Sıkıntıyla gireceğim son binaya baktım. İçim el vermesede Hoseok'u odada uyurken bırakmış, son üç saattir Jimin'i arıyordum."Kime baktınız?"
Beni merakla süzen orta boylu askere Jimin'i tarif ederken artık umutsuzdum. Yer yarılmışta içine girmişti sanki, böyle küçük bir yerde sürekli etrafta olan birini nasıl tanımazlardı?
"İçeri girin."
"Ne?"
"İçeri girin sizinle burada konuşamam."
Kaşlarımı çatarak ardına kadar açtığı kapıya baktım.
"Sana sadece bir soru sordum. Onu tanıyor musun? Buralarda gördün mü?"
"Tanıyorum. Park Jimin. Beni şükürler olsunki buldun. Birbirinizi cidden iyi tanıyor olmalısınız."
"İçeri girmeyeceğim."
"Seni o kadar fazla insan izliyor ve bunu fark etmiyor musun?"
Gözlerimi kısarak benim hakkımda gereğinden fazla şey bilen adama baktım.
"Artık saklayacak bir şeyim yok."
Eli cebine gitti ve katlanmış kağıdın ucunu bana göstererek fısıldadı.
"Var. Buradan kaçış biletin."
"Ne saçma-"
Kolumu kavrayıp sertçe içeri çekerek kapıyı kapattı. Elim belimdeki silaha giderken cebinden çıkardığı, Jimin'in parmağında olması gereken yüzüğü görmemle donup kaldım. Yoongi'nin yüzüğü. Mektupla birlikte ikisini de elime tutuşturdu.
"Seni nasıl bulacağımı sorduğumda senin onu arayacağını bildiğiyle ilgili bir şeyler zırvaladı. Bak, o buradan gönderildi tamam mı? Dur sakin ol!"
Kapıya yönelmemle birlikte sırtını kapıya yapıştırarak beni ittirdi, tüm kanım çekilmişti.
"Kimin yaptığını biliyorum. Çekil önümden."
"Artık burada değil. Sabah onu döve döve yaka paça giden gemiye bindirdiler. Baban olduğunu ben de biliyorum, bunu yapacağını Jimin'de tahmin ediyordu. Bir planı var ama önce sakin olup şu mektubu oku. Senden önce bakmamamı söyledi, sana yardım etmek için buradayım. Jimin benim hayatımı kurtarmıştı. Ona borçluyum, onun dostu benim de dostumdur."
Ona güvenmekten başka çarem yoktu. Yüzüğü cebime atıp, dörde katlanmış kağıdı açtım. Hızlı yazıldığı belli oluyordu, ona dair göreceğim son şeyin bir mektup olma ihtimali kanımı dondurdu.
Tae siz iki aptal şuan içeride ne yapıyorsunuz bilmiyorum, her neyse. Baban beni gönderecek. Savaşın tam ağzına. Bundan eminim. Ama ben gitmiyorum. Yani gidiyorum ama şehrin güvenli bölgesine. Yıllardır bu adadayım, tanıdığım ve iyilik yaptığım çok fazla insan oldu. Bunun karşılığını vermeyi hep istediler ama benim Yoongi'den sonra bir hayalim yada kurmak istediğim başka hayat yoktu. Bunu sizin için yapıyorum. Bir gün sonra, dönen gemiyle birlikte sizi almaya geleceğim. Nasıl olduğunu boşver, sen sadece bir gün dayan yeter. Ve az önce babanın akşam için bir sürü insanı büyük salona davet ettirdiğini duydum. Büyük salonun ne olduğunu hatırlıyorsun değil mi dostum? Baban kafesi kurduruyor. Sakın Hoseok'u çok fazla yalnız bırakma. Seni seviyorum göt suratlı. Ölme yeter. Ölme.
Mektubu bana bir şeyler söyleyip duran adamın eline sıkıştırıp onu kapının önünden çektim ve var gücümle babamın binasına doğru koşmaya başladım. Yaşananlara rağmen nasıl umursamazca saatlerce o yatakta uyuduğumuza inanamıyordum. Hoseok'a bağlanan tarafım gözümü kör etmişti. Tüm bunlarda Jimin'inde parmağı olduğunu babam bilirken nasıl onu dışarıda bırakmıştım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Haisha
FanfictionÇoktan gittiğini biliyorum ama bazen yemin ederim Rüzgar estiğinde senin sesini duyuyorum 2 Mart 2016 ∞ 12 Mart 2016