Evlenme Teklifi

10 1 0
                                    

ARAFTAN. . . .
Kahvaltımı yaptıktan sonra arabama binip, şirkete doğru gitmeye başladım. Şirkete geldiğinmde arabayı kapının önündeki valeye anahtarı teslim ettim ve içeri girdim. İçerdeki yüzler bana doğru döndüğünde bana bakanları umursamadan, asansöre doğru yürümeye başladım. Asansörün önüne geldiğimde kalabalık beni farkedince kenara doğru geçmeye başladılar. Asansör geldiğini gördüğümde bindim, zaten ben bindiğim zaman asansöre binen olmazdı. Başak, onunla asansörde tanışmıştım hatta bu asansörde. Benim bindiğim zaman o da binmişti bende onu kaba bir şekilde uyarmış ve asansörden atmıştım eski günler aklıma geldiğinde yüzümü bir tebessüm kapladı. Aynaya baktım ve yüzümdeki gülümsemeyi hemen sildim, gülümsemek bana haramdı. Asansörün sesini duyduğumda dışarı çıktım. Zemin kattaki gibi herkez bana baktı, ama onların bakışlarını önemsemedim. Odama doğru yürümeye başladığımda her zamanki olduğu gibi aklımda başak vardı. Odamın kapısında durdum en son bu odaya başakla girmiştim. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Gene başağımın kokusuna benzeyen bir koku burnuma doldu. Telefonumun çalmasıyla telefonumu elime aldım. Arayan annemdi merak etmiştir, başak öldüğünden beri ilk defa bu odaya hatta şirkete geliyorum. İşlerimi evdeki odamda hallediyordum çünkü dışarı çıkmak istemiyordum Allah Kahretsinki keşke başakla kavga etmeseydim, ona bakmak için başımı ona çevirmeseydim. Kendime gelip telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim anne"
"Nasılsın oğlum"
"Nasıl olayım anne aynıyım, farkeden birşey yok"
"Oğlum bu kadar üzme kendini, herzaman söylediğim gibi bunların suçlusu sen değilsin"
annem herzaman ki gibi gene haklıydı ama kendimi suçlamaktan alamıyordum.
"Tamam anne, şuan işlerim var kapatmam gerek"
Yalan söylüyordum gene. Bu konulara girmek istemediğimi bildiği halde üzerime geliyor ben de yalan söylüyordum. Annemin cevap vermesine fırsat bırakmadan telefonu kapattım. Karşımdaki masama doğru yürümeye başladım. Sandalyeye oturdum, dikkatimi masanın üzerindeki çerçeve çekti. Fotoğrafta başak ben ve kızımız gece vardı. Ne güzel mutlu aile tablosunu, bir kaza yerle bir etti. Kapının kenarındaki konsoldaki çerçeveler de, dikkatimi çekti, sandalyeyi döndürdüm. Dışarı seyretmeye başladım, İstanbul ayağımın altındaymış gibi hissetim. Gece, biricik kızım sarı bukleli saçları, deniz mavisi gözleri, kiraz kırmızısı dudakları olan bir bıdık. Kapının tıklanmasıyla bakışlarımı o tarafa çevirdim. Gelen yeni sekreterimdi galiba, daha önce hiç görmemiştim. Zaten uzun zamandır gelmediğim için normal.
"Araf Bey merhaba ben serap, sizin sekreterinizim"
"Tamam, gidebilirsin"
diyerek geçiştirmeye çalıştım ama o gitmek yerine kapının orda durmaya devam etti.
"Şey Araf Bey istediğiniz birşey varmı?"
"Hayır"
illa kovmam mı gerekiyor acaba
"Ben çıkayım o zaman " cevap verme gereği duymadan arkamı döndüm.Biraz zaman geçtikten sonra kapının kapanmasıyla gittiğini anladım.
GÜNEŞTEN..........
Arabadan çıkanın emre olduğunu görünce, görmemezlikten gelip yoluma devam ettim.Ama yanılmışım devam edemedim çünkü biri kolumdan tuttu.Arkamı dönüp kolumu tutan kişiye baktım.En son gördüğüm haliyle şuan ki hali farklıydı; kızarmış gözleri, solmuş yüzü, çaresizce bakan gözleri çok değişmişti.
