim eş zamanlı olarak gözümden bir damla yaş akmıştı. Yanağından öptüm ve gözlerimi silip dışarı çıktım. Tek girmeyen kaan vardı onun da umrunda değildi zaten şu andaki profili uyansa da gitsek yatsak havalarındaydı. Ama zaten başka bir şey de beklemiyordum ondan. Çoktan alışmıştım bu tavırlarına... Hemen yanımdaki sandalyeye oturdum. Yanımda da Deniz oyuruyordu. Arda'nın falan halinin kötü olduğunu görünce kantine indim. Hepimize birer kahve aldım. Sırasıyla Deniz'e Arda'ya ve Kaan'a verdim...

birinin üzerime atlamasıyla uyanmıştım. Atlayan Deniz di. Çok mutlu görünüyordu. Uyandığımı görünce de
-kalk çabuk kalk Beril uyandı hep beraber yanına gireceğiz diye cıvıldadı... Yanına girdik. Hepimizin de yüzü gülüyordu Beril hariç. Yüzünde çok değişik bir ifade vardı öyle ki isim bile veremiyordum. Yanına koşarak gittim.
- sonunda uyandın dedim ve hep beraber sarıldık kaan hariç tabiki de. Sarıldığımızda bizi ittirdi be olduğunu anlayamadık büyük ihtimal canı acımıştır 3 kişi birden sarıldığımızda diye düşünürken beril
-siz kimsiniz? Diye sordu.
-şaka mı yapıyorsun?diye sordum. Ama bunun cevabını ben de biliyordum. Şaka falan yapmıyordu. Yüzü gayet ciddi duruyordu. Arda:
- beni de mi hatırlamıyorsun diye sordu. Beril ise:
-ya sizce şaka yapar gibi bir halim var mı?hem ben eminim sizinle daha önce tanışmadığımıza sizce 3 tane ultra taş bir çocuk ve son derece güzel bir kız bir kere görülünce bir daha unutulur mu? Diye sordu. Her ne kadar söylediği sözler komik olsa da şu anda gülecek halim yoktu. Diğerleri de aynı şekildeydi anlaşılan...
______________________________________
Yerimden fırlayarak uyandım. Allah'a şükürler olsun ki rüya görüyordum. Hemen kalktım ve beril'in bulunduğu odaya girdim. Yanına oturdum ve konuşmaya başladım:
-Beril ben bir rüya gördüm ve rüya o kadar berbattı ki anlatmak bile istemiyorum. Evet belki benim yönümden bakılırsa hafızanı kaybetmen iyi bir şeymiş gibi görünebilir ama benim düşünmem gereken başkaları da var... Aslında biliyor musun arda ile kaan'ın düşmanı değilim ama onlar beni düşmanları olarak görüyorlar. Çünkü 2 yıl önce Kaan'ın sevdiği kızı ben öldürdüm zannediyorlar. Ama ben öldürmedim ve bunu onlara hiçbir zaman söylenedim ve söyleneyeceğim de... Beni düşmanları olarak görmeleri daha iyi bu durumda. Nedenlerini sana belki sonra açıklarım. şu anda o masmavi gözlerini açıp bana bakmanı çok isterdim. Ama her istediğin olmuyor bu dünya da. Eğer olsaydı hepimiz böyle mi olurduk? Her birimizin başında ayrı dertler ve sorunlar var. Hepimizin sınanışı birbirinden çok farklı. Dedim. Saat muhtemelen 06.00 falan olmalıydı. Koltukta. Biraz daha yayıldım ve uyuyakaldım...
Bir sesle uyandım ve bu ses Beril'in sesisnden başka bir şey değildi önce bir rüya görüyorum sandım. Ama rüya olmadığını anlayınca koşarak odadan çıktım ve diğerlerine haber verdim. Hep beraber iceri girdik. Beril masmavi gözlerini açmış bie bakıyordu kaan haroç hepimiz koşyuk ve beril'e sarıldık ama o bize yabancıymişız gibi bakıyordu. En sonunda dayamamadım ve hiçbirimizi de mi hatırlamıyorsun?yoksa şaka mı yapıyorsun diye sordum. ya sizce şaka yapar gibi bir halim var mı?hem ben eminim sizinle daha önce tanışmadığımıza sizce 3 tane ultra taş bir çocuk ve son derece güzel bir kız bir kere görülünce bir daha unutulur mu? Diye sordu
Aynı rüyamdaki gibiydi...
Arkadaşlar bu bölüm biraz kısa oldu farkindayim ama telefonla yazmak zorunda kaldım...

Kalbime işleyen SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin