Okuldan çıkar çıkmaz iki yıldır yaşadığım küçük ama sevimli evime doğru yol almaya başladım. Bugün dersim yoktu ama yeni ev arkadaşı bulmam gerekiyodu. Hem kiraya ortak olmak için hem de karanlıktan ve yalnızlıktan korktuğum icin biriyle kalmaya ihtiyacım vardı. Hayallerime kavuşmama sadece iki yıl kalmıştı. Bunun verdiği heyecan ve yüzümdeki çelimsiz tebessümle eve daha hızlı yürümeye başladım. Ev arkadaşım olan Esra bir hafta önce evlendiği için artık benimle yaşamicakti. Bunun için kendime güvenilir aynı zamanda sıcak kanlı birini bulmam gerekiyordu. Bana ayak uydurabilmesi için okuldan birinin olmasını tercih edicektim. Düşüncelerime son verip durağa geldiğimde korna sesiyle otobüsün geldiğini anladım ve hemen bindim.
Otobüsten indiğimde derin derin nefes almaya başladım. Çünkü otobüs bir süre sonra ter kokmaya başlamıştı ve ben artık dayanamayıp bir durak önce inmeye karar verdim. Eve doğru yürümeye başladığımda sanki beni takip eden biri varmış gibi hissediyordum. Bu düşünce içimi sıkmaya başladığında daha hızlı adımlar attım. Üzerimde ki beyaz hırkama daha da sıkı sarıldım. Ayağımdaki dolgu topuk botlarımla yere daha sert basıyordum.
Arkama bakmaya cesaretim yoktu. Saçma sapan kurgulara da gerek yoktu aslında. Çünkü benim gibi sıradan bi kızı kim neden takip etsin.
Artık eve ulaştığımda apartmana girdim ve derin bi nefes çektim ciğerlerime. Bugun ki tuhaf ruh halime son verip merdivenleri çıkmaya başladım. İkinci katta iki oda bir salon olan bu şirin ev benim sığınağımdı adeta. Eve girdim ve hemen botlarımı cikartıp kedili yün terliklerimi ayağıma geçirdim.
Odama girdiğim de içerisinin hala çilek koktuğunu anlamam uzun sürmedi. Bu sabah duş almıştım ama çilekli şampuanımın kokusu hala yerini koruyodu. Rahatlıkla içime iyice çektim bu kokuyu. Birden bedenimi saran özlemle gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Annem alıştırmıştı beni bu kokuya. Kendi kokumla bir bütün olup cennet gibi koktuğumu söylerdi ve her defasında saçlarımı okşar ve derince kokumu içine çekerek öperdi saçlarımı. Hüzünlü bir kaç dakikadan sonra kendime gelmek için hızlı bir şekilde kafamı sağa sola salladım. Küçük dolabımın önüne geldiğimde ayıcıklı pijamalarımı aldım ve yatağımın üzerine bırakıp üzerimdeki koyu dar kotumu ve beyaz kazağımı çıkarttım. Sarı saçlarımı da hiç özenmeden bir ev topuzu yaptim. Odamdan çıktım, karnım aç olmadığı için direk salona geçtim ve dün yarım bıraktığım romanı elime alıp okumaya karar verdim.
Gözlerim bulanıklaşmaya başladığında kafamı kitaptan kaldırdım. Şaşkın bir şekilde pencereden dışarı baktığımda resmen ağzım açık kaldı. Hava kararmıştı. Telefonumu elime alıp saate baktığımda gece dokuza geldiğini gordüm. Oysa ben oturduğumda saat beşti. Bu kadar saat aynı şekilde koltukta oturmanın bedenimde bıraktığı ağrılarla yerimden kalktım ve uyumak adına odama nasıl gideceğimi düşündüm her yer karanlıktı. Kendimi sakinleştirip derin bir kaç nefes aldım. Telefonumun flaşını açtım ve az da olsa bir ışık oluşturabilmiştim kendime. Nihayet odama geldiğimde ışığı açma gereği duymadan kendimi yatağa attım. Eğer açarsam bir daha kapatamicağımı biliyordum çünkü. Yatağa girdim ve yorganımı kafama kadar çekip uyumaya çalıştım.
Penceremden sızan ay ışığıyla birlikte korkudan uyuyamicağımı anlamıştım. Yataktan çıkıp hızlı adımlarla ilerledim ve ışığı yaktım. Bu sefer yönümü pencereye doğru çevirdim ve perdeyi açıp duvarın dibine oturdum. Etrafı izlemeye başladım.
Gece tüm çıplaklığı ile ortadaydı. Bu muazzam manzara kimileri için yeni günün mutluluğuyken kimileri içinse bir kabus oluyordu insanların gözünde. Ay gecenin bile örtemediği bu yeryüzünün kabuslarını temizlemek istercesine parlaklığını ilk günkü gibi koruyodu. İnsanlar inat edip onun bu zaafını kullanarak kötü islerini hep onun altında yapıyorlardı. Çünkü biliyorlar ki ay bile gece için vardı. O da geceyi kullanıyordu.
Penceremin önünde düşüncelerimle boğuşurken yine izleniliyomuş gibi hissediyodum. İçime doğan korku filizini sıkıntılı bi nefes alarak atmaya çalıştım. Oturduğum yerden kalkıp bir cesaretle kendimi ayın eşsiz parlaklığına teslim etmeye karar verdim ve ışığı kapatıp yatağıma doğru hızlı adımlarla ilerledim. Artık uykum geldiğinde bedenimi iyice ay ışığına teslim ettim ve gözlerimi karanlığın içine hapsettim.
Canlarım bu benim ilk hikayem . Umarım beğenirsiniz. Hatalarım olursa da affınıza sığınıyorum. Vote atmayı unutmayın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık
General FictionBir ölüm meleği kadar duygusuz ve sertti. Babasından daha fazla ünü olan yer altı dünyasının karanlığı aynı zamanda eceliydi. Kalbinin her bir köşesinde bulunan korkusuzluğu 5 yaşından sonra başlamıştı. Yani annesinin ölümünden sonra. Babası ve kız...