"Güneş" cevap verme gereği duymadan kolumu çekmeye çalıştım ama elleri güçlü ve büyük olduğu için çekemedim.
"Güneş"
"Ne var" demek çok isterdim ama cevap bile vermedim.
"Çok pişmanım"
pişmanmış sanki umrumda.
"Pişman olman birşeyi değiştirmez"
"Değiştirir"
Kısa cevaplar vererek hemen gitmek istiyordum.Tekrar kolumu çekmeye çalıştığımda izin vermedi.
"Seni çok özledim"
"Bırak"
Ağzımdan çıkan kelime bırak olmuştu
"Seni seviyorum"
Artık bıkmıştım, hızla kolumu çektim ve bağırmaya başladım
"Yeter be bıktım senden istemiyorum diyorum anlamıyorsun, affedemem seni diyorum anlamıyorsun.Ne yapmam gerektiğini söyle, söyleki kurtulayım senden"
Yüzünü bir tebessüm kapladı ve yere diz çöktü.Cebinden çıkardığı kutuyu açtı ve bana doğru uzattı
"Benimle evlen Güneş"
Bu sefer benim yüzümü gülümseme kapladı.
"Evet"
biraz durduktan sonra, devam ettim.
"Demek isterdim ama bana güvenmeyen biriyle evlenmem, hatta konuşmam bile" diyip.Arkamı döndüm ve yürümeye başladım.Arkamdan öylece baktığını hissediyordum ama benim için o bitti.
ARAFTAN. . . .
Bir süre odamdan dışarı izledim.Daha sonra masama oturup dosyalarla ilgilendim.Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama kapının çalmasıyla kendime gelip gir dedim.Gelen sekreterimdi adını bilmediğim için sekreter demek yeterliydi sanırım.kendi düşüncelerimle boğuşurken sekreterin konuşmasıyla dikkatimi ona verdim.
"Araf Bey, yarın saat 16:30 da Sam Cafe'de Araf Bey"
"Tamam, nerde peki toplantı"
"Bağcılar'da Sam Cafe diye bir yer var ordaymış Araf Bey"
Toplantının neden cafe de yapıldığı dikkatimi çekmişti.
"Neden cafe'de yapılıyor toplantı?"
"Karşı taraf toplantı yerini bizim ayarlamamızı istedi onun için Araf Bey"
"Peki neden Cafe de yapılıyor bu toplantı, amacınız bizi rezil etmek mi? Toplantıyı cafe de yapıyorlar diye dedikodu çıkmasını mı istiyorsunuz"
sinirden sesimin yüksek çıkmasına mani olamamıştım.Karşımdaki sekretere baktığımda korkudan titrediğini farkettim.
"Araf Bey toplantı yerini Çağla Hanım ayarladı o yüzden bimiyorum"
yaktım seni çağla.Hemen ayağa kalktım ve Çağlanın odasına doğru yürümeye başladım.Kapıyı çalmadan direk girince,odadaki tüm gözler bana çevrilmişti
"Çıkın dışarı"
diye kükreyince hepsi dışarı çıkmaya başladılar.Çağla bağırınca birden zıplamıştı ama, onu tanırım bana gene kafa tutacaktı.Öfkem geçmeden bağırmaya başladım;
"Sen ne yaptığını sanıyorsun, toplantıyı cafede yapmakta nerden çıktı, sen bizi rezil mi atmek istiyorsun"
oturduğu yerden kalkıp.Oda bana bağırmaya başladı.
"Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun, odama girip çalışanları kovmak da ne demek"
"Çalışanların ha" deyip gülmeye başladım. Cidden çok değişmiştim yüzümdeki gülümsemeyi silip.
"Onlar benim çalışanlarım buşirket benim çağla unutma" oda benim gibi güldü ve gülümsemesini silip bana meydan okur gibi bakmaya başladı.
"Yanılıyorsun Araf Tancıoğlu, bende bir Tancıoğluyum bunu unutma" diyip kollarını göğsünde birleştirdi.
"İnşallah rezil olacağımız bir yer değildir Tancıoğlu, yoksa seni benim elimden babam bile alamaz"
diyip hızla odadan çıktım.Arkamdan söylediklerini duydum ama cevap verme gereği duymadım kardeşim beni iyi tanır çünkü.

Araf Ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin