Yeni evliyiz değil mi? Bu adam 2. haftadan neden hemen çalışmaya başladı ki.. Ben daha kocama doyamadım ama. (evet aklınızdan bir şey geçirmeyin lütfeenn)
Sabah namazından sonra yatmayıp, uyuyan eşime kahvaltı hazırlamaya başladım. Öncelikle nefis yemek tarifleri sitesinden yağ çekmeyen pişi tarifini buldum, malzemeleri yeşil kabıma koyup yoğurmaya başladım.
Ve düşünmeye de..
O günkü patavatsızlıklarıma rağmen bir şey dememiş, yaptığım söylediğim her şeyi bırakıp benimle tanışmak için adını söylemişti.
O sahneyi kaç yüzüncü defa düşünüyordum? Bin, milyon? O gün, o sabrı gördüğüm gün içim kıpırdamıştı. İlk defa, ilk yüz yüze konuşmada, ilk testte. Test.. Bilerek yaptığım bir şey değildi tabi ki. Ama kendimi azıcık tanıyorsam, sabırlı olmayan biriyle anlaşamayacağımı da biliyordum. Çünkü ben fazla dengesizim. O günkü gibi.
O gün, önünde bütün yemek tabaklarını bitirdim, hatta çorba tabağını da ekmekle sıyırdım. Ben öyle modern takılıcam diye sünneti terk edip tabakları yarım bırakan zengin, görgüsüz bir insan değilim, çok şükür. Normalde tabakları ekmek le sıyırmam. Ama o gün benden bu yüzden tiksinip gitseydi, hayırsız bir iş başlamadan bitti der rahatlardım.
Ben yemek yerken, daha doğrusu yemeye çalışırken. Çünkü bir insan bu kadar yakından izlenirken nasıl rahat olabilir ki. Yusuf da beni izliyordu. Sabahtan bu saate kadar çalışıp yemek yemeden beni görmeye gelmesine rağmen aç olduğu aklına gelmemiş. Zaten çok yiyen biri değil, o ayrı.
Yemeği zorlukla bitirdikten sonra benim derse gitmem gerekiyordu bu yüzden toplanmaya başladım. "Nereye?" diye sordu hareketlendiğimi görünce. "Derse" dedim dünyanın en mantıksız sorusunu sormuş gibi. Bence gerçekten de çok mantıksızdı.
"Senin için o kadar yol geldim, bu kadar mı yani, dersi asamaz mısın? " dedi. Belli ki dersi kırmak onun için çok olağan bir şeydi ama benim için değil!
"Tabi ki hayır, geçen hafta, yemekten sonra dersim olduğunu anlayamadın mı?"
"İyi de başka gün işten izin alıp gelemem ki. Hafta sonuna da çok var. " dedi hayal kırıklığına uğramış gibi.
" Bana ne? " evet umrumdaydı, hem de fazla fazla. Umursamıyprmuş gibi yapıyordum ama merak ediyordum işte benim için bir şeyler yapıyor diye. Hoşuma giden bir şeyden fazla uzak duramıyorum. Haftaya gelmese sorarım neden gelmedin diye, o derece.
Ama dersi ekmem söz konusu bile olamazdı. Hoşlandığı kişi için dağları delen biri olmayacaktım. Benim bazı doğrularım vardı ve diğer kararlar o doğrular çerçevesinde yer bulacaktı kendine. Ama bunu çok soğuk bir dille söylemiştim çünkü daha tanışmamızın ilk gününde benden fedakarlık bekliyordu.
"Bana umursamaz numaraları kesme kızım, görüyorum, sen de benden hoşlandın."
oha1: 'sen de' derken?
oha2: sen ne kadar 'ben'sin öyle!
oha3: bana umursamaz numaraları kesme mi dedi o?!Nasıl anladı be?
Hiç suratımdaki şekli bozmadan, onunla aramıza açtığım mesafeyi yarım adım kapatarak, "O zaman şöyle yapalım; bir daha buraya gelmek için boşuna zahmet etme!" ve eşyalarımı toplayıp döndüm gittim.
Bana nasıl, herkesin içinde böyle bir şey söyleyebilir! Yalnızken hoşuma gidebilirdi ama hele ki kardeşinin yanında asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karar
RandomÜniversite okudum, evlendim, mimar oldum, yer yer mutlu oldum, yer yer mutsuz. Ama ne yaptıysam, kendim karar verdim. Ne yaptıysam, kendime yaptım. Kendime yaptığım en büyük şey ise, dönüm noktamdı. Dönüm noktamı belirleyen kararımdı.